Türkiye'nin ihracatına "çelikten" duvar

ABD ve AB'nin Türkiye'den ithal ettiği çelik ürünlerine yönelik aldığı koruma tedbirleri nedeniyle sektörün bu ülke ve bölgelere ihracatı yaklaşık bir yılda 2 milyon 748 bin ton azaldı - Söz konusu önlemlerin ardından Fas, Hindistan, Malezya gibi ülkeler de Türkiye'den yaptıkları çelik ithalatı için koruma tedbirleri geliştirdi - Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan: - "Geçen yıl dünya genelinde 108 koruma tedbiri, damping, telafi edici işlem vergisi gibi soruşturmalar açıldı. Bunların önemli bir kısmı Türkiye'yi de kapsıyor"

ERDAL ÇELİKEL - Türkiye'nin çelik ürünleri açısından önemli pazarları konumunda bulunan ABD ve Avrupa Birliğinin (AB) ithalata yönelik koruma tedbirleri nedeniyle söz konusu yerlere yönelik ihracatı geçen yılın ocak-kasım döneminde bir önceki yıla göre yaklaşık 2 milyon 748 bin ton düştü.

Türkiye'nin Fas tarafından çelik ithalatına getirilen antidamping önlemine karşı Dünya Ticaret Örgütünde (DTÖ) açmış olduğu davayı kazanması, Hindistan'ın çelik ve petrol ürünleri ithalatını sınırlandıracağına yönelik haberler ve son olarak Malezya hükümetinin Türkiye ve Singapur'dan ithal edilen çelik betonarme çubuğuna nihai kesin anti-damping vergisi getirdiğini açıklaması koruma tedbirleri konusunu gündeme getirdi.

Reklam
Reklam

Özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın, aralarında AB ve Türkiye'nin de bulunduğu ülke ve ülke gruplarından çelik ithalatına koruma tedbirleri alması, AB'nin de karşı koruma tedbirlerini uygulamaya koyması Türkiye'nin bu pazarlara yönelik ihracatını olumsuz etkiledi.

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) verilerine göre, sektörün ABD'ye ihracatı 2018-2019 Kasım döneminde 1 milyon 150 bin tondan 309 bin tona, AB'ye ihracatı da aynı dönemde 9 milyon 62 bin tondan 7 milyon 155 bin tona indi. Böylece iki pazara yönelik ihracattaki gerileme 2 milyon 748 bin ton olarak gerçekleşti.

- "Türkiye mağdur edildi"

TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koruma tedbirlerinin, 2018'de Çin'in dünya çelik piyasalarını "işgal" etmesinden sonra hız kazandığını söyledi.

Çin'in Türkiye'ye ihracatının 2 yıllık bir sürede 400 bin tondan 3 milyon tona yükseldiğini dile getiren Yayan, bu ülkenin ihracat fiyatının ham madde olarak kullanılan hurda fiyatlarına yaklaştığını ifade etti.

Çelik sektöründeki bu gidişatın koruma tedbirlerini beraberinde getireceğini katıldıkları uluslararası toplantılarda birkaç yıldır anlattıklarını kaydeden Yayan, ABD Başkanı Donald Trump'ın da başkan seçilmesinin hemen ardından çelik ürünlerine yönelik koruma tedbirleri almasından sonra AB'nin de karşı koruma tedbirleri aldığını ve daha sonra buna Türkiye'yi de dahil ettiğini hatırlattı.

Reklam
Reklam

Yayan, "Böylece Türkiye, mağduru olduğu bir uygulamanın ikinci, üçüncü kez mağduru oldu. Yani Çin'in başlattığı dünya çelik piyasasını işgal eden yaklaşımından sonra bu kez ABD, bütün dünya ülkelerine yüzde 25 koruma tedbiri uyguladı, 2018'in ağustos ayında, siyasi gerekçelerle bunu Türkiye için yüzde 50'ye çıkardı. Arkasından AB, bu gelişmeleri gerekçe göstererek yine Türkiye'yi mağdur etti." dedi.

Çin ile başlayan ABD ve AB ile devam eden koruma tedbirleri sürecinin etkisiyle aynı yöntemleri benimseyen Kanada ve Fas gibi ülkelerin aldığı tedbirlerin de Türkiye açısından sıkıntı yarattığını belirten Yayan, "Sadece geçen yıl dünya genelinde 108 adet koruma tedbiri, damping, telafi edici işlem vergisi gibi soruşturmalar açıldı. Bunların önemli bir kısmı Türkiye'yi de kapsıyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Ekonomide sağlanan canlılığı yurt içi üreticilere vermeliyiz"

Koruma tedbirlerinin özellikle ABD tarafında 2020 yılında da devam etmesini beklediklerini dile getiren Yayan, "AB tarafında, Türkiye bir adım atmadıkça, olumlu adım anlamında yeni yönetimin tavrını bekleyeceğiz. İnşallah Türkiye'yi başka ülkelerle aynı kefeye koyan politikalar bir kenara bırakılır." diye konuştu.

Reklam
Reklam

Yayan, 2020'de çelik tüketiminin artış eğilimine girmesini beklediklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

"İnşaat, otomotiv ve beyaz eşya alanlarında hareketlenme bekleyebiliriz. Türkiye siyasi açıdan bir sıkıntı yaşamadıkça bu, ekonominin çarklarının daha istikrarlı bir şekilde dönmesine imkan sağlayacak. Kredi faizleri ve yatırım yapılması açısından şu anki koşullar 2019 başındaki koşullardan daha cazip. Ekonomide sağlanan bu canlılığı yurt içi üreticilere verme konusunda bir gayret göstermediğimiz takdirde ithalatta patlama olacak."