TÜSİAD, Rektör aşkın'a sahip çıktı

ANKARA (İHA) - TÜSİAD Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'a sahip çıktı. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, "Van Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'a reva görülen muameleyi ve uzun gözaltı süresini tasvip etmenin mümkün olmadığını söylemeliyim" dedi.

Koç, TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çin ve Hindistan'ın ayrı bir güç ekseni oluşturma yönünde hızla ilerlediğini anlatan Koç, Türkiye'nin ise küreselleşmenin nimetlerinden azami ölçüde yararlanabilmek için, ticaret savaşlarının ortasında yalnız kalmaması, bu birliklerden birinin içinde yer alması gerektiğini kaydetti. Coğrafya, kültür ve bugüne kadar sağlanmış olan ekonomik entegrasyon seviyesi bakımından bu alandaki tek adayın Avrupa Birliği olduğunun altını çizen Koç, "Avrupa Birliği'nin bugün içinde bulunduğu siyasi belirsizlik ve esas olarak büyüme yetersizliklerinden kaynaklanan işsizlikle bunun getirdiği tepkiler bizi tereddüde sevk etmemelidir. Avrupa Birliği, bugünkü kararsız dengesini aşmak ve istikrarlı bir büyüme sürecine girerek, dünya güçleri arasında en rekabetçi haliyle yer almak zorundadır. Konuya dinamik olarak yaklaşmalı ve stratejilerimizi, 10 yıl sonrasının AB'si ile 10 yıl sonrasının Türkiye'sinin buluşması üzerine kurmalıyız" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Türkiye'de barış ve huzur ortamı olmadan küreselleşmenin nimetlerinden yararlanamayacağını savunan Koç, şöyle konuştu:
"Bu ortamın, tümüyle bizim dışımızda geliştiğini ve müdahale edemeyeceğimizi düşünmemeliyiz çünkü çevremizde, istikrarsızlık kaynağı olabilecek ve salt dış politika konusu olarak ele alamayacağımız kriz odakları mevcuttur. Bunlardan birisi genel olarak Orta Doğu, özel olarak Kuzey Irak'tır. Hemen sınırlarımızın ötesindeki mevcut ve potansiyel savaşlar ile bunların doğurduğu, doğuracağı sonuçlar geleceğimizi yakından ilgilendirmektedir. Türkiye olarak, öncelikle bölgede durumun normalleşmesi için sarf edilen çabalara aktif olarak katılmalıyız. Bölgede olan biteni iyi takip etmeli ve geri dönüşü olmayan gelişmeler karşısında esnek davranarak politikalarımızı gözden geçirebilmeliyiz. 2. kriz odağı Kıbrıs'tır. Bu konuda inisiyatifi mutlaka elimize almalı ve çözüm formüllerini biz yaratmalıyız. Mevcut statükonun korunması sanıldığı gibi lehimize değildir. Türkiye tarafından bakıldığında, statükonun devamıyla ilgili olarak, nedense yalnızca KKTC'nin varlığının devam etmesi boyutu görülmektedir. Oysa statükonun devamı, aynı zamanda, KKTC'nin tecrit olma durumunun sürmesi ve güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Kıbrıs'ın tek temsilcisi olarak görülmesinin devam etmesi anlamına gelmektedir. İstikrarı etkileyecek dış faktörleri gözden geçirirken, içerde siyasi istikrarın korunması konusu da gündemin üst sıralarında yerini almak zorundadır. Öncelikle, içinde yaşadığımız hareketli coğrafyanın yansımalarının istikrarımızı tehlikeye sokmasına izin vermememiz gerekir. Bütün yakın tarihimiz, Türkiye'nin kışkırtmalara açık bir ülke olduğunu göstermiştir. Bu yüzden, ülke dahilinde kapsayıcı ve birleştirici olmanın, ayırımcılık izlenimi yaratacak politikalardan kaçınmanın önemi çok büyüktür. Öte yandan, işsizliği, gelir dağılımındaki bozukluğunu ve bölgelerarası eşitsiz gelişmeyi gidermeyi hedefleyen politikaların kısa süre içinde devreye sokulması gerekmektedir."

Reklam
Reklam

"ASIL BÜYÜK DARBOĞAZ MESLEK LİSELERİNDEDİR" Küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmak için üzerinde durulması gereken diğer bir konunun ise "rekabet gücü" olduğunu vurgulayan Koç, bunun için ölçek büyümesine ve teknolojik gelişmeye ihtiyaç bulunduğunu savundu.

Rekabet gücünün en önemli unsuru olan insan kaynakları konusunda ciddi sıkıntı içinde olduklarını belirten Koç, "Türkiye bir yandan bir işsiz ordusuyla karşı karşıyayken bir yandan da farklı düzeylerde kalifiye eleman sıkıntısı yaşamaktadır. Özellikle hedeflerimiz açısından konuya yaklaştığımızda bu sıkıntı daha da büyümektedir. Eğer hemen, bugün başlayarak, eğitim sistemimizi bütün kademelerde ciddi bir reforma tabi tutamazsak, ne AB entegrasyonunu başarıyla gerçekleştirebilir, ne de küreselleşmenin gerektirdiği rekabet gücüne sahip olarak, dünya piyasalarında üretilen refahtan pay alabiliriz. Biz bugün üniversitelerimizle ilgili olarak tamamen siyasi önyargı ve tepkiler etrafında şekillenen konuları ön plana çıkarmakla meşgulüz" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Üniversite ve orta öğretimde çok ciddi eğitim reformlarına ihtiyaç duyulduğunu savunan Koç, üniversite meselesinin türban konusuyla YÖK etrafında sürdürülen iktidar kavgasıyla yer işgal ettiğini söyledi. "Yüksek öğrenimin bu yapısı sürerse, bilim ve teknolojide dünyayla rekabet etmemiz bir yana, bu alanda aralıksız kaydedilen gelişmeleri bile takip edemez hale gelebiliriz" ifadesini kullanan Koç, şunları kaydetti:
"Çağın gerekleri yüksek öğretim sisteminde farklılaşmayı, çeşitliliği, bir çerçeve yasa eşliğinde yerinden yönetimi, yaratıcılığın ve kurumlar arası rekabetin teşvik edilmesini zorunlu hale getiriyor. Yeri gelmişken, Van Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'a reva görülen muameleyi ve uzun gözaltı süresini tasvip etmenin mümkün olmadığını söylemeliyim. Bazı çevrelerin kamuoyunu etkileme çabası olarak görülebilecek bu tür davranışlar, ne yazık ki adil olacağına inandığımız yargılama sürecine ciddi şekilde gölge düşürüyor. Ortaöğretimde de ciddi bir reform ihtiyacı bulunmaktadır. Müfredatın çağdaşlaştırılmasına, eğitim sisteminin güncelleştirilmesine ihtiyaç var. Ortaöğretimin 3 yıldan 4 yıla çıkarılması olumlu bir adımdır ama bunun, ortaöğretimin kalitesinin yükseltilmesiyle desteklenmesi gerekir. Bu alandaki asıl büyük darboğaz ise meslek liselerindedir. Türk sanayi ve hizmetler sektörü, yetişmiş ara eleman konusunda büyük sıkıntı içindedir. Bu sıkıntıyı gidermesi gereken meslek liseleri bu işlevlerini yerine getirememektedirler. Sahip oldukları eğitim kalitesi ve donanım bir yana, meslek liselerinin meslek kollarına dağılımları da son derece dengesizdir. Öte yandan, bu konuda başarılı olmuş bütün ülkelerde, meslek liseleri doğrudan mesleğe yönlendirirken bizde meslek liselerinin üniversiteye geçiş basamağı olarak kullanılabilmesi için kavga verilmektedir. Ekonominin ihtiyaç duyduğu ve duyacağı meslek elemanlarını yetiştirmek için, mesleki eğitimde geniş tabanlı sektörel eğitimin verildiği, modüler yapısıyla esneklik özelliğine sahip ve çalışma yaşamının ihtiyaçlarına cevap verebilen bir çeşitlilik sağlanması şarttır. Bu liselerin müfredat, donanım ve eğitim kalitesi bakımından geliştirilmesi, lise bittiğinde öğrencilerin meslek sahibi olmasını sağlayacak bir düzeyde eğitim verecek noktaya getirilmesi gerekir."

Reklam
Reklam