Türkiye'de kafa nakli yapılacak mı? İlk kez açıkladı

Türkiye’nin ilk yüz naklini gerçekleştiren ve Recep Sert'i ameliyat eden Prof. Dr. Ömer Özkan, son günlerde tartışma konusu olan kafa naklini değerlendirdi. Prof. Dr. Özkan, "Teknik olarak kafanın nakledilmesi, yüz naklinden daha zor değil. Orada beklenti ve sonucun olumlu olması önemli" dedi.

Türkiye açısından kafa naklinin şu an gündemde olmasının pek söz konusu olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özkan, "Öyle bir fayda oluşturacağını düşünmüyoruz. Bu, sadece ütopik bir gündem oluşturuyor. Bir ameliyatta bir insana yüzde 50 ölüm riski veriyorsanız kolay kolay kabul edemez. Son evre tümörlerde bile kabul edilmiyor ki burada yüzde 50’den çok daha fazla hem ölüm hem işe yaramama riski" dedi.

Akdeniz Üniversitesi’nde (AÜ) Türkiye’nin ilk yüz naklini gerçekleştiren Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, İtalyan cerrah Sergio Canavero’nun kafa nakliyle ilgili bir ceset üzerinde gerçekleştirdiği operasyon ve bu konuya ilişkin gündemdeki tartışmaları değerlendirdi. Kafa nakliyle ilgili şu an için konuşulacak çok fazla bir şey olmadığını söyleyen Prof. Dr. Özkan, kafa nakli söyleminin insanlara değişik, güzel ve farklı geldiğini; ama düşünüldüğünde bu cerrahın yaptığı şeylerin de kendi çapında faydalı olduğunu, onun için de başarılı olduğunun farz edilebileceğini söyledi. Prof. Dr. Özkan, fikirlerin öne sürüldüğünü ve insanların buna ilgi duyduğunu, böyle bir şeyin beklentisinin oluştuğunu söyledi.

Reklam
Reklam

’ZOR OLAN NAKİL DEĞİL, YAŞAM’

Prof. Dr. Özkan, şöyle konuştu:

Yaptığımız ameliyatlarda bir dokuyu çıkarırsınız bu dokunun nakledilebileceğini göstereceksiniz; ama alınmış bir kafa bir yere nakledildiğinde başarılı denmesi için insanların da çok iyi bildiği, bilim camiasının karşısına çıktığı şey sinir iyileşmesinin nasıl olacağı. Naklettiğiniz kafayı yaşattığınızı düşünelim. Bunun için önemli olan diğer sinir fonksiyonlarını yerine getirecek o iyileşmenin nasıl olduğunu öğrenmek gerekiyor. Bununla ilgili deneyler yapılması gerekiyor. Bu da tabi kadavrada yapılacak bir şey değil. Ölü beden üzerinde kafa kondu, damarlar karşı karşıya geliyor, sinirler karşı geliyor. Bu, buraya oturabilir, dikilebilir, yer tutabilir burada ve bunun sabitlenmesi sağlanabilir. Bu zaten kimsenin aklında olan bir soru işareti değil. Soru işareti sinir iyileşmesiyle ilgili; ama bunun gündemde olması, insanlar bu konuya ilgi duyuyor. Çıtanın yüksek tutulması, beklentinin yüksek olması o kişinin bu konuda başarılı olduğunu gösteriyor."

Reklam
Reklam

’BAŞARI ORANININ ÇOK YÜKSEK OLMADIĞINI BİLİYORUZ’

Bahsedilen cerrahın sıradan bir cerrah olmadığını söyleyen Prof. Dr. Özkan, "Hedefleri olan, mesleğinde başarılı birisi; ama konunun özüne bakarsanız neden Avrupa’da değil, Amerika’da değil de en azından bizim ülkemiz gibi organ naklinin disipline edildiği ülkelerde değil, Çin’de bu gündeme geliyor?ÿBu tür nakillere şu an için bu şekilde gelişmiş ülkelerin çok fazla izin vermesini beklemek doğru değil. O nedenle Çin’de birçok nakil yapılıyor. Parmak nakli de yapılıyor, şu anda başka ülkelerin izin vermediği nakiller de yapılıyor. Bunların sonuçlarını bilmiyoruz. Tabi başarı oranının da çok yüksek olmadığını biliyoruz" dedi.

’EN ÖNEMLİSİ SİNİR İYİLEŞMESİ’

Kafa naklinin yapılıp yapılamayacağını değerlendiren Prof. Dr. Özkan, şunları söyledi:

Bu soru, hep soruluyor. Bana göre, bunun yapılması için de öncelikle deneysel çalışmaların tamamlanması lazım. Onu kendisinin yapması gerekmiyor; ama eski yıllara da giderseniz yapılmış kafa nakli dediğimiz şeyler nedir. Köpeğin kafası alınmış başka bir köpeğin sırtına dikilmiş; ama bunda bir sinir iyileşmesinden bahsedilmiyor. Belli saatler içinde yaşayan kafadan bahsediliyor; ama onun da çok uzun yaşamadığını biliyoruz. Onun dışında kendisinin hayvanlarda, maymunlarda yaptığı çalışmalar var; ama o hayvanın kafasının çıkarılıp, yerine konulduğu bir çalışma yok. Kendilerinin başarılı dedikleri çalışmalarda da konuşan, yürüyen, yiyen, içen bir hayvandan bahsedemiyoruz. En önemlisi de burada sinir iyileşmesinin olmasıdır. Çünkü beyin alındığında, başka yere nakledildiğinde, sadece ellerin çalışmasından bahsetmiyoruz. Beyin dediğimiz kavram bizim solunum merkezimiz, yani akciğerimize, kalbimize hükmeden bir organ. Onun için de kesilen sinirin oraya hükmetmesi lazım. Dolayısıyla bizim başarılı diyebilmemiz için nakledilen kafadan sonra o vücudun normal bir insan gibi çalışması nefes alması, kalbinin atması gerekir. Hiçbir makine, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan. Felsefesi çok basit. Beyin ölümü gerçekleşmiş ama bir gövde var, gövde sağlam. Bu kişi bırakılırsa birkaç saat içinde ölecek ama kafanın alt kısmı sağlam olduğunu varsayıyoruz. Beyin yok sadece beyin çalışmıyor. Diğer tarafta belli hastalıklar var. Beyin iyi olduğu halde vücut kötü. Yani kas, sinir hastalıkları var. Sonuçta gövdenin fonksiyonu görmediği ama beynin düşündüğü hastalıklar var. Orada ikisinin değiş tokuşu oluyor. O beyne bir gövde nakli yapıyorsunuz."

Reklam
Reklam

’KRİTERLER ÇOK DAHA FAZLA OLUR’

Kafa nakli durumunda, uyum konusunda da bilgi veren Prof. Dr. Özkan, "Bir kol naklinde bile birçok kritere uymak gerekiyor. Medikal, enfeksiyon, hastanın genel sağlık durumu ve kan değerleri, doku uyumlarıyla ilgili çok boyutlu kriterler var. Burada kriterler çok daha fazla olur. Tabi yapıldıkça anlaşılır; ama bunun için deneysel çalışmaların çok ilerlemesi lazım. Ne dersek çok afaki olacak. O taşınan beynin hükmettiği ciğer, kalp, akciğer bile çok önemli. Beyin ölümü olmuş bir gövde, vücudu çalışmayan bir beyin karşılıklı yer değiştirecek" dedi.

'TEKNOLOJİ YETERLİ’

Kafa nakli konusunda mevcut teknolojilere de değinen Prof. Dr. Özkan, "Bunu mikro ve beyin cerrahinin iyi olduğu, iyi bir nakil yapan hemen hemen her merkezin yapmasında sorun yok; ama naklin devamında bu hastanın yaşatılması önemli. ’Ben, bunu yaptım, oldu’ demek değil. Yaptığımız işin işe yarayıp, yaramayacağı çok önemli. Burada ben, eğer o sinir iyileşmesi sorununu çözdüysem ondan da daha fazla hasta sayısı olan sinir, omurilik felçleri çözülmüş olurdu. Bu, biraz da insanlara umut fazlalığı getiriyor gibi. Biraz kırıcı olabilir, dikkat etmek gerekiyor. Tabi bizim bilmediğimiz, henüz literatüre sunulmayan bilgiler mi var diye düşünülürse de ben olmadığını söylüyorum. Öyle şeyler genellikle paylaşılır, paylaşmak durumundasınız; ama sinir iyileşmesinin o probleminin çok çözüldüğünü düşünmüyorum. Damarların bağlanması, nakil bu işi iyi yapan her yerde yapılabilecek durumda. Dünyada sayılı ülkeler var, Türkiye’de bunların içerisinde" diye konuştu.

Reklam
Reklam

’ÜTOPİK BİR GÜNDEM’

Türkiye açısından kafa naklinin şu an gündemde olmasının pekÿsöz konusu olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özkan, Öyle bir fayda oluşturacağını düşünmüyoruz. Bu, sadece ütopik bir gündem oluşturuyor, biz de buna alet oluyoruz bunları konuşmakla; ama halkı da bilgilendirmek gerekiyor. Bir ameliyatta bir insana yüzde 50 ölüm riski veriyorsanız kolay kolay kabul edemez. Son evre tümörlerde bile kabul edilmiyor ki burada yüzde 50’den çok daha fazla hem ölüm hem işe yaramama riski" dedi.

’YÜZ NAKLİNDEN ZOR DEĞİL’

Teknik olarak kafanın nakledilmesinin, yüz naklinden daha zor olmadığını dile getirenÿProf. Dr. Özkan,ÿşunları söyledi:

2017 sonunda yapılacaktı. Özüne bakarsanız bunlar, sadece gazete haberleri üzerinde yorum yaptığımız konular. Yine de ben, o cerrahı kendi açımdan tebrik ediyorum. Böyle bir gündemi getirdi, tepkilere rağmen; çünkü düşünürseniz kalp naklinin ilk yapıldığı yıllarda Güney Afrika’da bu kalp nakli gerçekleşti. Hasta daha sonra kaybedildi; ama oradaki kriterler belli şeylerdi. O hasta kaybedildi; ama günümüzde kalp nakli birçok insana hayat oluyor. Burada biraz daha hazırlık, gövdenin yarısının nakli, başka birisi bir şey diyecek yeniden insan yaptık görüntüsü olacak. Bunlar, fantastik, değişik şeyler. Bu da insanlara güzel geliyor; ama teknik olarak kafanın nakledilmesi, yüz naklinden daha zor değil. Orada beklenti ve sonucun olumlu olması önemli. İnsanları tedirgin eden, nakledilen insanın nakledildiği zaman sonuçları nasıl olacak, fonksiyonları çalışacak mı, o beyin o süreci hissederken ağrılar duyacak mı, eziyet olacak mı, neler olacak? Bunların hiçbirini bilmiyoruz."

Reklam
Reklam