Tzob 26. Olağan Genel Kurulu

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sigortalarında devlet desteğine rağmen prim...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sigortalarında devlet desteğine rağmen prim bedellerinin özellikle hayvancılıkta çiftçiye yüksek geldiğini belirterek, “6 bin liralık bir inekle, 30-40 bin liralık otomobilin sigorta primi aynı olur mu? İstanbul trafiğindeki araç mı yoksa ahırdaki inek mi daha fazla risk altında. Takdirlerinize bırakıyorum” dedi.TZOB’un yarın sona erecek 26. Olağan Genel Kurulu’na Başbakan Ahmet Davutoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ile Türkiye’nin dört bir yanından gelen çiftçiler katıldı. Genel kurulun açılış konuşmasını yapan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiftçimiz, 2013-2014 sezonunda kuraklık ve don başta olmak üzere sel, aşırı yağış, dolu, fırtına, hortum gibi hemen tüm doğal afetlerle mücadele etti. Geçtiğimiz yıl çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına adeta ateş düştü. Çiftçilerimiz, 2014 yılında sadece doğal afetlerde ürünlerini kaybetmedi, Soma, Ermenek gibi maden facialarında canlarını da kaybetti. Taziyelere gittiğimizde hayatını kaybedenlerin aynı zamanda çiftçilerimizin olduğunu gördük. Doğal afetlerin ardından Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli kredi borçları bir yıl süreyle yüzde 3 faiz uygulanmak koşuluyla ertelendi. 2014 Ekim ayında başlayan bu üretim sezonunda da doğal afetler çiftçimizin yakasını bırakmadı. Tabii afetler halen sürüyor. En son Nisan ayında Malatya’da kayısı, Isparta’da kiraz, kayısı, elma, ceviz ve erik, Manisa’da üzüm bağları, erik ve kiraz, Kayseri’de elma ve kayısı, Karaman’da elma, kayısı, kiraz, Niğde’de elma, kayısı ve kiraz, Bursa’da kiraz, armut, şeftali, elma ve erik, Kahramanmaraş’ta kayısı, Antalya Korkuteli’nde meyve ağaçları dondan zarar gördü. Daha dün Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Yalova’da şiddetli fırtına, aşırı yağış ve dolu afeti oldu. Seralar zarar gördü. Meyve ağaçlarında çiçek dökülmeleri, dallarda kırılmalar meydana geldi” diye konuştu.“Çiftçimizin üretimi sürdürebilmesi, tarlada kalmasını hayati derecede önemli buluyoruz” diyen Bayraktar, “Özellikle doğal afetlerin ardından yeterince desteklenmez, onlara can suyu verecek yardımlar yapılmazsa çiftçimizi bağında, bahçesinde, tarlasında tutmamız neredeyse imkansız hale gelir. Çiftçimiz, üretimi sürdüremez ve tarımdan koparsa ülkemizin gıda güvencesi de tehlikeye girer. Tarım sigortaları sistemi, sektörümüzü afetler karşısında korumada büyük bir görev üstlense de bu sistem tek başına yeterli olmamaktadır. Uygulamada çiftçilerimiz birçok sıkıntı çekiyor. Tarım sigortalarında devlet desteğine rağmen prim bedelleri özellikle hayvancılıkta çiftçimize yüksek geliyor. Hayvancılıkta prim bedeli, sigorta bedelinin yüzde 9,5’ini buluyor. 6 bin liralık bir süt sığırının yıllık sigorta bedeli 570 liraya ulaşıyor. Bunun yarısını devlet verse dahi üreticimizin ödemesi gereken bedel 285 lirayı buluyor. 30-40 bin liralık bir otomobilin zorunlu trafik sigortası da bu miktara yaptırılabiliyor. 6 bin liralık bir inekle 30-40 bin liralık otomobilin sigorta primi aynı olur mu? İstanbul trafiğindeki araç mı yoksa ahırdaki inek mi daha fazla risk altında. Takdirlerinize bırakıyorum” ifadelerini kullandı.Toplam büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısının son 4 yılda yüzde 36 artışla 56,1 milyon başa yükseldiğini kaydeden Bayraktar, “Kırmızı et üretimimiz de artmaya devam ediyor. 2010’da 781 bin ton olan toplam kırmızı et üretimi, 2014 yılında 1 milyon ton sınırını aştı. Tüketicinin makul fiyatlarla et yemesinin tek yolu, bazı lobilerin öne sürdüğü gibi ithalat değil, üreticimizin maliyetlerinin düşürülmesidir. Maliyet aşağı çekildiğinde et fiyatları gerileyecektir. Yeri gelmişken, ette ithalat lobilerini de uyarmak istiyorum. Benim çiftçimin, benim üreticimin en büyük korkusu ithalattır. Geçmişte ithalat, büyük zararlara neden oldu. İthal et lobileri, tatlı para kazanmak uğruna, politika belirleyicileri zorlarlar. Onlar üreticinin sorunuyla ilgilenmezler. Üreticimizin maliyeti nedir diye düşünmezler. Ellerinden gelse 78 milyonluk ülke nüfusunu, 37 milyon turisti, yabancı çiftçilerin ürettiği ürünlerle doyurmak isterler. İthalat politikaları sonucunda ülkede maliyetler yükselecek, süt fiyatları düşecek, üretim batacak, tarımda dış ticaret dengeleri bozulacak umurlarında değildir. Tek amaçları, tek dertleri vardır. O da para kazanmak. Para kazanmak uğruna, başka ülkelerin çiftçilerini finansa ederler. Ancak kendi ülkelerini, kendi çiftçilerini düşünmezler. Üretimin bu ülke için önemini bilmezler. Çiftçimiz üzerinden sadece para kazanmak amacıyla oynanacak bu oyunları bozmak için bugüne kadar verdiğimiz mücadele bundan sonra da devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın” dedi.Süt fiyatlarında istikrar sağlanmadığı sürece Türkiye’nin et sorunu olacağına dikkat çeken Bayraktar, “ Sürdürülebilir hayvancılık politikası için piyasada istikrarın sağlanması çok önemlidir. İstikrar için bir müdahale kurumuna ihtiyaç vardı. Bunu hükümetimizden talep ettik. Talebimiz üzerine et ve süt hayvancılığının gelişmesi için hayati bir göreve haiz olan bu kurumun oluşturulması fevkalade olumludur. Bu kurumun oluşturulmasında Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanımız başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Artık sektörde sömürü düzenine son vermek, süt hayvanlarının kesime gitmesini önlemek, oluşan gelirden kazan kazan politikası ile sektördeki herkesimin kazanmasını istiyorsak, Et ve Süt Kurumu olmazsa olmazdır. Hayvancılıkta kanatlı sektörümüz yüz akı olmaya devam ediyor. Kümes hayvanı sayısı 300 milyona yaklaştı. Yumurta üretimi, 17 milyarı aştı. Kanatlı eti üretimi, 2 milyon tona yaklaştı. Kanatlı sektörü ihracatı 1 milyar doların üzerine çıktı” şeklinde konuştu.Bayraktar, konuşmasına şöyle devam etti:“Tarım sektörümüz sadece üretmiyor, üretirken 5,5 milyon çalışanla istihdama da büyük katkıda bulunuyor. İşsizliği de olumlu yönde etkiliyor. Nitekim sektörümüz, ülke genelindeki işsizlik oranını 2,1 puan aşağı çekmiştir. Son dönemde enflasyonun müsebbibi tarımmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Tarımda üretici fiyatları, 2014 yılında yüzde 6,7 arttı. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışı yüzde 12,7’yi buldu. Tarımda üretici enflasyonu, gıdadaki tüketici enflasyonunun altında kalıyor. Şimdi soruyorum, enflasyonun sorumlusu kim? Biz değiliz. Son günlerde gündemi en fazla patates meşgul eder oldu. Üreticide patates 1 liraya kadar inerken, markette Ankara’da 2, İstanbul’da 3 lira 50 kuruştan satışa sunulmaktadır. Üretici değil, aracılar kazanıyor. Bizim buna odaklanmamız lazım, ithalata değil. İthalat, üreticiye zarar verir. Önümüzdeki yılın üretimini de olumsuz etkiler. Zaten Adana Yumurtalık, Hatay Reyhanlı, İzmir Ödemiş’te yeni ürün patates hasadı başladı. Fiyatlar düşmeye başladı. Tarım sektörümüz ihracatta 2014 yılında 18 milyar doları geçti. 12,4 milyar dolarlık ithalatımız, 5,6 milyar dolarlık dış ticaret fazlamız bulunuyor. Bu kadar dış ticaret fazlası veren kaç sektör var? Mesela çok övündüğümüz otomotiv sektörü dış ticaret fazlası veriyor mu? Ekonomiye bu kadar büyük katkısına rağmen çiftçimizin kişi başına düşen yurt içi gelir miktarı, Türkiye ortalamasının 3’te 1’inde kalıyor. Bunun en büyük sebebi tarımın yapısal sorunlarıdır. Küçük tarımsal işletmeler, çok parçalı arazi yapısı, tamamlanmamış sulama yatırımları, yetersiz örgütlenme başta gelen sorunlardır. Ayrıca, gübre, mazot, elektrik, tohum gibi girdi fiyatlarının yüksekliği de çiftçimizi zorluyor. Bunların çözümüyle Türk tarımı çağ atlar. Önemli girdilerden gübrede üretimiz yeterli değil. İhtiyacımızın büyük bölümünü ithalatla karşılıyoruz. Ülkemizde en fazla tüketilen gübrelerin fiyatları, son 4 yılda, yüzde 51 ile yüzde 65 arasında değişen oranlarda yükseldi. Çiftçimizin diğer önemli masraf kapısı da motorindir. Petrolde dışa bağımlı olan ülkemizde, motorin fiyatlarını, ham petrol fiyatları ve dolar kuru belirlemektedir. Motorin fiyatı son 4 yılda yüzde 49 artış gösterdi. Gübre ve mazotta 2003 yılında başlayan desteği olumlu buluyoruz. Ancak, gübre ve mazottaki fiyat yükselişleri de dikkate alınarak maliyetler düşürülmeli, destek artırılmalıdır. Çiftçimiz açısından bir diğer girdi elektrik de sulamanın artması, seracılığın gelişmesiyle birlikte önemli bir masraf alanı olmaya başladı. Son 4 yılda elektrik fiyatları yüzde 47,1 arttı.”Kırdan kente göçün Türkiye’nin en temel sorunlarından birini oluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, “Nüfusumuzu belli oranda kırsalda tutmanın yollarını mutlaka bulmalıyız. Bize göre, bunun yolu, kırsalı kalkındırmaktan ve tarım dışı istihdam yaratmaktan geçer. Kırsal kalkınma desteklerinin artarak devamını istiyoruz” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz