Ulusal füze savunma sistemi ve Türkiye

WASHINGTON (İHA) - Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı George Bush tarafından hızlandırılan Ulusal Füze Savunma Sistemi girişimi, uzun zamandır tartışılıyor ve tartışılmaya da devam edilecek gibi gözüküyor. Tartışmanın merkezini, sistemin yeni bir silahlanma yarışını başlatacağı ve mevcut hassas stratejik istikrarı bozacağı endişesi teşkil ediyor. Çevresinde potansiyel bir füze tehdidi bulunan Türkiye'nin, sistemin 'kalkan' tabir edilen, herhangi bir füze atılımını tespit edecek bölümüne iştirak etmeye olumlu baktığı belirtiliyor. Ancak, kurulma maliyeti 100 milyar doları bulacak sistemin, mali külfetler getirmesinin yanı sıra Türkiye'nin hedef olma ihtimalini de artırmasını gözden uzak tutmamak gerekiyor. Diğer önemli husus ise sisteme iştiraki sebebiyle Türkiye'ye karşı Rusya'nın takınacağı tavır.
Siyasi gözlemciler, 1999 yazında ABD eski Başkanı Bill Clinton tarafından imzalanarak yürürlüğe giren Ulusal Füze Savunma Yasası'nın, yeni Başkan George Bush'un döneminde yeniden gündeme geldiğini hatırlatıyor. Kurulması düşünülen füze savunma sisteminin, 'uluslararası istikrarı bozacağı ve yeni bir nükleer silahlanma yarışını başlatacağı' endişesinin arttığına dikkat çeken gözlemciler, ABD'nin asıl endişesinin ise devasa boyuttaki topraklarını ve uzun sınırlarını korumada nükleer silahlara güvenecek olan Rusya olduğunu kaydediyor.

Reklam
Reklam

RUSYA'DAN BÜYÜK TEPKİ
Ulusal Füze Savunma Sistemi'ne en büyük tepkinin Rusya Federasyonu'ndan geldiğini ifade eden gözlemciler, Dışişleri Bakanı İgor İvanov'un konuyla ilgili şu görüşlerine dikkat çekiyor: "İdeolojik bölünmenin üstesinden gelinmesiyle dünya daha istikrarlı olmadı. Soğuk savaş sonrası bölgesel ihtilaflar, saldırgan ayrılıkçılık, etnik çatışmalar, uluslararası terörizm tehditleri, küreselleşme şartları içinde ancak dünya toplumunun koordineli gayretleri ile karşılanabilir. Ama bu, uluslararası ilişkiler ve öncelikle nükleer güçler arasındaki ilişkiler, dengeli ve önceden kestirilebilir olursa mümkündür. Anti Balistik Füzeler Antlaşması'yla yasaklanmış olan Ulusal Füze Savunma Sistemi kurmayı planlamakla ABD tam aksi istikamette yol alıyor. Stratejik istikrarın temel taşı olan 1972 ABM antlaşması, özü böyle bir sistemin kurulmasıyla yok edilecektir. Eğer ABD, tek taraflı olarak ABM antlaşmasından çekilecek olursa, Rusya stratejik silahların azaltılması yükümlülüklerine artık bağlı olmayacaktır ve eğer bir geriye dönüş olmazsa nükleer silahsızlanma süreci kaçınılmaz olarak sona erecektir".
ABD'nin, Ulusal Füze Savunma Sistemi'ni kurması için Avrupalı müttefikleri ile uzlaşmak zorunda olduğunu bildiren siyasi gözlemciler, Avrupa'yı - Ramstein, Aviona veya İncirlik'teki ABD üsleri bir yana - dışarıda bırakan bir sistemin, Amerika'ya bir faydası olmayacağını öne sürüyor.

Reklam
Reklam

ERMENİSTAN TEHDİDİ
Rusya Federasyonu'nun, Türkiye'nin her bölgesini vurabilecek füze yeteneğine sahip olduğunu vurgulayan siyasi gözlemciler, bu ülkenin Türkiye ile doğrudan bir askeri ihtilafa düşmesi ve bir çatışmaya girme ihtimalinin, neredeyse yok denecek kadar uzak olduğunu belirtiyor. Rusya'nın Ermenistan'la yakın stratejik ilişkileri olduğunu hatırlatan gözlemciler, bu ilişkiler çerçevesinde Ermenistan'a devredilmesi her zaman mümkün olan kısa ve orta menzilli füzelerin bu ülkede konuşlandırılmasının, Türkiye için bir tehdit unsuru olabileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye'nin, Güney Kıbrıs'a yerleştirilmemesi için ilgili devletlere büyük baskılar uyguladığı S-300 satıhtan-havaya güdümlü füzelerin Ermenistan'da konuşlandırıldığını bildiren siyasi gözlemciler, İran'ın, Irak'ın ve Suriye'nin, Türkiye'nin hemen hemen üçte ikisini menzili içine alabilen füze sistemlerine sahip olduğunu ifade ediyor.

FÜZE TEHDİDİNE KARŞI 'KALKAN' Gözlemciler, Türkiye'yi doğudan ve güneyden çevreleyen ülkelerle çıkması muhtemel bir ihtilafın askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde, söz konusu ülkelerin Türkiye üzerinde kimyasal silah kullanma niyetleri olup olmadığını şimdiden kestirmenin güç olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin, sistemin 'kalkan' tabir edilen, herhangi bir füze atılımını tespit edecek bölümüne iştirak etmeye olumlu baktığını ileri süren siyasi gözlemciler, Ulusal Füze Savunma Sistemi'ne iştirakin, Türkiye'ye çevre ülkelerden gelebilecek füze tehdidini herhalde önleyeceğini kaydediyor.

Reklam
Reklam

TÜRKİYE'NİN GÜVENLİK ENDİŞESİ
Çevre ülkelerden fırlatılacak bir füzenin, 5-10 dakika içinde hedefini vurabileceğini ileri süren gözlemciler, "Sistem bu ikaz süresi içinde işleyecek ve füze hedefine varmadan imha edilecekse, sistemin içinde bulunmak Türkiye'nin güvenliği açısından çok olumlu bir gelişme olur" görüşünü savunuyorlar.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği'nin, 'kriz bölgeleri' olarak tespit ettiği bölgelerin hemen hepsinin Türkiye'nin yakın çevresinde olduğunu hatırlatan gözlemciler, sistemin karar alma sürecinin dışında bulunmanın, Türkiye'nin en önemli güvenlik endişesi olduğunu bildiriyor. Gözlemciler, Ulusal Füze Savunma Sistemi'nde Türkiye'nin görev almasının, bu endişeyi bir dereceye kadar giderebileceğini, Avrupa Güvenlik ve Savunma politikası içinde söz sahibi olmasını sağlayabileceğini belirtiyor.

HEDEF OLMA RİSKİ
Kurulma maliyeti 100 milyar doları bulacak sistemin Türkiye'ye getireceği mali yükümlülükler olduğunu ifade eden gözlemciler, "İkinci bir sakınca, Türkiye'nin hedef olma ihtimalinin artacağıdır. Türkiye, toprakları üzerinde bulunduracağı sisteme ait tesisler dolayısıyla, hiçbir menfaati olmadığı halde askeri bir ihtilafa sürüklenebilir ve hedef haline gelebilir" uyarısında bulunuyor.
Diğer önemli bir hususun ise sisteme iştiraki sebebiyle Türkiye'ye karşı Rusya'nın takınacağı tavır olduğunu kaydeden gözlemciler, "Ülkenin doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını, pek çok dedikoduya rağmen Mavi Akım projesiyle Rusya'dan tedarik etme kararı veren hükümetin, Rusya'nın şiddetle karşı çıktığı bir sisteme olumlu bakmasını bir şekilde izah etmesi gerekmektedir" diyorlar.

Reklam
Reklam