Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) istatistiklerine göre, dünyada yılda 8.8 milyon insan verem hastalığına yakalanırken, 1.7 milyonu ölüyor. Sokakta, dolmuşta, lokantada öksüren birisinden verem mikrobu alma ihtimali az da olsa bulunuyor. Nuh Naci Yazgan Göğüs Hastalıkları Hastanesi Başhekimi ve Kayseri Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mustafa Demirel, dünyada tüberkülozun (verem) en çok Güney-Doğu Asya ve Sahra Güneyi Afrika'da yaygın olduğunu belirterek, dünyadaki hastaların yarısının Hindistan, Çin ve Endonezya'da yaşadığını kaydetti. Dr. Demirel, toplam 22 ülkede, dünyadaki tüberküloz hastalarının yüzde 80'i bulunduğunu ifade etti.
Dr. Demirel, Türk Sağlık-Sen'in yayın organı TSS Dergisi'ne çağın en önemli hastalıklarından birisi olan verem ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. İnsanlık tarihi kadar eski olan tüberkülozun, 'ince hastalık' ve 'verem' gibi bir çok isimle anıldığını vurgulayan Dr. Demirel, "Verem, tarih sayfalarında bir çok trajediye sebep olmuş, hakkında şiirler söylenmiş, şarkılar bestelenmiş bir hastalıktır. İnsanoğlunun olduğu her yerde zengin yoksul genç-yaşlı demeden tüm toplumda hastalık yapabilmektedir. Tüberkülozla mücadeleye 'verem savaşı' denilmiştir. Bu hastalık sonucunda ülkelerde savaşlarda bile görülmeyen büyük ölümlere sebep olmuştur" dedi.
Türkiye'nin tüberküloz konusunda dünyada şanslı ülkelerden birisi olduğunu anlatan Dr. Demirel, bunun nedenini ise 'Türkiye'de iyi bir verem örgütlenmesi ve geçmişten gelen bir verem savaşı uygulaması' olarak yorumladı.
Türkiye'nin her köşesinde fedakarca çalışan sağlık çalışanlarının, benzer konumdaki diğer meslektaşlarından daha düşük ekonomik koşullarda ve daha fazla basille karşılaşma riski altında veremle savaştığını belirten Dr. Demirel, "Ülkemizde tüberküloz hastalığı, bu yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Bir numaralı ölüm nedeni idi. 1940'lı yıllarda her yıl bin kişiden 2-3'ü verem nedeniyle ölüyordu. Özellikle yirminci yüzyılın üçüncü çeyreğinde yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişmiştir. Tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir. Türkiye'de 10 milyon ile 20 milyon arası bir nüfusun enfekte olduğu, yani vücutlarında henüz hastalık oluşturmamış verem mikrobunun olduğu hesaplanmaktadır.Bu insanların yüzde beş-onu yaşamlarının bir döneminde verem hastası olacaklardır. Türkiye'de 2003'te 18 bin 590 verem hastası kayda alınmış, kayıtlı hastalığın sıklığı yüzbin nüfusta 26'dır. Ankara'da 2004 yılında 780 hastaya verem tanısı konulmuştur, verem sıklığı yüzbin nüfusta 18'dir. İzmir'de 2004 yılında 676 verem hastasına tanı konulmuştur (yüzbin nüfusta 19). İstanbul'da 2004'teki sıklık 46, 2005'te ise 56'dır. Görüldüğü gibi, her yüzbin nüfusta, Türkiye'de 26, Ankara'da 18, İzmir'de 19, İstanbul'da ise 56 verem hastası saptanmıştır. İstanbul bu hastalığın ülkemizde en sık olduğu yerleşim yeridir. Asya ve Afrika ülkelerinin çoğunda yüzbinde 100'den hatta 200'den fazladır. Ülkemizde ise kayıtlı hastalar yüzbinde 25, kayıtlı hastalar dışında, SSK, özel hekim ve hastanelerde de tedavi edilen bazı hastaların olduğunu biliyoruz. Bu durumda tahmin edilen hastalar ise yüzbinde 32'dir." dedi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verem için acil durum ilan ettiğini belirten Dr. Demirel, " Türkiye'de tüberküloz tedavisi tek elden yapılıyor olsa da muayenehane hekimliği ve özel hastanelerde düzensiz ve hatalı tedaviler yüzünden ilaçlara dirençli veremli hasta sayılarının ülkemizde yüksek oluşu önemli bir sorunumuzdur. Günümüzde hala tek mikrobun yaptığı en çok öldüren bulaşıcı hastalıktır. Yılda 8.8 milyon insan bu hastalığa yakalanırken 1.7 milyonu ölmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, verem hastalığı için 'acil durum' ilan etmiştir. Dünyada verem hastalarının sayısı yıllar içinde artış göstermektedir. Dünyada tüberküloz en çok Güney-Doğu Asya ve Sahra Güneyi Afrika'da bulunmaktadır. Hindistan, Çin ve, Endonezya'da Dünya'daki hastaların yarısı bulunmaktadır. Toplam 22 ülkede, dünyadaki tüberküloz hastalarının yüzde 80'i bulunmaktadır" diye konuştu.
Tüberküloz hastalığına 'Mycobacterium Tuberculosıs' isimli mikroorganizmanın neden olduğunu hatırlatan Dr. Demirel, hastalığın kaynağı, tedavi görmemiş, aktif akciğer ve gırtlak (larinks) veremi olan hastalara dikkat çekti.
Öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikropların havaya saçıldığını ifade eden Dr. Demirel, "Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alır ve enfekte olurlar. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişi ile uzun süre birlikte yaşamak gereklidir. Sokakta, dolmuşta, lokantada öksüren birisinden verem mikrobu alma olasılığı çok düşüktür. En çok hastanın aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. Tedavi ile bulaşma hızla sona erer. Çatal, kaşık, tabak, bardak, giysi gibi nesnelerle, kan, cinsel ilişki ile bulaşma olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Tüberkülozun, en çok akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda hastalık yapabildiğinin altını çizen Dr. Mustafa Demirel, "Organlara zarar verir. Tedavisiz bırakılırsa yada kötü tedavi edilirse öldürücü olabilir. Tedavi ile tümüyle şifa sağlanabilir. Erken ve uygun tedavi başlanır, yeterli süre tedavi edilirse hastalar yüzde yüz iyileştirir. Mikropların vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi farklılıklar gösterir. Vücut direnci düşükse, hızla hastalık gelişebilir. Ya da yıllar sonra hastalık gelişebilir. Mikrop alıp enfekte olanlardan yüzde onu yaşamlarının herhangi bir döneminde hastalanırlar, vücut direncinin kırıldığı dönemlerde veya hastalıklarda (AIDS, diyabet, böbrek hastalığı, kanser, ilaç ve alkol bağımlılığı, sigara) ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın belirtileri ise iki haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, göğüs ağrıları, iştahsızlık, zayıflama (kilo kaybı), çocuklarda kilo alamama da olabilir. Halsizlik, kan tükürme. Yakınmalar genellikle hafif başlar ve yavaş iterler. Bu nedenle, birçok hasta doktora başvurmakta gecikir.Bazıları da yakınmalarını sigara ya da başka bir nedene bağlar. Doktora başvuru gecikince, hastalık akciğerleri ya da tutulan diğer organları tahrip eder. Tanıda gecikme tedaviyi zorlaştırabilmektedir. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları hastalıktan şüphelenmeyi sağlar. Şüphelenilen hastalarda kesin tüberküloz tanısı mikroskopta basilin gösterilmesi ve besi yerinde basilin üretilmesi ile konulur.Hastadan alınan balgam ya da nadiren diğer örnekler bu amaçla laborutavarda incelenir ve tanı kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir." diye konuştu.
Tüberküloz kontrolünün dünyada son on yıldır 'Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi' (DGTS) ile yürütüldüğünü ifade eden Dr. Mustafa Demirel, "Hava yolu ile ve tamamen rastlantı eseri olan verem bulaşmasının önlenmesinde yapılması gereken en önemli şey hastaların tedavisidir. Tüberkülozun tedavisinde çok güçlü ilaçlar vardır. Bu ilaçları, ülkemizde Verem Savaşı Dispanserleri ücretsiz verir. Tedavide en önemli sorunların başında tedavi süresinin uzun olmasıdır. Bu yüzden ülkemizde TBC olgularının tamamı DOT (directly observed treatment) Doğrudan gözetimli tedavi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Bu şekilde hastalara her doz ilacın, bir görevli tarafından bizzat içirilmesi sağlanmaktadır. Tüberküloz kontrolü, dünyada son on yıldır 'Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi' (DGTS) ile yürütülmektedir. Bu stratejide tüberküloz kontrol aktivitelerinin sürekliliğini ve bütünlüğünü sağlamak için hükümetin kararlılık içinde olması esastır. Hastalara bakteriyolojik olarak tanı koymayı ve ücretsiz, standart, kısa-süreli rejimlerle tedaviyi esas almaktadır. Tedavide, ilaçların bir görevli tarafından hastalara içirilmesi önerilmektedir. Buna doğrudan gözetimli tedavi denilmektedir. Bu stratejide standart bir kayıt, raporlama ve değerlendirme sisteminin işletilmesi gereklidir" dedi.
(İHA)