İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, şikayetçi Kenan Beyazıt'ın Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla gönderdiği dilekçesine yer verildi.
Dilekçede, "30 Mayıs 2013'ten itibaren devam eden 'Gezi Parkı Olayları' olarak bilinen eylemlerin toplumun huzurunu bozduğu ve asıl amacının hükümeti devirmek olduğu, eylemlerin Ulusal TV tarafından toplanma yeri, eylem saati yazılarak iletişim araçları ile koordine edildiği, halkın kin ve galeyana teşvik edildiği ve yardım çağrılarının yapıldığı" savunuldu.
Şikayetçinin dilekçesi üzerine soruşturma başlatıldığı ifade edilen iddianamede, 30 Mayıs-23 Haziran 2013 tarihleri arasında Ulusal TV isimli televizyon kanalında yayınlanan haber ve programlarda, eylem alanından çatışma ve kargaşa görüntüleri eşliğinde, eylemlerin artması ve yayılması için taraftar toplamaya yönelik kışkırtıcı nitelikte ifadelere başvurulduğu, eylemlerin farklı illere sıçramasına zemin hazırladığı düşünülen anonsların yapıldığı kaydedildi.
Demokratik toplumlarda yurttaşların haber alma, bilgilenme ihtiyaçlarına cevap verecek, kamu elitlerini kritik ederek toplum adına eleştirecek ve kamuoyunun oluşmasını sağlayacak işlevleri üstlenen medyanın, doğru, tarafsız haber verme ilkeleri çerçevesinde hareket etmesi gerektiği vurgulanan iddianamede, söz konusu kanalda, olaylar doğrulanmaksızın, abartılı, infiale sevk edici, son derece sert ve şiddet içeren bir anlatım dili kullanıldığı aktarıldı.
Yayınlarda, "Devrim yapıyoruz, hükümeti yıkıyoruz, herkes sokağa, isyan ediyoruz, halkı isyana çağırıyoruz, isyan ceza yasasında yasak olsa da o yasağı deliyoruz" türünden, kamuoyunu açıkça sokağa inmeye teşvik eden, kontrolsüz bir kitle hareketinin oluşmasına zemin hazırlayıcı ifadelerin kullanıldığı anlatılan iddianamede, şunlar belirtildi:
"(Bugün sokağa çıkılmayacaksa ne zaman çıkılacak) türünden ifade, alt yazı, yorum ve yorum aktarımlarının sıklıkla ekrana getirilerek şiddet eylemlerinin desteklendiği, özendirildiği, halkın şiddet ve isyana teşvik edildiği, suç işlemeye alenen tahrik edildiği kanaatine varılmıştır.”
İddianamede, yapılan yayınlarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile kızına karşı küçük düşürücü ifadeler kullanıldığı iddiası yönünden ise Taksim yayalaştırma projesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce yürütülen bir proje oluşu ve hakaretin görevle ilgili olmayıp, şahsi şikayeti gerektirmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunan Kemal Beyazıt'ın şikayet hakkının bulunmadığı bilgisi verildi.
RTÜK'ün görev kapsamında
İddianamede, yayınlardaki yardım çağrısı hakkında ise RTÜK'ün görev kapsamında olup, 8. madde gereğince idari para cezasına karar verildiğinden ve suç oluşturmadığından, bu konularda savcılıkça herhangi bir işlem yapılmadığı kaydedildi.
Şüpheli Naci Eriş'in ifadesine yer verilen iddianamede, Eriş'in "Olayları canlı olarak, hiçbir yorum katmadan kamuoyuna ulaştırdık. Zaten görüntüler incelendiğinde, hiçbir yoruma gerek kalmadı. Emniyet görevlilerinin uyguladığı şiddet, bu sırada göstericilerin yaşadıkları aktarıldı. Uluslararası camiada dahi bu olaylar, demokratik bir tepki olarak kabul gördü. Günlerce kamuoyunu meşgul eden, tüm dünya tarafından yakından izlenen olayların aynen yansıtılması dışında, halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik niteliğinde, yasalara karşı gelinmesine yönelik hiçbir yayınında bulunmadım” şeklinde beyanda bulunduğu anlatıldı.
İddianamede, Eriş'in basın yayın yoluyla ve zincirleme şekilde “suç işlemeye alenen tahrik” suçundan 1 yıldan 13 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Eriş, önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.