The Economist dergisi, Türkiye’nin, hızlı büyümesiyle 2011’de “alışılagelmişten büyük bir rol oynacağı”nı, ekonomik başarısının AKP’nin yeniden seçim kazanmasını sağlayacağı yorumunu yaptı. Ancak, Türkiye’nin “dindar Müslümanlar” ile “Beyaz Türkler” arasında bölündüğünü, yeni anayasa hazırlıklarının bu ayrışmayı daha da sivrileştireceğini öne süren dergi, 2011 seçiminden sonra Başbakan Erdoğan’ın artan biçimde AB’den söz etmekten kaçınacağı savunurken de “Sayın Erdoğan ve iş arkadaşlarının 2011’de keşfedeceği gibi, nahoş gerçek, Türkiye’nin Avrupa’dan başka bir alternatifi olmadığıdır” görüşünü dile getirdi.
The Economist dergisi, Avrupa editörü John Peet tarafından kaleme alınan “Osmanlı tutkusu” başlıklı yorumda Türkiye’nin iç ve dış politikasını irdelenirken, “Yıllarca Avrupa’nın kenarında olan bir ülke olsa da Türkiye, 2011 yılında alışılagelmişten büyük bir rol oynayacak. Bunun bir nedeni de, ikinci yıl ard arda Avrupa’nın en hızlı büyüyen (2010’da büyüme yüzde 6’ya yakın) büyük ekonomisi niteliğini taşıyacak olmasıdır. Gerçekten Türkiye, dünyada sadece Çin, Hindistan ve bazı daha ufak yükselen piyasalarının gerisinde kalacak” diye yazdı.
-“YENİ ANAYASA HAZIRLIKLARINDA HÜKÜMETLE MUHALEFET BİRLİKTE ÇALIŞMALI”-
Bu ekonomik başarının “ılımlı İslami” AKP’nin 2011’de yeni bir seçim kazanmasını sağlayacağını yazan dergi, buna karşın “muhtemelen çoğunluğunun bir kez daha azalacağı”nı öne sürdü.
The Economist, hükümetin 12 Eylül referandumunu “güzel” bir performans gösterdiğini, “hayır” oyunu isteyen muhalefet partilerinin ise “perişan” olduğunu da savunurken de referandumun sonucu ile güçlenen Başbakan Erdoğan’ın yeni bir anayasa hazırlamaya konulacağını belirterek, “Tamamen yeni bir anayasa hazırlamak, hükümet ile muhalefetin birlikte çalıştığı bir iş olmalıdır” dedi. Dergi şöyle devam etti:
-“ÜLKE DİNDARLAR İLE ‘BEYAZ TÜRKLER’ ARASINDA BÖLÜNDÜ”-
“Ancak, Sayın Erdoğan’ın, iktidara gelmesine yaklaşık 10 yıl sonra Türkiye, AK Parti’yi destekleyen, çoğu Anadolu’dan dindar Müslümanlar ile İstanbul ve Batı’da yaşayan, sık sık da militan laik olan ‘beyaz Türkler’ arasında keskin bir biçimde bölünmüş durumda. Yeni anayasaya ilişkin tartışmalar ise, bu ayrışmayı daha da sivrileştirecek. Nihai metin büyük bir olasılıkla ancak bir referandumdan sonra benimsenebilecek.”
-“YENİDEN SEÇİLMİŞ ERDOĞAN ARTAN BİÇİMDE AB’DEN SÖZ ETMEKTEN KAÇINACAK”-
Bu arada, “iç maskaralıklar”ın, Türkiye’nin AB ile müzakereleri daha da geciktireceğini savunan The Economist, “Yeniden seçilmiş olacak Erdoğan, giderek artan biçimde AB’den söz etmekten tamamen kaçınacak. Bunun yerine, onun dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Arap dünyası, İran ve Rusya dahil, diğer komşularıyla bağlarına vurgu yapacak. Cezbedici olanı, Türkiye’nin tek başına bölgesel bir güç olma kabiliyetinden söz etmektir” savlarını da dile getirdi.
-“OSMANLI İMPARATORLUĞU ÇÖKTÜ. GERÇEKÇİ OL”-
The Economist, komşularla “sıfır politikasının kuşkusuz ki Türkiye’yi Arap dünyası ve Balkanlarda nüfuz konumuna getiriyor” değerlendirmesini de yaptığı yorumda, “Avrupa’nın bir asır öncesi nasıl göründüğü bakıldığında belki yeni Osmanlılık olarak da adlandırılabilir. Ancak tarihçiler, yıllarca ‘Avrupa’nın hasta adamı’ olan Osmanlı İmparatorluğu’nun birinci dünya savaşının ardından nasıl çöktüğünü anımsatırlar” diye yazdı. Yorumunun son bölümünde Türkiye’ye “gerçekçi ol” çağrısı yapan The Economist, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Erdoğan ve iş arkadaşlarının 2011’de keşfedeceği gibi nahoş geçek, Türkiye’nin Avrupa’dan başka reel bir alternatifi olmadığıdır. Suriye ve Irak ile daha gelişen ticaretin, Arap sokaklarında İsrail’e ağır eleştirildiği için kahraman gibi görünmenin ve Rusya ile enerji alanında büyük güç oynamanın çekiciliği, hızlı bir biçimde solacak. Avrupa, hala Türkiye’nin ticaretinin yarısına yakın bir bölümünü oluşturuyor. Ve reform yaparak Türkiye'yi modernize etmek isteyenler, geriye, skleroz olup demokratik olmayan bir Ortadoğu’ya değil, öne doğru, liberal ve demokratik bir Avrupa’ya bakmalıdır” ifadeleri de kullanıldı.(ANKA)