Hep düşlerin ilk sırasındadır. Karayollarında seyredip, trafik çilesine katlanmaktansa veya kilometrelerce yolu kat edip zaman ve para kaybetmektense, uçan arabayla en hızlı şekilde gidilecek yere varılabilecek olması gerçekten de kulağa hoş geliyor; ancak uçan arabalar maalesef, bilim kurgu filmlerini saymazsak, yıllardır sadece kulağa hoş gelmesiyle sınırlı kalıyor. Elbette bilim adamları ve uzmanlar uçan araba konusundaki çalışmalarını her geçen gün biraz daha yoğunlaştırıyor; ancak zihinlerdeki gerçek uçan araba prototipine henüz ulaşılamadığı da çok açık.
Söz uçmaktan açılmışken uçan platformları da atlamak olmazdı. Kendinizi uçan bir platformun üzerinde hayal edin; bu platformu dilediğiniz gibi kullanabiliyor ve havada mesafe kat edebiliyorsunuz. Elbette böyle bir platform hiçbir zaman son kullanıcıya ulaşmadı; ancak Amerikan ordusu bu tip platformları geliştirdiğini yıllar önce kamuoyuna duyurmuştu. Buna rağmen gerek havada son derece yavaş hareket ediyor olması ve savaşlarda son derece etkisiz kalması, bu tür platformların üretimini de son noktaya getirdi.
Jetpack, sırta giyilen ve insanın ayağını yerden kesen bir çeşit motor olarak da addedilebilir. Çeşitli oyun veya bilim kurgu filmlerinde sıkça gördüğümüz jetpack'lerin ilk seri üretiminin İkinci Dünya savaşında Alman ordusu tarafından üretildiği bilinir. Jetpack'ler her ne kadar gerçekleşebilecek bir düş olsa da, kullanımı ölümcül kazalara neden olabileceğinden (uçarken motorun arıza yapması ve tepetaklak yere düşülmesi gibi) şimdilik sadece hayal olmaktan öteye geçemiyor.
Evinizde oturuyorsunuz ve robot hizmetçiniz evin tüm işlerinin altından tek başına kalkıyor. Bulaşık ve çamaşırları o yıkıyor; odaları o temizliyor; yemekleri tamamen o hazır hale getiriyor. Böyle bir robotun varlığıyla hayatınızın ne kadar kolaylaşacağını bir düşünün... Elbette bu tip bir robot henüz üretilmedi; ancak robot hizmetçi ilk olarak Closer Than Wee Think isimli 1959 yapımı bir sinema filminde gözler önüne serilmişti.
Haftasonu için çok güzel planlarınız var... Ailenizle birlikte pikniğe gidecek veya açık alanda eğlence ortamlarına katılacaksınız. Ancak o da ne! Hava durumunun o hafta öngöremediği bir olay vuku buluyor ve yağış başlıyor ve haliyle tüm haftasonu hayalleriniz bir anda hayal kırıklığına dönüşüyor. Hava durumu her geçen gün biraz daha kesin sonuçlara bizi ulaştırsa da, yanılma payı yer yer çok yüksek oranlara ulaşmıyor değil. Bu bağlamda akıllara gelen ve gerçekleşmesi umulan teknoloji ise hava durumunu kontrol edebilen yeni bir sistem. Bu sayede susuz kalan topraklarda yağışın dilenilen zamanda gerçekleşmesi mümkünken, yağışlı havanın istenmediği durumlarda gökyüzü masmavi kalabilirdi.
Öğrenci olduğunuzu varsayın... Öğretmeniniz size bir ev ödevi veriyor ve içerisinde yapmakta bir hayli güçlük çekebileceğiniz türde ağır sorular mevcut. Ancak bu soruları bir şekilde de yapmak durumundasınız; dersi geçmeniz buna bağlı. İşte bu tip durumlar için düşünülen daktilo klavye, sizi en kestirme yoldan doğru cevaba ulaştırabilirdi. Örneğin sorulan soruları bu daktiloya girdiğinizde, cevabı anında karşınızda olacaktı. Ancak günümüzde bu tip bir sisteme pek de ihtiyaç yok aslında; zira Google'ın arama çubuğuna yazdığınız konu ne olursa olsun, cevabına tüm ayrıntılarıyla saniyeler içerisinde ulaşabiliyorsunuz.
Yaşamamız için gerekli en temel üç şey, sırasıyla hava, su ve yemektir. Ancak yemek yemek, yeri geldiğinde bazı insanlar için; özellikle iş temposu yoğun olan ve yemeğe dahi vakit bulamayan iş adamları veya çalışanlar için, ciddi bir problem haline gelebiliyor. Jetsons isimli çizgi filmi hatırlayın; oradaki karakterler haplarla yemek yeme ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Her ne kadar ufak bir hapla bir insanın tamamen doyabilmesi akla yatkın gelmiyor olsa da, ileride teknolojinin de gelişmesiyle bu tip haplarla karşılaşmamız da mümkün olabilecek.
Tekerleri üzerinde seyreden kaykayları bir yana bırakalım. Geleceğe Dönüş film serisini hatırlayın; serinin ikinci filminde Hoverboard denilen uçan kaykaylar karşımıza çıkıyordu. 1989 yılında çekilen filmde insanoğlunun düşlerine kazınan Hoverboard'lar, her ne kadar üretim aşamasına henüz gelmemiş olsa da, ilerisi için insanoğlunun hayallerini hala süslemeye devam ediyor.
Geleceğe Dönüş film serisi dışında pek çok bilim kurgu filminin konu edindiği zaman yolculuğu, aslında yıllardır insanlığın en büyük düşlerinden biridir. Geçmişte veya gelecekte istenilen bir zaman dilimine gitmek ve o anı bir an için olsun yaşamak (mesela dinozorların yaşadığı bir çağa gitmek), oldukça heyecan verici. Ancak bu tip bir teknolojinin hep hayal olarak kalacak olması da, bir o kadar üzüntü verici galiba.
1960'lı yıllarda basılan Chicago Tribune isimli gazetede yer alan ve Kulaklık TV olarak da anılan bir teknolojiden bahsediliyordu. Başa takılan bir kulaklık sistemi sayesinde, görüntünün doğrudan beyin tarafından algılanması amaçlanıyordu. Böylece insanlar, evde oturup TV seyretmek yerinde diledikleri yerde TV seyredebilmenin keyfini yaşıyordu.