Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, annesinin vasiyeti nedeniyle ölümünde haber verilmediğini ve annesinin cenazesine katılamadığını belirterek, “Kendisinin içine doğmuş vefat edeceği ve oğluma haber vermeyin ölümümü, derslerinden geri kalmasın diye vasiyet etmiş. Tabi ki onlarda bu vasiyeti hakikaten ciddiye almışlar ve beni çağırmadılar. Benim hayatımda dedeme, babama ve akrabalarıma en fazla hayıflandığım şey budur. Benim annemin cenazesine katılamamam şuan bile benim aklımdan çıkan bir şey değil. Bir türlü annemin öldüğüne bile inanamıyorum” dedi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Vodafone tarafından düzenlenen “Türkiye’de Anne Olmak, Annelerimiz” konulu panel, Congresium ATO Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirildi. Panele, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binalı Yıldırım, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, sanatçı Mehmet Aslantuğ, programcı Beyazıt Öztürk, işadamı Ali Ülker, Vodafone İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray’ın yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Moderatörlüğünü gazeteci Nilgün Balkaç’ın yaptığı panele konuşmacı olarak ise Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Ulaştırma, Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım, gazeteci Ekrem Dumanlı, sanatçı Mehmet Aslantuğ, programcı Beyazıt Öztürk ve işadamı Ali Ülker katıldı.
“ANNEMLE BİRBİRİMİZİ BÜYÜTTÜK”
Yoğun katılımın gerçekleştiği panelde gazeteci Balkaç’ın “Anneniz diyince akla ilk ne geliyor?” sorusunu ilk olarak programcı Beyazıt Öztürk cevaplandırdı. Annesi denilince akla ‘kıymeti önceden bilmek’ geldiğini belirten Öztürk, yaş ilerlediğinde ‘annem ve babam söylemişti’ cümlelerini kendisinin sevmediğini dile getirdi. Anne sevgisinin önceden kavranması gerektiğine inandığını belirten Öztürk, “Ufaklığımdan buyana annemin yaptığı hareketlere çok dikkat etmişimdir. Hastalığı sırasında babama nasıl baktığına dikkat etmişimdir. Evin hem erkeği hem de kadını olduğu dönemi çok iyi bilirim. Annem benim gözümde hayatım boyunca bir idol oldu. Birçok adabı da hem annemden hem de babamdan öğrendim. Babam hayatını kaybettikten sonra annemle birbirimize çok düştük. Annemle birbirimizi büyüttük diyebilirim. Bende emeği çoktur. Çok hatıramız var” diye konuştu.
“IŞIKLARI AÇIP KAPATMA OLAYI ANNEMDEN KALDI”
Moderatör Balkaç’ın Beyazıt Öztürk’ün ‘Beyaz Show” programında da bazen annesi ile arasında geçen diyalogları anlattığını ve büyük bir reyting aldığını hatırlatması üzerine ise Öztürk, şunları söyledi:
“Herkes birazdan bu program bittiği zaman eve gideceğiz. Herkesin bir evi var. O evde eşimiz, annemiz ve çocuklarımız var. Bende buradan gidince annemin yanına gideceğim. Yani o evdeki hayat beni çok etkiliyor. Evin içindeki hayat beni pişirdi. Ben televizyon programına başladığımda 27-30 yaş aralarındaydım. 30 senedir ben o evin içindeyim. Oradan öğrendiklerimle ben televizyon programı yaptım. Onun için hala evdeki olaylara bakarım. Onlardan bir tanesi de şuydu; ‘Bir gün program bitince geç saatlerde eve gittim. Gittim eve anneme dedim ki ‘İzledin mi programı’, ‘İzledim oğlum’ dedi. ‘Harikaydı, çok güzel bir programdı’ dedi. Dedim ‘Bayan konuğu beğendin mi, şarkı söyledi’ dedim. ‘Şarkısı güzel miydi?’ dedim. ‘Onu izlemedim oğlum, onu kaçırdım’ dedi. Bir VTR yapmıştım, ‘Onu izledin mi?’ dedim. ‘Onu da pek izleyemedim’ dedi. Şunu izledin mi, bunu izledin mi dedim. ‘Kaçırdım’ diye cevap verdi. Dedim ‘Sen izlememişsin ki programı’. Meğer sonradan öğrendin ben program yaparken evin penceresinin kenarına oturuyor bütün sokaktaki, caddedeki evlere bakıyor. Hangi konuklar geldiğinde ışıklar açılıyor, hangi konuk geldiğinde ışıklar açılıyor, hangi VTR gösterildiğinde açılıyor veya kapanıyor. Ben oradan aldım bir köşe haline getirdim, onu bizi seyrediyorsanız ışıkları açın kapayın diye.”
“BOŞANMAYACAĞIM BİR EVLİLİK İSTİYORUM”
Kendisinin Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde büyüdüğünü ve 16 sene boyunca burada kaldığını söyleyen Öztürk, evlilik konusunun açılmasıyla birlikte salondaki herkesi güldürdü. Öztürk, “Hayatımda annemle tanıştırdığım kız arkadaşımın sayısı çok azdır. Bir tanesinde şunu yaşamıştım. Geldi tanıştılar, çok iyi sohbette oldu. Sonra kız arkadaşım gitti ve annemle beraber oturuyoruz. Sonra anneme sordum nasıl buldun diye, çok beğendiğini söyledi. Oğlum sana yakışır dedi. Her şey yolunda çok güzel. On dakika sonra annem televizyon seyrediyor, bana dedi ki ‘Ne iş yapıyor?’ dedi bu. Şu işi yapıyor dedim. O işten pek…sen bilirsin dedi. Babası ne iş yapıyor, şu işi. Sen bilirsin. Ne söylesek bahane yani. Tabi ki iki arada bir derede kalmayacağım, çünkü ben evliliğimle ilgili annem hayatta karışmaz. Benim evliliğimle ilgili annemin dışında şunu söyleyebilirim. Aile bize hep şunu gösterdi. Zor günlerde benim yanımda olması. Ben evlendiğim zaman boşanmayacağım bir evlilik istiyorum. Onu bekliyorum ben, sıkıntı orada. Yoksa artık şimdi çok kolay bizde. Hepimiz görüyoruz. Evlen boşan, çocuk yap orada kalsın. Yani hayat bu boşanabilirsin ama mühim olan o çocukla beraber zor günde, iyi günde aileyi devam ettirebilmek. Biraz geciktirmemim nedeni bu olsa diye düşünüyorum” dedi.
“ÇAPA HASTANESİ’NDE ANNEMİN YANINDA KALIRDIM, SABAH OKULA GİDERDİM”
‘Anne diyince sizin aklınıza ne geliyor?’ sorusuna Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın verdiği cevap herkesi hüzünlendirdi. Bakan Yıldırım, “Annemi ben genç yaşta kaybettim. Lise öğrencisiyken kaybettim. Herhalde sağ olsaydı sırtımda onu hacca götürürdüm. Annemiz bizi sevdi. Biz çok kalabalık bir aileyiz, 7 kardeşiz. Ama biz annemizin o sevgisine karşılık verecek bir duruma geldiğimizde onu kaybettik. Bizim onu seveceğimiz dönemi maalesef Beyazıt Öztürk gibi yaşayamadık. Annem beni küçük yaşta eğitime gönderdi. Ayrı kaldık. Ben burada amcalarımın, dedemin yanında kalıyordum. Yaz aylarında gidip buluşuyorduk ve kucaklaşıyorduk. Sonra merak etmiş oğlum acaba İstanbul’da yengelerinin yanında nasıl kalıyor, rahat mı değil mi diye İstanbul’a gelmeye karar vermiş. Yanında en küçük kardeşimi de getirmişti. Böyle üç aylık birlikte olma fırsatımız oldu. 1969’lu yıllardan bahsediyorum. Daha sonra memlekete gittikten kısa bir süre sonra felç oldu bilgisi geldi. Sonra İstanbul’a getirdik. Ben orada ortaokul sonuncu sınıfta devam ederken akşam Çapa Hastanesi’nde sabaha kadar annemin yanında kalırdım, oradan okula giderdim. Bu sürekli 9 ay böyle devam etti. Sonra sürdürülemeyen bir tedavi olduğu anlaşılınca memlekete götürmeye karar verdiler” diye konuştu.
“VASİYET ÜZERİNE BENİ ANNEMİN CENAZESİNE ÇAĞIRMADILAR”
Annesinin vasiyetini anlatırken solandakileri duygulandıran Bakan Yıldırım, “Daha acı olanı vefatından kısa süre önce kendisinin içine doğmuş vefat edeceği ve oğluma haber vermeyin ölümümü, derslerinden geri kalmasın diye vasiyet etmiş. Tabi ki onlarda bu vasiyeti hakikaten ciddiye almışlar ve beni çağırmadılar. Benim hayatımda dedeme, babama ve akrabalarıma en fazla hayıflandığım şey budur. Benim annemin cenazesine katılamamam şuan bile benim aklımdan çıkan bir şey değil. Böyle bir şeyi annem vasiyet etmiş olsa dahi bence bunun uyulmaması lazımdı, bana haber verilmesi lazımdı. Bir türlü annemin öldüğüne bile inanamıyorum. Bu yaşa geldim, baba oldum, evlendik, torunlarımız oldu. Ama o duyguyu anlatmak mümkün değil. Yani kadınları, anneleri biz erkekler olarak nasıl anlatırız o da ayrı bir şey. Türkiye’de anne olmanın birçok ayrı külfeti de var. İş hayatında olan kadınlarımız var. O yetmezmiş gibi baba eve geliyor bir kenara çekiliyor, dinlenmeye başlıyor, anne ikinci mesaisi başlıyor. Yemek hazırlanacak, çocukların ertesi gün okullarının ihtiyaçlarına bakacak” dedi.
“BAŞBAKAN OLABİLİRSİNİZ AMA BAŞBAKANIN DA BİR BAŞBAKANI VAR”
Moderatör Balkaç’ın “Evde önce kadın demek zorunda mısınız ya da demek zorunda mı kalıyorsunuz?” sorusuna ise Yıldırım, verdiği cevapla herkesi güldürdü. Bakan Yıldırım, “Evde bizim esamemiz okunmaz. Bizimki dışarıdadır. Burada bir sır verelim herkes bilsin. Bakan olabilirsiniz ama bakanın da bir bakanı vardır. Bunu unutmayın. Başbakan olabilirsiniz ama başbakanın da bir başbakanı var” diye konuştu.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise ‘Annenizi nasıl anlatırsınız?’ sorusuna, “Ben keşke mümkün olsaydı bu pazar günü Anneler Günü’nde annemin elini öpüp onun hayır duasını alsaydım. Ama takdiri ilahi, Allah bu şekilde kaderimizi çizdi. 25 yıl önce annemi kaybettim. Bugün benim olduğum yaştaydı kendisini kaybettiğimizde. Özellikle annemin Anneler Günü’nü biraz önce ifade ettiğim gibi kutlayamasam dahi bütün annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum” cevabını verdi.
“HAYATIM BOYUNCA ONLARI ÜZECEK BİRŞEY YAPMADIM”
Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini anlatan Çağlayan, hiç hayal bile edemediği birçok konuyu Allah’ın kendisine nasip ettiğini dile getirdi. Ekonomik nedenlerden dolayı üniversiteye hazırlık kurslarına dahi gidemediğini söyleyen Çağlayan, “Şükürler olsun Allah buralardan bana bir fabrika ve iş nasip etti. Ekonomik olarak her türlü sorunumu çözecek bir yapıya geldim. Ankara Sanayi Odası Başkanlığı yaptım. 6 yıldır Sayın Başbakanımla birlikte Türkiye için 24 saat çalışan ve böyle bir ekibin içinde bulunmaktan mutluyum. Ben bunlara rahmetli annemin ve babamın dualarıyla sahip oldum. Hayatım boyunca onları üzecek hiçbir şey yapmadım. Benim bu konuda bir tanığım var. Tanığımda eşimdir. Biz teyze çocuklarıyız ve gerçekten benim annem de çok acılar çekti. 56 yaşında rahmetli olduğunda 8 ameliyat geçirmişti. 56 sene içerisinde 8 ameliyatı koyduğunuz zaman siz hesabını yapın. Bir taraftan ölen bir kardeşimiz de var. Annem torunlarını büyütmeye başlayacağı zaman kendisi ebediyete intikal etti. Allah rahmet eylesin” şeklinde konuştu.
“ANNEM AMELİYAT OLDUĞU DÖNEMDE EVİN BÜTÜN İŞLERİNİ BEN YAPARDIM”
Annesinin ameliyat olduğu dönemde evin bütün işlerini kendisinin yaptığını ve o zaman yaptıklarını eşinin şimdi başına kaktığını dile getiren Çağlayan, şimdi yapacak zamanı olmadığını söyledi. Üniversite sınavına gireceği dönemde annesinin kendisinin Tıp Fakültesini yazmasını ve doktor olmasını istediğini ifade eden Çağlayan, “Oğlum doktor olda bana bak derdi. Bende doktor olmayı hiç istemiyordum. Ama kırmam mümkün değildi. O üniversite sınavına girdiğim dönemde 30 tercih var, 30 tercihin içinde onun dediklerini yaptım. Ama ben makine mühendisi olmak istiyordum. Tıpları da bilhassa kazanamayacak sıralara koydum. Ama annemin dediğini yaptım. Sonunda makine mühendisliğini kazandım. Sonuçları Postacı getirdiğinde rahmetli annem kapıdaydı. Oğlum ne yaptım dedi. Anne kazandım dedim. Ne kazandın dedi, makine mühendisliğini kazandım dedim. Başladı ağlamaya, dedim ki bu sevinç gözyaşları. Meğersem ben Tıp Fakültesi’ni kazanamadığım için ağlıyormuş. Sonrasında oğlun nerede okuyor diye anneme sorduklarında, benim oğlum makine kimya endüstri mühendisi olacak derdi” dedi.
“ANNEM SAĞ OLSAYDI DA AYAKLARININ ALTINI ÖPSEYDİM”
Annesinin kendisine ‘Oğlum seni sevmek istemiyorum’ dediğini aktaran Çağlayan, “Tabi ki anneler evlatları ayırt etmez. Bugün benim de çocuklarım var. Ancak bana karşı özel bir sevgisi vardı ve hep şunun için dua ederdi. ‘Beni biraz küstür. Benim söylediklerimi yapmamaya çalış’ derdi. ‘Çünkü seni çok seviyorum ve korkuyorum acaba Allah seni alır mı diye’. Böyle bir korkusu vardı, Allah sevdiğini alır diye. Annesiz büyümeyi ve annenin kıymetini çok acı yaşamış olan biriyim. Bundan dolayı herkese söylediğim şey keşke annem sağ olsa her gün gitsem ayaklarını öpsem ve yalasam diye söylerim” diye konuştu.
Annesinin üç aylar döneminde ameliyat olduğunu, ameliyatın ardından hacca gitmeye niyet ettiğini belirten Çağlayan, annesinin bu niyetle ameliyat masasına yattığını ama maalesef 25 gün sonra hacca gidemeden hayatını kaybettiğini söyledi. Annesinin hac niyetini kendisinin gerçekleştirdiğini sözlerine ekleyen Çağlayan, geçen yıl rahmetli annesinin yerine hac görevini yetire getirdiğini kaydetti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz