Hayatını kaybeden 34 kişinin aileleri adına hazırlanan ve milletvekillerine verilen dilekçede ise, “İçimiz kan ağlarkan, çocuklarımızın kan bedeli olan paraya dokunmayacağız” ifadeleri dikkat çekti.
Komisyon Başkanı Ak Partili Ayhan Sefer Üstün, “Sizin evlatlarınız, bizim de yüreğimiz ve ciğerimiz parçalandı” dedi. Ölen 34 kişinin yakınları da milletvekillerine verdikleri dilekçede, failler tespit edilip cezalandırılıncaya kadar devletten tazminat talebinde bulunmayacaklarını, yapılmış ve yapılacak maddi-manevi tazminat tekliflerini reddedeceklerini belirterek, “İçimiz kan ağlarkan, çocuklarımızın kan bedeli olan paraya dokunmayacağımızın bilinmesi gerekir” dedi. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu heyetinde yeralan Başkan Ayhan Sefer Üstün (AK Parti), Alt Komisyon Başkanı İhsan Şener (AK Parti), Milletvekilleri; Mehmet Kerim Yıldız (AK Parti), Hamza Dağ, (AK Parti), Abdurrahim Akdağ (AK Parti), Gülşen Orhan (AK Parti), Levent Gök (CHP), Malik Özdemir (CHP), Atilla Kaya (MHP), Ertuğrul Kürkçü (BDP) bir mülkiye başmüfetişi ve bir komisyon uzmanından oluşan heyet, helikopterle Gülyazı Köyü’ne geldi.
Heyet için Gülyazı’da olağanüstü güvenlik önlemleri alınırken, askerler köy nüfusuna kayıtlı olmayan hiç kimsenin köye girişine izin vermedi. Heyet üyelerini taşıyan Sikorsky helikopter, 34 kişinin öldüğü bölge üzerinde bir süre tur atarak, heyet üyelerinin olay yerini görmesi sağlandı. Daha sonra heyet üyeleri, olayda ölen Nadir Alma’nın babası Sadık Alma’nın köydeki evinde olayda yaşamını yitiren 34 kişinin yakınlarıyla bir araya geldi.
Çok sayıda gazetecinin izlediği bu inceleme sırasında konuşan Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, komisyon olarak geldiklerini ve komisyonda bütün partilerin üyelerinin bulunduğunu söyledi. Üstün, şöyle dedi: “Öncelikle yürekleri parçalayan bu olayla ilgili acıları paylaşmak ve sizlere başsağlığı dilemek için geldik. Sizin evlatlarınız, bizim de yüreğimiz ve ciğerimiz parçalandı. Birinci amacımız size taziyede bulunmak. İkinci amacımız ise adalete yardımcı olmaktır. Artık Türkiye gün ışığında yönetilen bir ülkedir. Olay gece karanlığında olsa da bizim amacımız bu olayın aydınlanması ve neyse ortaya çıkmasıdır. 4 koldan soruşturma sürüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın idari ve adli soruşturması, İçişleri Bakanlığı’nın soruşturması ve Uludere ile Diyarbakır savcılıklarının soruşturmaları sürüyor. Ancak bütün bu soruşturmalar yanında meclisimiz bu olaya bigane kalamazdı. Bütün partilerin teklifiyle meclisimiz inceleme kararı almıştır. Diğer arkadaşlarımızın hepsi sizin temsilcilerinizdir. Bütün partilerden burda temsilcilerimiz vardır. Dolayısıyla biz de adalete yardımcı olmak için bu komisyonu kurduk. Sizleri dinlemeye geldik. Burada ola ki beni dinleyemediniz diyeniniz varsa, Uludere, Şırnak, veya mecliste sizi misafir ederek dinlemeye hazırız. Kesinlikle telaş etmeyin. Herkesi dinleyeceğiz. Benim bu konuda sözüm var diyeni, dinleyeceğiz ve o bakımdan bir sıkıntı olmasın. İnşallah bu Gülyazı, tekrar Gülyazı ismindeki gibi Gülyazı olur, ancak bu olayla birlikte Gülyazı’nın ismi Karayazı olmuş gibi bir durum var, bu Karayazı’yı hep birlikte değiştirmek için buradayız. Tekrar başsağlığı diliyor, ölenlere rahmet diliyoruz.”
Daha sonra basın mensupları dışarı çıkarılarak TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri, bombardımanda ölen 34 kişinin yakınlarını dinledi. Heyette bulunan Ak Parti Milletvekili Gülşen Orhan da ölenlerin yakını kadınlarla ayrıca görüştü. Kadınlar toplantıya ellerinde ölen yakınlarının fotoğraflarıyla geldi.
KORUCU VE ASKERLER BİRLİKTE NÖBET TUTMUŞ
Olayda ölen 34 kişinin aileleri adına hazırlanan 2 sayfalık dilekçe milletvekillerine okunarak verildi. 8 maddelik talepten oluşan dilekçede, olay tarihine kadar Gülyazı Köyü’ndeki korucuların Gülyazı Taburu’na bağlı askerlerle birlikte Beyaz Tepe Üss Bölgesi’nde nöbet tuttukları belirtilerek, şöyle denildi: “Olayda yaşamını yitiren 25 çocuğun ailesi, 20 yıldan fazla bir süredir geçici köy koruculuğu yapmaktadır. Gülyazı Taburu ile korucular arasında son derece dinamik bir ilişki bulunmaktaydı. Askerler ve korucular Beyaz Tepe üss bölgesinde 2008 yılına kadar birlikte nöbet tutmakta ve sınırı gözetlemekteydiler. Gün ortasında sınırın bu tarafına geçen 200-300 katır ve insanı her gün çıplak gözle görmekteydiler. Bu tarihe kadar her şey aleni bir şekilde yapılmasına ve bu husus herkesçe bilinmesine rağmen, sınır ticareti yapan çocuklarımıza hiç bir müdahalede bulunulmaması, böyle bir saldırının gerçekleştirme ihtimalinin tarafımızca tahmin edilememesinin en büyük sebebidir.”
“ASKERLER KÖYLÜLERİN GELECEĞİNİ BİLİYORDU”
Dilekçede ’Sınır ticareti’ denilen kaçakçılık dışında köylülerin bir geçim kaynaklarının bulunmadığı belirtilerek, bunun da askerlerin bilgisi dahilinde yapıldığı öne sürüldü. Dilekçede şöyle devam edildi: “Olay tarihine kadar ve bu raporu hazırladığımız şu saate bile sınır ticereti ve trafiğinde bir kesinti olmamıştır. Gülyazı Taburu, olan biten her şeye vakıf olmasına rağmen, sınır ticaretine göz yummuş ve geçişimize zımni olarak izin vermiştir. Hepimiz yıllarca buradan Irak tarafına geçerek, geçimimizi bu yoldan yaptık. Bunu yapmak dışında başka bir çaremiz bulunmamaktadır. 2011 yılı ilkbaharından itibaren Beyaz Tepe üss bölgesinden geçiş güzergahlarımızın sağına soluna, ötesine berisine, hemen hemen her akşam toplarla ateş ediliyordu. Ancak, asker bu yolu kullananların köylüler olduğunu bildiği için bu atışlarda bizleri hedef almıyordu. Bu bir çeşit uyarı atışıydı. Bizler de bu durum rutinleştiği için yolumuza devam ediyorduk. Bu vahim ve trajik olayın yaşanması ve 34 çocuğumuzun şehit edilmesi, bahsettiğimiz nedenlerle tarafımızca, hiç bir suretle tatmin edilmemiştir.”
“İÇİMİZ KAN AĞLARKEN, KAN PARASINA DOKUNMAYACAĞIZ”
Kuzey Irak tarafından ’sınır ticaretinin’ yapıldığı tek yol olduğu ancak Türkiye’ye açılan 4 yolun bulunduğu anlatılan dilekçede, olay günü bu 4 yolun da askerler tarafından kapatılarak, köylülerin girişine izin verilmediği kaydedildi. Dilekçede, şu iddialarda bulunuldu: “Olayın olduğu gece Türkiye’ye girişi olan yolların tamamının kapatılması ve olay anında aydınlatma mermilerinin atılması bir ilktir. Sınır ticaretinde Irak tarafında kullandığımız tek güzergah ve geçiş yolu bulunmaktadır. Ancak, tam sıfır noktasında Türkiye tarafından açılan 4 yol bulunmaktadır. Bu yolların tamamı geçiş için kullanılan yollardır. Ancak olay gecesi bu yolların tamamı askerler tarafından kapatılmış, çocuklarımızın Türkiye tarafına geçişlerine müsade edilmemiştir. 34 kişinin ölümüne sebebiyet veren bu vahim olayın failleri tespit edilip cezalandırılıncaya kadar devletten hiç bir tazminat talebinde bulunmayacağımızı, yapılmış ve yapılacak maddi manevi tazminat tekliflerini reddedeceğimizi bilmenizi isteriz. İçimiz kan ağlarkan, çocuklarımızın kan bedeli olan paraya dokunmayacağımızın bilinmesi gerekir.”
Dilekçenin son bölümünde, 34 kişinin ölümüne neden olan olayın araştırılması isteminde bulunuldu. Dilekçede bu olayda insansız hava aracından aktarılan görüntüleri izleyen, değerlendiren, koordinat veren ve bombardımanı yapanların saptanması ve yargı önüne çıkarılması gerektiği belirtildi. Dilekçede şi ifadelerle son buldu: “Bu işin içinde olan ve tüm istihbari bilgi akışını sağlayan resmi ya da gayri resmi, statüdeki her failin tespiti ile bunların da adli makamların önüne çıkarılmasını istiyoruz. Ayrıca bu olayda en ufak bir ihmali ve kusuru bulunan kamu görevlisi, asker ve sivil tüm idarecilerin biran önce görevlerinden el çektirilmelerinin sağlanması için hükümetin sorumlu davranmasını ve olaya ilişkin soruşturmanın açık ve aleni bir şekilde kamu vicdanını rahatlatacak makuliyetle sonuçlandırılmasını talep ediyoruz.”