Türkiye'de tarım can çekişiyor

ANKARA (İHA) - Avrupa Birliğine girmeye hazırlanan ve Fransa'dan müzakere tarihinin çıkmasını bekleyen Türkiye tarım alanında zor günler yaşıyor.

Bugüne kadar dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri olduğunu iddia eden Türkiye, son yıllarda kendi kendine yetemediği gibi artık net bir ithalatçı ülke haline geldi. AB Müktesebatının yüzde 60'lık kısmını oluşturan ve Türkiye'nin üyeliğe kabulünde en büyük engel olarak gösterilen Türk tarımı bitme noktasına geldi. Resmi rakamlara göre Türkiye'de bugün 20 milyon kişi ekmeğini tarım sektöründen kazanırken bu rakam AB ülkelerinin tümündeki tarım istihdamının bile üstünde seyrediyor. Türkiye topraklarının yüzde 35'i tarım toprağı olarak işletilmesine rağmen, teknolojisinin yetersiz kalmasından dolayı üretim ve kalitede AB standartlarının gerisinde kalıyor.

Reklam
Reklam

Öte yandan, AB Türk tarımının kendisine uyumunu öngörüp, bir strateji belirlenmesi gerektiğini söylerken bunun için gereken finansal desteği vermiyor. Yaklaşık 20 yıl önce dünyanın önde gelen tarım üreticilerinden biri olan Türkiye bugün tarımda net ithalatçı ülke durumuna düştü. Hükümet yetkilileri de dahil olmak üzere Türkiye'nin artık kendi kendine yeten ülke olmadığı konusunda görüş birliğine varıyor.

İHRACAT GERİLERKEN İTHALAT ARTIYOR

Türkiye'nin tarım ürünlerinde yaşadığı sıkıntıları resmi rakamlar tam anlamıyla göz önüne seriyor. Özellikle 1980'den günümüze tarım ürünleri ihracatı neredeyse 5 kat gerileyerek, yüzde 65'ten yüzde 14'e düştü. İthalat payı ise yüzde 5'den 7.7'ye yükseldi. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 1982 yılında 2 milyar 300 milyon dolarlık tarım ithalatı gerçekleştirilirken 1995 yılından bu yana tarıma dayalı ürün ithalatı 4 milyar dolara yaklaştı. Son 20 yıl içinde ithalat oranları 2 kat artan Türkiye, en temel gıda ürünlerinde bile dışa bağımlı bir ülke haline geldi. Büyüme yılı olarak ilan edilen 2003 yılında milli gelir ekonominin tümü itibariyle yüzde 5.9 oranında artarken, tarım ise yüzde 2.5 oranında küçülme yaşandı. Küçülme oranı özellikle buğday, pamuk, tütün gibi temel ve stratejik ürünlerde yaşandı. 2002'de 1 milyar doların üzerinde gıda ve canlı hayvan ithalatı yapılırken, 375 milyon dolarlık hububat, 138 milyon dolarlık meyve ve sebze, 142 milyon dolarlık hayvan yemi ithal edildi.

Reklam
Reklam

Yalnızca tarımsal hammadde ithalatı 2 milyar dolar civarında seyretti. Buna karşılık aynı yıl toplam tarımsal ham madde ihracatı 356 milyon dolar, hububat ve mamulleri ihracatı ise 287 milyon dolar oldu. 2004'ün ilk 9 ayında ise 1.5 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç edildi.

TÜRK TARIMINA DÖRTLÜ KISKAÇ

Öte yandan, Türkiye, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve AB tarım politikaları arasında sıkıştı. IMF ve Dünya Bankası tarıma verilen iç desteklerin kaldırılmasını sağlarken, DTÖ buna ek olarak ithal ürünlerin iç pazara girişini kolaylaştıran bir öneriyle gümrük tarifelerinin indirilmesi kararını ortaya attı. Çiftçisini yılda 60 milyar euro destek veren AB ise Türkiye'nin kendi ortak tarım politikasına uyum göstermesini bekliyor.

Türkiye'de özellikle 1980'li yılardan sonra, tarımsal teşviklerin kaldırılması, Doğu ve Güneydoğu'da terör etkisi, arazilerin bölünmesi, sulamanın geliştirilememesi gibi

faktörlerden dolayı tarım giderek zayıflarken 2000'li yıllarda Türkiye artık kendini beslemede yetersiz bir ülke haline geldi. Türkiye ilk kez iki yıl üst üste tarımda net ithalatçı durumuna düştü. Bundan önce sadece 2000 yılında ithalatı ihracatından daha fazla iken, 2003 ve 2004 yıllarında bu eğilim daha da hızlandı. 2000'de tarım ithalatı ihracatının 153 milyon ton üzerindeyken, 2003'te bu rakam 108.7 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 7 aylık döneminde ise ihracatı aşan ithalat miktarı 338.6 milyon dolara vardı. Sonuçta Türkiye hala nüfusunun yüzde 35'lik kesiminin geçimini tarım sektöründen sağlayama çalışırken tarımda net ithalatçı ülke durumuna geldi.

Reklam
Reklam

TÜRKİYE STRATEJİK ÜRÜNLERDE BELİRLEYİCİ OLAMIYOR

Türkiye, kendisi için stratejik öneme sahip ve dünya ticaretinde ülkeler arası bir soğuk savaşa neden olan pirinç, buğday, ayçiçeği, pamuk, şeker pancarında yıllar itibariyle net ithalatçı konumuna düşerken, dünya üretiminde lider olduğu fındık ve kuru incirde ise strateji belirleyemediği için döviz kazanamıyor.

PİRİNÇ: Her yıl ürettiği kadar pirinç ithal eden Türkiye'de 250 bin tonluk pirinç üretimine karşılık 550 bin tonluk tüketim gerçekleşiyor.

BUĞDAY: 1986 yılında 19 milyon ton olan buğday üretimi 2002'de aradan geçen 18 yıla karşın sabit kaldı. 2002 yılında 55 bin 173 bin ton buğday ihraç ederken, ithalat 1 milyon 97 bin 766 ton oldu. 1995-2002 yılları arasında ise 6 milyon ton civarındaki buğday ihracatına karşılık, 12 milyon tona yakın ithalat gerçekleşti.

AYÇİÇEĞİ: Prim ödemesi kapsamına girdiği için Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmasını da yakından ilgilendiren Ayçiçeğini 2003-2004 sezonunda 400 bin ton ithal etti.

Ayçiçeği ihtiyacını karşılamakta güçlük çeken Türkiye, ayçiçeği üretim miktarı son yıllarda düşüş gösterdi. 1986-2002 yılları arasında üretim 2.3 milyon tondan 2.1 milyon tona düştü.

Reklam
Reklam

PAMUK: Türkiye, pamuk üretiminde hala dünya beşincisi ancak ürettiğinden fazlasını tüketiyor.Yılda yaklaşık 5850 bin ton Pamuk lifi üretilirken 450 bin ton pamuk ithal ediliyor.

ŞEKER PANCARI: Türkiye'nin şeker pancarında üretim açığı olmamasına karşın dışa bağımlılıkta artış yaşanıyor. Paris Şeker Borsası'nda satış fiyatı 230 dolar olan şekerin Türkiye'den Buna karşılık aynı y üretim maliyetinin 600 dolar civarında olması üretimi neredeyse sona erdirdi. Diğer taraftan özellikle nişasta ve nişasta bazlı şeker ithalatı hızla arttı. 1995'de 34 bin 500 ton nişasta ithalatı 2004 yılında 43 bin tona çıkması öngörülüyor.

FINDIK: Yıllık ortalama 400 bin tonluk fındık üretimi ile dünya birincisi olan Türkiye ürettiğinin yüzde 80'ini ihraç etmesin rağmen dünya fındık fiyatlarını belirleme gücüne sahip değil. Bu nedenle fındık ihracatından sadece 500 ila 800 milyon dolar arasında döviz elde ediyor.

KURU İNCİR: Fındıkta olduğu gibi kuru incir üretiminde de dünya birincisi olan Türkiye ürettiği kuru incirin ihracatından ancak 150 milyon dolarlık döviz girdisi sağlıyor.

Reklam
Reklam