Türkiye'deki seçimler Fransız basınında

Fransa'da yayımlanan "La Croix" gazetesinde Nükte Ortak imzasıyla yayımlanan İstanbul çıkışlı haberde, Türkiye ve seçimler değerlendiriliyor.

Türkiye'nin ciddi ekonomik krizin içinde olduğu belirtilen haberde "Türkler bilinen partileri reddediyorlar ve önümüzdeki pazar günü yapılacak seçimlerde dayanılmaz vaatlerde bulunan popülist partilere oy vermekten çekinmeyecekler" ifadesine yer veriliyor.

Türkiye'de seçim öncesinin "Görünüşte, 3 Kasım 2002 seçimlerinin öncekilerden hiçbir farkı yok. Sokaklar, seçimlere katılan 15 partinin bayrakları ile donanmış durumda. Bir adayın resmini taşıyan otobüsler, dev hoparlörlerinden bol keseden vaatler vererek ve sözleri partinin propagandası için değiştirilen yerel pop şarkılarını çalarak sokakları turluyorlar" ifadeleriyle anlatıldığı haberde, ekonomik krizin hayatın tam içinde ve partilerin politikalarının temelinde yer alırken seçim kampanyasını da çok ciddi biçimde etkilediğine işaret ediliyor.

Reklam
Reklam

Ortak, haberinde krizin boyutlarını ise "Şubat 2000'de, devletin en üst kademesinde, rekor düzeydeki iç ve dış borçlanma ile birlikte ülkenin şimdiye kadar yaşadığı en kötü ekonomik krize neden olan politik bir kriz meydana geldi. Kişi başına düşen gelir yüzde 25'den fazla düşüş gösterdi" ifadesiyle ortaya koyuyor.

IMF'İN İSTEKLERİ İŞSİZLİĞİ ARTIRDI

Haberde Türkiye-IMF ilişkilerine de değinilirken, Türkiye'nin "iflasını" önleyebilecek 19 milyar dolarlık kredi almak amacıyla rekor bir şekilde 17. kez IMF'nin kapısını çaldığına işaret edilirken, faturanın IMF'nin önerdiği reçete, özellikle vasıflı işçiler arasında işsizliğin artmasıyla halka çıkarıldığı vurgulanıyor. İşsizliğin boyutları da "Diplomalı kişiler arasında işsizlik bir yılda yüzde 30'a yakın artış gösterdi ve herkes IMF'den nefret eder hale geldi" ifadeleriyle gözler önüne seriliyor.

Haberde daha önce ülkeyi yöneten ve seçmenlerce bugünkü korkunç durumun sorumluları olarak görülen partilerin arasından en çok bilinen partilerin liderlerinin vaatlerine de değinilirken, örnekler arasında 90'ların ortasında İslamcılarla koalisyon ortaklığı yapan kadın Başbakan Tansu Çiller'in, her semtte 100 trilyoner olacağı sözü, şimdiki Başbakan Yardımcısı ve aşırı sağın temel partisinin Başkanı Devlet Bahçeli'nin asgari ücret çalışanlarına vergi muafiyeti vaat edişi, popülist kanatta, bir çeşit Peron ve Berlusconi tarzı biri sayılan ve yeni ortaya çıkan Cem Uzan'ın herkese toprak, yatırım ve vergi indirimi vaadi yer alıyor.

Reklam
Reklam

Ülkenin toplam borcunun 140 milyar dolar civarında olduğu gerçeği aslında popülist adayların inanılmaz vaatlerine bir son vermesi gerektiği ve tüketim toplumuna alışmaya başlayan orta sınıfın krizle can evinden vurulmuş olduğu da belirtilen haberde, Marmara Üniversitesi'nden Sosyolog Nilüfer Narlı'nın "10 yıldır süregelen yoksullaşma süreci, özellikle son 18 aydır çok hassas bir noktaya geldi. Gelirlerdeki ani düşüş, aileler içinde borçlanmalara yol açtı" sözlerine de dikkat çekiliyor.

SEÇMENLER YENİ PARTİLERİ TERCİH EDEBİLİR

Türkiye'de seçimlere sayılı günler kala yeni ortaya çıkan partiler için sistem bir hayli güçlük çıkartabileceği ve halihazırda iktidarda bulunan 3 partiden hiç birinin yeni Meclis'te tek bir temsilcisinin dahi olmamasının büyük bir olasılık olarak değerlendirildiği haberde seçmenlerin yüzde 25 ila yüzde 30'unun, henüz yeni bir politik oluşum olan Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Partisi'nden etkileneceği söyleniyor.

Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan'ın, intikam duygularını körükleyici bir konuşması nedeniyle başkanlık görevinden uzaklaştırıldığı hatırlatılırken "Muhalifleri tarafından İslamcı damgası vurulan AK Parti, bu etiketi reddediyor, oysa eski Refah Partisinin eski reformist unsurlarını kadrosunda bulunduruyor. AK Parti, Türkiye'nin Avrupa'da ve bölgesindeki yeni jeopolitik açısından geleceğinin çok kritik olduğu bir dönemde göreve gelecek yeni hükümetin sorumluluğunun bilincinde olarak ulusal ve uluslararası sahnede kendini göstermek istiyor" ifadeleri kullanılıyor.

Reklam
Reklam

Haberde, dairenin diğer yarısında yer alacağından aynı şekilde emin olan diğer partinin, yani CHP'nin, saflarına Dünya Bankası'nın eski yöneticisi Kemal Derviş'i kattığına da dikkat çekilirken, Derviş'in IMF ile yeni imzalanan son anlaşmadan sonra uluslararası ekonomi çevrelerine güven vermek ve yapısal reformların uygulanmasını temin etmeye çalıştığı, kendi ekonomik dogmalarını gözden geçirdiği ve Tony Blaire tarzı bir liberalizm anlayışına yaklaştığı kaydediliyor.

Anahtar Kelimeler: