"Uludağ Ekonomi Zirvesi"

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Özellikle geçen sene mayıstan bu yana uluslararası basın, yoğun bir şekilde gelişmekte olan ülkelerin ekonomileriyle alakalı,

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Özellikle geçen sene mayıstan bu yana uluslararası basın, yoğun bir şekilde gelişmekte olan ülkelerin ekonomileriyle alakalı, olumsuz yayın yapıyor. Tabii bu çok yeni bir haber, haber değeri var, ilgi çekiyor. Ama bu kadar gürültü çıkarıldığı kadar, bu kadar olumsuz sansasyonel haber yapmasına rağmen, işin yine özüne inip baktığımızda gelişmekte olan ülkeler yine önümüzdeki 10 yıl boyunca en az küresel ekonomik büyümenin lokomotifi olmaya devam edecek" dedi. Babacan, Capital ve Ekonomist dergilerinin Bursa Valiliğinin işbirliğiyle düzenlediği "Uludağ Ekonomi Zirvesi"nin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bu güzide ilinde eşsiz tabiat güzelliğini sunan Uludağ'da böyle bir etkinliğin düzenlenmiş olmasından mutluluk duyduğunu söyledi. Zirvenin artık geleneksel hal aldığını ve bu yıl üçüncüsünün düzenlendiğini belirten Babacan, bu yıl zirvenin uluslararası niteliğinin daha da güçlendiğini, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da küresel ekonominin tartışılacağını, Türkiye ile ilgili çok farklı konuların masaya yatırılacağını, yerli ve yabancı konuşmacıların istişare içinde bir beyin fırtınası ortamında daha güzel fikirlere ve çözümlere ulaşmak için çaba göstereceklerini ifade etti. Babacan, Türkiye'nin pek çok açıdan hem bölgesinin hem de dünyanın yoğun ilgiyle takip ettiği bir ülke olduğunu, bu zirvenin gerçek anlamda bir uluslararası zirve olmasının önümüzdeki dönemde Türkiye açısından da önemli olacağını vurgulayarak, Türkiye'nin bir G-20 üyesi olduğunu anımsattı. Türkiye'nin kuruluşundan bu yana G-20 mekanizmalarının içinde bulunduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti: "Ancak önümüzdeki yıl 2015 yılında Türkiye G-20'nin dönem başkanlığını almış durumda. İki yıl önce yapılan seçimlerdeki bu seçimler oylamayla oluyor, bu seçimlerde biz kazandık ve 1 Aralık 2014'ten itibaren artık resmen dönem başkanı sıfatını kazanıyoruz. Şu anda zaten troyka mekanizmalarına girmiş durumdayız. Bir sonraki dönem başkanı sıfatıyla ve benim en son katıldığım, Avusturalya Sydney'deki G-20 toplantısında artık başkanın hemen yanında, masanın baş tarafında yerimizi almış durumdayız ve yönetimle alakalı pek çok konuda da dönem başkanıyla yakın çalışmaya başladık ki bir başkanlıktan diğerine geçiş, mümkün olduğunca sorunsuz, problemsiz meydana gelsin diye. İşte bu sebepledir ki Türkiye'nin küresel ekonomik gelişmeler konusunda artık sadece izleyip kendine ona göre yön veren bir ülke olmaktan çıkıp, küresel ekonomik gelişmelere yön verebilecek ve küresel ekonomik gündemi oluşturma konusunda yetki sahibi bir ülke olacak oluşu da tabii son derece önemli bir konu." Babacan, dünyadaki gelişmeleri çok yakından izlediklerini, ancak artık resmi sorumluluk ve rolleri gereği de çok daha yakından izlemeye devam edeceklerini vurgulayarak, dünyaya bakıldığında geçen yıl ki zirve dönemiyle bu yıl ki zirve arasında olumlu anlamda daha farklı bir dünyanın olduğuna dikkati çekti. Babacan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Küresel krizin artık en derin, en kötü dönemi geçmişte, arkamızda kaldı diyebiliyoruz. Geçen sene bunu pek diyemiyorduk, daha emin değildik. Ama şu andaki pek çok gösterge bunu bize gösteriyor. Bu kriz finans sektörü kaynaklı olduğu için uzun sürdü ve etkileri çok derin oldu. Şöyle bir dünya iktisat tarihine baktığımızda, finans sektöründen kaynaklanan krizlerin uzun sürdüğünü ve çok derin ve geniş etkilerinin olduğunu görüyoruz. Bu kriz de farklı olmadı. 2007-2008'den bu yana dünyayı etkileyen kriz pek çok ülkede derin yaralar açtı. Özellikle gelişmiş ekonomiler üzerindeki etkisi çok dramatik oldu. Gelişmiş ekonomilere baktığınızda kriz sonrası dönemde artık çok yüksek bir borç stoğu söz konusu, Amerika'da, Avrupa'da, Japonya'da durum aynı ve bu borçların makul seviyelere inmesi çok uzun süre alacak, yıllar alacak, hatta bazı ülkeler için 10 yıllar alacak." Pek çok ülkenin kriz karşısında bütçe tedbirleri aldığını, almaya devam edeceklerini vurgulan Babacan, vergi artışları ve bütçe kesintilerinin önümüzdeki dönemin kaçınılmaz tedbirleri olacağına işaret etti. Krizin çok önemli etkilerinden bir tanesinin de işsizlik oranlarının özellikle gelişmiş ekonomilerde çok yükselmesi olduğunu belirten Babacan, özellikle uzun süreli işsizliğin büyük problem olduğunu aktardı. Babacan, 6 ayı bir yılı geçen bir süre bir insan işsiz kaldıktan sonra tekrar iş gücüne katılmasının çok zor olduğunu bildirdi. Bu kronik, uzun vadeli işsizliğin şu anda gelişmiş ülkelerin en önemli sosyal sorunlarından birisi olduğunu vurgulayan Babacan, ABD'de iş gücüne katılım oranının düştüğünü, artık iş aramaktan vazgeçip kenara çekilen ciddi bir nüfus oluştuğunu söyledi. Bu ülkelerde, işsizliğin düşüyor gibi göründüğünü, ama bu yüksek bir istihdam oluşması nedeniyle değil, insanların iş gücü piyasasının dışına çıkmasıyla meydana geldiğini anlatan Babacan, "Şu an itibarıyla baktığımızda Uluslararası İş Örgütünün raporları, kriz öncesi istihdam seviyesini yakalayabilmek için dünyada 30 milyondan fazla ilave istihdam oluşması gerekiyor" dedi. - "Avro bölgesinde yıllardır süren negatif büyüme" Babacan, Avrupa'da büyüme rakamlarının olumlu yönde seyretmeye başladığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Avro bölgesinde yıllardır süren, negatif büyüme rakamlarından sonra bu yıl ilk defa artı yüzde 1 civarında bir büyüme gerçekleşecek gibi görünüyor. Bu bizim için önemli, çünkü Avrupa biliyorsunuz, bizim temel ihraç pazarımız ve ihracatımızın en önemli parametrelerinden, ihracatımızı en çok etkileyen unsurlardan bir tanesi, ihracat yaptığımız ülkelerin iç piyasası. Dolayısıyla Avrupa'daki bu küçük de olsa kırılgan da olsa bir toparlanma ihracatımızın daha iyi seyretmesine sebep olacak ve zaten bunları biz aralık, ocak, şubat aylarında aslında görmeye başladık. Özellikle Avrupa'ya olan ihracatımız, son 2-3 aydır, bir önceki yılın aynı aylarına göre ciddi artışlar göstermeye başladı. Japonya'da yepyeni bir ekonomik program uygulanıyor, kısa vadede sonuçları fena değil ama orta uzun vadede nasıl bir sonuç vereceği konusunda hiçkimsenin fikri yok. Zaten çok gevşek olan para politikasının, piyasaya sürülen likiditenin 2 yılda iki katına çıkarılacağı bir program ve kısa vadede bir hareketlilik getirdi Japonya'ya ama yüzde 240'a varan kamu borcunun nasıl yönetileceği ve nereye doğru gideceği hala belirsiz. ABD'ye döndüğümüzde toparlanma biraz daha güçlü ve artık Amerikan Merkez Bankası'nın da para politikalarında normale dönmeye başlaması ve bununla ilgili daha somut bir takvim oluşturması işlerin normalleştiğinin de önemli bir göstergesi." Bunun kuşkusuz, gelişmekte olan ülkeler üzerinde bazı olumsuz etkiler oluşturduğunu, ama işin özüne bakıldığında düzelmenin, toparlanmanın, normalleşmenin sonucunda ABD Merkez Bankası'nın bu kararları aldığını ifade eden Babacan, son 7-8 aylık piyasa hareketliliğine bakıp, "bu çok kötü oldu, ABD Merkez Bankası'nın bu hareketi bütün gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiliyor" gibi çok kısa vadeli bir bakışa kapılmamak gerektiğini belirtti. - "Büyüme ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerden gelecek" Babacan, bunun olumsuz etkilerini yönetmek, ama işin özünde dünyanın kriz ortamından çıkmakta olduğunun da en somut göstergesi olduğunun da farkına varmak gerektiğini vurgulayarak, gelişmekte olan ekonomilerin durumuna dikkati çekti: "Gelişmekte olan ülkeler, özellikle önümüzdeki 10 yıllık dönemde artık geçmiş 10 yıllık performansını gösteremeyecek. Bu da küresel ekonominin bir başka gerçeği. Geçtiğimiz 10 yılki büyüme oranlarıyla gelecek 10 yılki büyüme oranlarını karşılaştırdığımızda gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme oranları daha düşük seyredecek. Neye göre? Kendi geçmişlerine göre. Ama gelişmiş olan ülkelerle mukayese ettiğimizde yine gelişmiş ülkelerin çok üzerinde büyüme oranları görmeye devam edeceğiz. Özellikle geçen sene mayıstan bu yana uluslararası basın, yoğun bir şekilde gelişmekte olan ülkelerin ekonomileriyle alakalı, olumsuz yayın yapıyor. Tabii bu çok yeni bir haber, haber değeri var, ilgi çekiyor. Ama bu kadar gürültü çıkarıldığı kadar, bu kadar olumsuz, sansasyonel haber yapmasına rağmen, işin yine özüne inip baktığımızda gelişmekte olan ülkeler yine önümüzdeki 10 yıl boyunca en az küresel ekonomik büyümenin lokomotifi olmaya devam edecek. Dünya ekonomisi nereden nasıl büyüyecek diye baktığınızda yine büyüme ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerden gelecek." Babacan, bazılarının, bu son yaşananları 1990'ların Asya krizine benzettiğini, oysa o günkü şartlarla bugünkü şartların farklı olduğunu vurguladı. Asya krizine göre, şu anda gelişmekte olan ülkelerin öncelikle çok daha düşük borçlarının bulunduğunu, o dönemde ise borç stoklarının daha yüksek olduğunu belirtti. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda kurun da çok daha esnek bir rejim çerçevesinde yönetildiğini anlatan Babacan, Asya krizinin yaşandığı dönemlerde ise daha katı kur rejimlerinin olduğunu hatırlatttı. Babacan, yine gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörlerinin ve rezervlerinin 1990'lara göre çok daha güçlü olduğunu, dolayısıyla Asya krizine benzer bir tablo beklemediklerini, ancak bu yeni dönemin de iyi yönetilmesi gerektiğini kaydetti.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: