Ülser: Nedenleri, belirtileri, tedavisi

Yaygın mide hastalıklarından biri olan ülser, ülkemizde %20 oranında görülür. Genelde orta yaş üstü erkeklerde, kadınlara oranla 3 kat daha fazla görülüyor.

60 yaşından sonra ise kadınlarda görülme sıklığı daha fazla. Mide asidi üretimi kimilerinde fazla miktarda olmakla birlikte, kimilerinde de az görülür. Tedavi edilmeyen gastrit, ilerleyerek yaraya dönüşebilir. Onikiparmak bağırsak ülseri (duodenum) görülme sıklığı, mide ülserine oranla daha fazladır.

Ülser Nedir?

Ülser, midenin iç yüzeyinde ve onikiparmak bağırsağında oluşan aşınma sonucu meydana gelen yaradır. Mideyi asitlerden ve sindirim sıvılarından koruyan mukus, zarar görüp, işlevini yerine getiremez hale geldiğinde yara ortaya çıkar.

Reklam
Reklam
  • Peptik ülser: Bu yara türü, midede ve onikiparmak bağırsağında görülür. Midede görülen peptik ülsere, mide ülseri adı verilir. Bu yaranın sebebi, çoğunlukla helicobacter pylori adındaki bakteridir. Tedavisi zor ve uzun sürer.

  • Duodenal ülser: Onikiparmak bağırsağında görülen bu yara türü, en çok rastlanan türdür. Ağrılar genellikle göğüs kemiğinin hemen altında oluşur. Hasta aç olduğunda ağrı başlar ve bir şeyler yiyene kadar da ağrı devam eder.

Ülserin Nedenleri Nelerdir?

Geçmiş dönemlerde ülserin nedenleri arasında stres, beslenme şekli yer alırken, günümüzde yara oluşumunda tek başına bu sebeplerin yeterli olmadığı söylenir. Sigara, alkol ve kahve tüketimi de ülserin oluşmasında, tedavinin uzamasında ve nüksetmesinde oldukça etkin bir rol oynar.

Reklam
Reklam

1. Helicobacter pylori

Bu yaranın oluşumunda en büyük sebep helicobacter pylori bakterisidir. Kişide pek fazla belirti göstermez. Yaralara ve beraberinde pek çok sindirim sisteminde probleme neden olan helicobacter pylori, çok sık görülmese de mide kanserine de neden olabilir. Bu bakteri bulaşıcıdır. Kirli yiyecekler ve dışkı bulaşmış sular yoluyla bulaşır. Tükürük, kusma ve dışkı ile doğrudan temas yoluyla kişiye buluşma ihtimali çok yüksektir. Bu bakterinin tanısı; kan testleri, nefes testleri ve dışkı testleriyle konulur.

2. NSAİİ (non steroid antienflamatuar) ilaçlar

Bu ilaç türleri, steroid içermeyen iltihap giderici ağrı kesicilerdir. Aspirin ve ibuprofen ilaçlar da bu ilaç türüne dahildir. NSAİİ ilaçlar uzun süre kullanıldığında sindirim sisteminde bozulmalara sebep olarak, yara oluşumuna sebep olurlar ya da var olan yaranın durumunu daha da kötüleştirirler.

3. Kötü alışkanlıklar

Alkol ve kahve tüketiminin fazla olması, özellikle sigara içen kişilerde ülser oluşumunu tetikleyici rol oynar. Mide asidini baskılayıcı ilaçlar kullanılması, hastalığın semptomlarını azaltır ancak tek başına etkili değildir. Beraberinde alkol, kahve ve sigara kullanımına da son vermek gerekir. Sigara içmek yaranın iyileşmesini geciktirir. Kahve kullanımında ise kafeinli ya da kafeinsiz fark etmez, her türlü kahve tüketimine son vermek tedavi açısından önemlidir.

Reklam
Reklam

4. Stres

Ciddi bir hastalık yaşanması, kaza veya yaşanan duygusal stres, bu hastalığın oluşmasında etkendir. Stres genel olarak çoğu hastalığın altında yatan temel nedendir. Mide asidinin fazla salgılanmasında psikolojik stres oldukça etkilidir. Stres ve baharatlı yiyecekler tüketilmesi var olan yaranın kötüleşmesine sebep olur. Düzensiz beslenme, yağlı yiyecekler, bazı bakliyat çeşitleri, kola gibi asitli içecekler de yara oluşumunda risk faktörüdür.

Ülserin Belirtileri Nelerdir?

Karın bölgesinde rahatsızlık hissi, ağrı oluşumu ve bulantı genel belirtilerdir. Kişiden kişiye ve yaranın türüne göre değişiklik gösterir. Mide ülseri ve onikiparmak bağırsak ülserinde belirtiler farlılık gösterir.

1. Ağrı

En önemli belirtisi karnın üst kısmında oluşan ağrıdır. Birkaç dakika ya da saatlerce sürebilir. Uykudan uyandıracak derecede şiddetli bir ağrıyla karşılaşılabilir. Yenilen yiyeceklerin türü ağrı oluşumunda en büyük etkenlerdendir.

2. Doyma hissi

Mide ülserinde az miktarda yemek yense bile, yemekten sonra ağrı oluşmaya başlar. Bir anda tıka basa yemek yenmiş gibi bir his oluşur. Nefes alınamayacak kadar şişkinlik ve tokluk hissi yaşanır.

Reklam
Reklam

3. Hıçkırık, geğirme ve gaz oluşumu

Yemek yedikten sonra akabinde hıçkırık oluşur ve önlenemeyen geğirmeler ile devam eder. Bir süre sonra da gaz meydana gelir ve bağırsaklarda sürekli bir hareketlilik olur. Hazımsızlık hissi de görülebilir.

4. Mide bulantısı ve kilo kaybı

Ülserin hastaların sindirim sisteminde yarattığı tahribat, iştahsızlık ve sonucunda kilo kaybına yol açabilir. Mide bulantısı ve kusma görülebilir. Daha çok sabahları görülen bu belirtiler yaranın varlığının bir gösterir.

5. Mide kanaması

Bu hastalığın, mide zarını ve onikiparmak bağırsağı duvarını aşındırdığında görülen ilk belirti, kan kusmaktır. Mide kanaması ya da mide delinmesinde de bu belirtiler görülebilir. Bu semptomların yanında, koyu renkli ve kahve telvesi gibi dışkı ile karşılaşılması da acil durum olduğunun göstergesidir. Vakit kaybetmeden bir hekime başvurulması gerekir.

Onikiparmak bağırsak ülseri belirtileri;

  • Açlık ağrıları: Onikiparmak bağırsağı yaralarında, mide yaralarında görülen ağrının tersine, tokken değil açken ağrı oluşur. Yemek yedikten kısa bir süre sonra ise ağrı azalmaya başlar. Genellikle bahar aylarında ve mevsim geçişlerinde semptomlarda artış gözlenir. Ağrı devamlı sırta vurur ve hastayı gece uykusundan uyandıracak derecede şiddetlidir. Bu durum, ilerlemiş onikiparmak bağırsağı yaralarında görülür. Ağrıyı azaltmak için hafif yiyecekler ve süt tercih edilebilir. Genellikle 30-50 yaş arası erkeklerde görülür. Bu tür yarada iştahsızlık görülmez. Tersine ağrı oluşumunun önüne geçmek için sürekli yemek yenmesi kilo alımına neden olur. Hızlı yemek yemek, sindirimi zorlaştıracağından, ağrıyı da artırır.

  • Yanma: Karnın üst kısmında kramp şeklinde ağrıların yanında, midede yanma oluşabilir. Tok olunsa bile şişkinlik hissi ve hazımsızlık görülebilir.

  • Midede kazınma hissi: Onikiparmak bağırsağında bulunan bu yara, sürekli açlık ve kazınma hissine neden olur. Geceleri kazınma hissi ile hasta uykusundan uyanabilir. Ufak bir şeyler yemekle bile bu kazınma hissi yok olur. Ara öğünler yaparak, hafif yiyecekler yenmesi, ağrıların ve kazınma hissinin önüne geçebilir.
Reklam
Reklam

Ülserin Tanısı Nasıl Konur?

Bu hastalığının tanısı konulurken, hastanın şikayetleri göz önünde bulundurulur. Semptomların şiddeti de önemli bir faktördür. Hastanın tıbbi öyküsü ve genetik yapısı incelenir. Helicobacter pylori, kan testleri, nefes testleri ve dışkı testleriyle saptanabilir. Nefes testinde hasta berrak bir sıvı içer, sonra bir torba içine üfler. Eğer hastada helicobacter pylori mevcutsa, nefes örneğinde çok fazla karbondioksit tespit edilir. Ülser tanısı için yapılan diğer testler:

Reklam
Reklam

Baryum X-ray: Mide ve ince bağırsakların, yoğun baryum içeren bir sıvı içirildikten sonra, x-ray cihazından geçirilerek gözlenmesi ve tanısının konmasıdır.

Endoskopi: İnce ve ışıklı bir hortum, yemek borusundan geçirilerek, mideye ulaştırılır. Ucunda bulunan kamera sayesinde midenin içi incelenir. Mide dokularına bakılarak ülserin varlığı tespit edilir. Endoskopi çok kısa süren ve acısız bir işlemdir. Anestezi altında yapılması gerekmez, lokal anestezi ile yapılabilir. Hasta işlemden sonra normal yaşamına devam edebilir. Hastanın durumuna ve isteğine göre anestezi altında yapılması da mümkündür.

Endoskopik biyopsi: Endoskopide yapılan işlemlerden farklı olarak, gerekli görüldüğü takdirde, midenin içine ulaşıldığında, mide dokusundan parça alınarak incelenmesi için laboratuvara gönderilir.

Ülser Tedavisi Nasıl Yapılır ?

Bu tedavi, yaranın türüne göre farklılık gösterir. Ülser tedavisi uzun yıllar alabilir. Belli bir zaman sonra tekrar edebilir. Hastalığın tamamen geçmesi için yapılan tedavinin yanında çok iyi bir bakım gerekir. Beslenme diyeti uygulanmalı ve stresten uzak durulması gerekir.

Reklam
Reklam

1. İlaç tedavisi

Yaranın oluşum nedeni helicobacter pylori ise antibiyotik tedavisi yapılması uygun olacaktır. Yaranın durumuna göre yapılacak tedavi değişiklik gösterir.

  • H2 bloker ilaçlar: Midenin aşırı asit üretmesini engelleyen ilaçlardır. H2 reseptör antagonisti, histaminin etkisini bloke ederek, asit salınımını azaltan moleküllerdir. Midedeki fazla asidi azaltır, dispepsi oluşumunu önler.
  • PPI (proton pompa inhibitörleri): Bu ilaçlar da mide asidini düzenlemekte görevlidir. Hastalığın her evresinde kullanılmasıyla birlikte, genellikle ilk aşamada hekimler tarafından reçete edilen bir ilaç türüdür.
  • Sitokoruyucu ajan ilaçlar: Pepto-bismol gibi ilaçlardan olan bu ajanlar, mide yüzeyini ve bağırsakları koruyucudur.

Bu tedavi sonucunda yaşanılan semptomlardan kurtulunabilir ve yarada gerileme görülebilir. Ancak düzelme olduğu düşünülse de doktor önerisi dışında, ilacı bırakmak doğru olmaz. Tedaviye devam edilmesi gereken durumlar olabilir. İlaçlı yara tedavisinin görülebilecek bazı etkileri ise şu şekildedir:

Reklam
Reklam
  • Bulantı
  • Baş dönmesi
  • Baş ağrısı
  • İshal

Bu yan etkiler kısa bir süre sonra kaybolur. Eğer rahatsızlık verecek derecede etkililerse, hekime başvurmak gerekir.

2. Ameliyat tedavisi

Ameliyat tedavisi, çok ilerlemiş durumdaki yaralar ve yarada komplikasyon gelişmesi durumlarında uygulanır. Aşağıdaki sebeplerle ameliyat tedavisi uygulanır:

  • Hastalığın gerilememesi ve tekrarlamaya devam etmesi
  • İyileşmeyen yaralar
  • Midede kanamalar
  • Mide ve bağırsakta oluşan delinme ya da yırtılma
  • Besinlerin mideden ince bağırsaklara taşması

Ameliyatla yapılan işlemler:

  • Ülserli bölümün çıkarılması
  • Bağırsakların sağlıklı dokusundan parça alınarak, yara olan bölgeye dikilmesi
  • Mide asidinin azalması için asit sağlayan sinirlerin kesilmesi

3. Ülser bitkisel tedavi

Bu hastalık, bitkisel tedavi yöntemlerine cevap veren bir hastalıktır. Bu sebeple alternatif tıp alanında, yaranın iyileşmesine fayda sağlayan pek çok bitkisel yöntem bulunur.

  • İncir Ağacı: İncir ağacı yaprağının yaraları kapatma özelliği bulunur ve ağrıların azalmasında etki sağlar. Eski çağlardan bu yana mide ağrıları tedavisinde kullanılan bir bitkisel kürdür.
  • Zencefil: Özellikle peptik ve kronikleşmiş olan yara tedavisinde etkilidir. Bir su bardağı suya, bir çay kaşığı toz zencefil konularak 20 dakika dinlenmeye bırakılır. Sonrasında mideyi yumuşatması için içine biraz bal katılarak tüketilmesi yararlı olur.
  • Şerbetçi otu: Şerbetçi otunun içinde bulunan xanthahumol, ilaç tedavisinde kullanılan antioksidan, antikanserojen, antibakteriyel özellikler gösteren bir bitkidir. Yara tedavisinde de, tedaviye destek olarak kullanılması önerilir.
  • Meşe palamudu: İçeriğinde bulunan tannik asit polifenol, midedeki damarları büzerek, oluşan ağrıları azaltır. Doğal mide asidi düzenleyici olarak da oldukça etkilidir.
  • Kantaron yağı: Sindirim sistemindeki problemler için etkili olduğu bilinen kantaron yağı, antibakteriyel ve antiseptik özellik içerir. Her türlü yaranın kapanmasına yardımcı olur. Açık yaralardaki etkinliğinin yanında, ülser yaralarının kapanmasında da etkilidir. Sabahları aç karına sadece bir çay kaşığı kullanılarak, ya da bir içeceğin içerisine karıştırılarak tüketilir.
  • Kudret narı: Mide için en önemli bitkisel kür kudret narıdır. Helicobacter pylori nedeniyle oluşmuş yarada çok etkilidir. Bu bakterinin çalışmasını baskılayıp, hastalığı durdurur. Mide ve bağırsak yaralarını, düzenli kullanımda iyileştirir. Kullanım şekli; bir adet olgunlaşmış kudret narının çekirdekleri çıkarılır ve meyvesi doğranarak bir kavanoza konulur. Üzerine zeytinyağı eklenerek macun halini alması beklenir. İki ya da üç hafta sonra bu karışım yumuşayarak, pelte halini alır. Kudret narı tüketilmeye hazırdır. İkinci bir yöntem ise; kudret narı yine aynı şekilde hazırlanır, fakat zeytinyağı yerine bal ile karıştırılır. Her sabah aç karnına bir tatlı kaşığı kadar alınabilir. İyileşmenin daha hızlı olması için günde 3 kez alınarak da küre devam edilebilir.
  • Papatya: Papatya yaprakları ve meyvesi, bağırsak düzenleyici olarak görev yapar. İçerisinde bulunan “papain” adlı enzim mide yaralarına iyi gelir.
  • Kereviz suyu: Her gün 2 ile 5 bardak arası taze kereviz suyu içilmesi, yara tedavisinde yardımcıdır.
  • Lahana suyu: Mide yaraları için en iyi şifa kaynağı olarak bilinen lahana suyu kürü de tedaviye katkı sağlar. Yemek aralarında 4-5 fincan kadar içilmesinde bir sakınca yoktur. Bu kürü uygularken, başka bir bitkisel tedavinin uygulanmaması gerekir.
  • Kuşkonmaz: Kuşkonmazın içerisinde bulunan "şatavarin" midedeki yanmalara ve ağrılara iyi gelir. Ayrıca kuşkonmaz kökünün tümörleri yok edici etkisi vardır. Bu nedenle mide kanseri hastalarının mutlaka tüketmesi gereken bir bitkidir.

Bu yiyeceklerin yanı sıra, K vitamini içeren gıdalar da yara tedavisi için oldukça etkilidir. K vitamini, hem açık yaraların kanamasına engel olur, hem de yara olan bölgenin hızla iyileşmesini sağlar. Ülserin tedavi süresini kısaltır. Ispanak, lahana, soya, avokado, kuşkonmaz, çavdar unu, yonca ve aspir yağı, K vitamini açısından zengin besinlerdir. Tüketilmesi yara olan dokunun hızla iyileşmesine yardımcı olur.

Ülsere Ne İyi Gelir?

Kimi besinler şişkinliği artırarak gaz yapar. Kuru fasulye, mercimek, bakla, bezelye gibi baklagiller, gaz yapıcı etkileriyle şişkinlik yaparak mide ağrılarına sebep olur. Ayrıca, kabak, karnıbahar, turp, soğan, salatalık, brokoli, şalgam, tam tahıllı ekmek, mayalı yiyecekler, yoğurt, süt, portakal suyu ve gazlı içecekler de şişkinliğe sebep olur. Mideyi ve sindirim sistemini rahatlatan probiyotikli yoğurt tüketilebilir. Hızlı yemek yemek, sakız çiğnemek, içeceklerin pipet ile içilmesi, hatta yemek yerken konuşmak bile hava yutma olasılığını artırıp, şişkinlik yapabileceği için bu aktivitelerden kaçınmak gerekir. Yağlı yemeklerden, özellikle kızartma türü yemeklerden uzak durulmalı, sindirimi kolay yiyecekler tercih edilmelidir. İçerisinde bulunan yağ ve kafeinden dolayı çikolata yemek de mide asidini artırır. Yeşil çay, muz, matula çayı, elma sirkesi, zeytinyağı, damla sakızı, lifli gıdalar mideye iyi gelen besinlerdir. Az az, sık sık yemek yiyerek, küçük lokmalar alarak, sindirimin kolaylaşması sağlanır. Çok sıcak ve çok soğuk besinler yerine ılık yiyecekler tercih edilmeli, ayakta ve hızlı yemekten kaçınılmalıdır. Gece yatmadan önce yemek yemek, mideyi yorarak gece boyu çalışmasına ve sindirimi gerçekleştirmede zorlanmasına neden olur. Yatmadan en az 3 saat önce yemek yenmiş olması daha uygundur. Yemek yiyip yatmak, mide asidinin yemek borusuna çıkmasına ve sonucunda yemek borusunda hasara neden olur.

Yara tedavisi zahmetli bir süreçtir. Tedaviyi aksatmamak ve yaşam kalitesini artırmak önemli rol oynar. “Ülser öldürür mü?” sorusu bu hastalıktan muzdarip kişileri korkutan bir sorudur. Ancak bu hastalık ölümcül değildir. Fakat tedavi edilmezse ve verilen tedaviye uyulmazsa kansere dönüşme ihtimali de söz konusudur.

Anahtar Kelimeler: