Uludere acısı kağıtlara döküldü

Uludere'de inceleme yapan milletvekilleri, yakınlarını kaybedenlerin mektuplarıyla döndü.

ANKARA (ANKA) - Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak Irak sınırına düzenlenen hava operasyonunda 34 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili inceleme yapmak için Uludere’nin Gülyazı köyüne giden milletvekilleri Ankara’ya olayda yakınlarını kaybedenlerin yazdığı mektuplarla döndü.

Cemal Encü’nün ablası Cahide Encü mektubuna “34 can, 34 fidan, 34 gencecik bedene kıydılar. Kimseye acımadan katlettiler” diye başladı. 17 yaşındaki kardeşi ile birlikte 10 akrabasını kaybettiğini anlatan Cahide Encü, “Hepsinin umutları, hayalleri vardı. Onlarla beraber hayallerini ve umutlarını da katlettiler. F16 savaş uçaklarıyla o gencecik bedenleri paramparça ettiler. Düşünebiliyor musunuz anneler ve babaları evlatlarının parçalanmış bedenlerini topladılar. O günden beri hiçbirimizin gözyaşları dinmiyor. Hepsi de yoksulluklarından ve fakirliklerinden bu işi yapıyorlardı” dedi. Mektubunda üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencisi kardeşinin öğretmen olmak istediğini ama buna izin vermediklerini anlatan Cahide Encü şunları yazdı:

Reklam
Reklam

“Hayallerini ve umutlarını katlettiler. Tertemiz ve dünya iyisi kardeşime bombalar yağdırarak katlettiler. Ne günahı vardı, ne istediler benim canım kardeşimden. Hergün bekliyorum Cemal’imi gelecek diye ama gelmiyor. Onun gülüşüne, onun güzel gözlerine bir daha bakmak için neler vermezdim ki. Benim kardeşim sadece okul harçlığını çıkarmak için gitmişti. Sırf 50 lira için katledildiler. Biz sizden tazminat istemiyoruz. Biz sadece şehitlerimizin katillerinin bulunup en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz.”

Bir ay geçmesine karşın katillerin bulunmadığını yazan Cahide Encü, “Sizi Allah’a havale ediyorum. Allah sizi bildiği gibi yapsın” diye yazdı.

-“ŞİMDİ KİM TAŞIR ŞERVAN’IMIN YÜKÜNÜ”-

Uludere’de yaşanan olayda oğlu Şervan’ı kaybeden anne de mektubunda “Kaçakçılık, bebeklerimize bir emzik alabilmemiz için tek çare yolumuz. Kaçakçılık, çocuklarımıza bir ayakkabı alabilmek için son şansımız. Şimdi hangi katır taşır Şervan’ımın yükünü. Kim satın alacak yükünü Şervan’ımın. Şimdi sormayın bana mecbur muydunuz kaçakçılık yapmaya? Hayır değildik, olmamalıydık ama kaçakçılık yapmaya mecbur bırakıldık” dedi. Mektubunda Şervan’ını kaçakçılık yapmaması için İstanbul’a dayısının yanına gönderdiğini, önce 300 TL’ye bir fırında iş bulduğunu, daha sonra 350 TL’ye tekstilde çalıştığını, daha sonra da garsonluk yaptığını anlatan anne, son çalıştığı iş yerinde elinden tepsi düşünce kapı dışarı edilince köye geri döndüğünü anlattı. Anne mektubuna şöyle devam etti:

Reklam
Reklam

“Biz yine izin vermedik kaçakçılık yapmasına. Bize kızdı, büyüdüm, babamdan haçlık alamam dedi. Bizden habersiz katır almış, ‘kaçağa gideceğim’ dedi. Sabah uyandırdım çocuklarımı. Eşimle kararlaştırmıştık. Şervan’ıma kız isteyecektik. Şervan’ımın sevdiği bir kız vardı köyde. İsteyecektik. O günün akşamında. Annemlere abimlere gittik, rızalarını aldık. Akşam kız istemeye gidecektik. Eve döndüm Şervan kaçağa gitmişti. Saat ikiye geliyordu. Ne yapalım akşam altıda döner yemek yer öyle gideriz dedim. Demekki kaderde varmış akşam Şervan’ımın cenazesine gittik.”

“Biz kimseden bir şey istemiyoruz, sadece failleri belli olsun ve yargılansın” diyen anne başka annelerin ağlamamasını hiçbir ocağın sönmemesini istedi.

-“SEN SINIF BAŞKANI MISIN HATA YAPIYORSUN?”-

Uludere’de ölen Nadir Alma’nın kardeşinin mektubunda da “Hiçbir canlı bu şekilde ölümü hak etmemiştir” denilerek şu ifadeler yer aldı:

“Hata deyip duruyorlar. Sen normal bir sınıf başkanı mısın ki hata yapacaksın. Sen bir ülkeyi yönetiyorsun hata yapma lüksünüz olamaz. Bu katliamın üzerinden 36 gün geçmesine rağmen tek bir suçlu bulunamadı. Bur kaymakama acı olaydan dolayı tepki gösterdiği için kaç kişi gözaltına alındı. Ama 34 kişi için daha bir kişiyi yargılamadınız. Bu mu adalet, ben sizin samimiyetinize nasıl inanayım. Madem hata yaptın. Bu hatanın cezasını çekmek zorundasın. Her hatanın bir cezası bir bedeli olmalı. Bu olayda parmağı olan herkesin yargılanmasını istiyoruz. Tazminatla halkı susturabileceğini düşündün. Böylesine çirkin bir teklifte bulundun. Suçlular yargılanmadığı sürece yaramız hafiflemeyecektir.”

Reklam
Reklam

-“BİZİM BATIDAKİ GENÇLERDEN NE FARKIMIZ VAR?”-

Babası 18 yıl koruculuk yapan Gülyazı köyü sakini Çiğdem de mektubuna, “Ben Çiğdem adlı vatandaşınız” diye başladı. Kendisinin Açıköğretim Fakültesi’nde, bir kardeşinin Hatay’da, bir kardeşinin ise Bursa’da okuduğunu, ancak maddi gelirlerinin olmadığını yazan Çiğdem, annesinin de raporlu şeker hastası olduğunu yazdı. Biz devlete sesleniyoruz, 'bize yardım eli uzatın' diye çağrıda bulunan Çiğdem mektubunda şunları yazdı:

“Ekmek parası için herkes canını tehlikeye atıyor. O katledilen kardeşlerimiz sırf eğitimleri için o soğukta, korkuyla canlarını hiçe sayarak, bütün tehlikeleri göz ardı edip para kazanmak için bu işlere kalkıştılar. Eğer bu devlet duyarlı olsaydı bu ilde bu ilin ilçelerinde fabrika işyerleri kurar ya da doğu bölgesine yatırım yaparak bu işlerin yapılmasını engellerdi. Her ailede en az 9-10 nüfus var. Bizim acımız çok büyük, sizden istediğimiz buralara işyerleri ve fabrikaların kurulması. Lütfen sesimize kulak verin. Söylediklerimizi göz ardı etmeyin. Artık analar ağlamasın. Kanlar dursun. Barış olsun. Huzur olsun istiyorum. Bizim batıdaki gençlerden çocuklardan ne farkımız var.”

Reklam
Reklam

Uludere’deki inceleme heyetinde bulunan CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, 34 kişinin yaşamını yitirdiği olayın tarihin en trajik olaylarından biri olduğunu belirterek, “Hayatlarının baharında, hayattan kopartılan bu genç bedenler için onlarca öykü yazılır, ağıt yakılabilir. Günlük 50-100 TL için dağları aşıp 5-6 saatlik bir mücadele ile getirdikleri malları satarak geçimini sağlayan bu gençler okul haçlıklarını çıkartmak, ailelerine yardımcı olmayı amaçlıyorlardı. Şu anda hiçbiri yaşamıyor. Ama arkalarından söylenecek çok söz var.

Anahtar Kelimeler: