İSTANBUL (AA) - Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz, dünyanın her tarafından mazlumlar ve mağdurların Türkiye’den yardım beklediğini belirterek, “İslam iktisadının temeli adalettir, merhamettir, dayanışma ve paylaşmaktır. Bu unsurları da buradaki sempozyumun başlığında görüyoruz.” dedi
İstanbul İktisatçılar Derneği (İKDER) ve İstanbul Üniversitesi tarafından 11. Uluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Kongre Ve Kültür Merkezi’nde düzenlendi.
“Sürdürülebilir, Adil ve Paylaşımcı Bir Türkiye Ekonomisi Modeli" temasıyla gerçekleştirilen sempozyuma yerli ve yabancı akademisyen, bürokrat ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz sempozyumun başarılı geçmesini ve gerçekten model olabilecek unsurları bünyesinde barındırmasını temenni ettiğini söyledi.
Ersöz, Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in anısıyla yapılan toplantı oldukça kıymetli olduğunu belirterek, “Sabahattin Zaim hocamız güçlü bir sivil tolum ilişkisine sahipti. Sivil toplumlara, dernekleşmeye, sivil toplumların katkısına önem verirdi. Sivil toplumun mutlaka kamuya öncelik yapmasını beklerdi.” diye konuştu.
İslam ekonomisi üzerine yapılan çalışmalar gerçekten kıymetli, değerli olduğunu kaydeden Ersöz, sempozyumda bir emeğin ürünü olarak ortaya çıkan ürünlerin tartışılacağını, sürdürülebilir ve adil bir yapının kurulması gerektiğini belirtti.
Ersöz, insanlığın en önemli ihtiyacının adalet olduğuna değinerek, “Dünyanın her tarafından mazlumlar, mağdurlar Türkiye’den yardım bekliyor. İslam iktisadının temeli adalettir, merhamettir, dayanışma ve paylaşmaktır. Bu unsurları da buradaki sempozyumun başlığında görüyoruz. Adaleti temin edemediğimiz sürece insanlığın huzur bulması da mümkün değildir. Adaleti tesis etmek temel görevlerimizden biri olması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
Ekonominin değerlerden, inançlardan ve değer yağılarından etkilenen bir unsur olduğunu anımsatan Ersöz, şunları kaydetti:
“Gerek model ekonomi olsun gerek İslam ekonomisi olsun kişilerin inanç ve değerleri ekonomideki tutum ve davranışlarını biçimlendirmektedir. Ne kadar Müslümanca yaşayan bir topluma erişebilirsek o kadar İslam ekonomisinin unsurlarını da hayata geçirebilmek söz konusu olabilecektir. İslam’ın kendisi hayattır. Kişi kendini ne kadar İslam’ın esaslarıyla biçimlendirir, kuvvetlendirse, o anlamda İslam ekonomisini ortaya çıkartmak mümkün olabilecektir.”
- “Yeni bir evrensel ekonomik sistemin arayışının önem arz ediyor”
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ise bu tür toplantılarla İslam ekonomisinin farklı alanlarda tematik olarak öne çıkarılarak dikkati çekilebildiğini, sempozyumun, Türkiye ekonomisinin mevcut durumunun güçlü ve zayıf yönlerinin tespit edilerek analiz edilmesi, teorik ve pratik yönleri ile iktisadi sistemin işleyişinin yeniden ele alınması, sürdürülebilir, adil ve paylaşımcı niteliklere halis bir Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceğine yönelik rasyonel ve uygulanabilir model önerilerinin geliştirilmesi konularına katkılar sağlayacağını ifade etti.
Ak, İslam ekonomisinin derin tarihsel köklere sahip olduğunu dile getirerek, “İktisat kelimesi, İslami değerlerden esinlenerek tasarruf etme ölçümlü ve dengeli anlamalarını ifade etmektedir. Din, kültür ve inanç toplumsal ve yönetsel düzeni derinden etkileyen önemli parametrelerdir. Dünyada birçok toplumda uygulanan en adil, teknik sistemlerden birisi olarak sürdürülebilir ekonomik kalkınma için kendisine has yaklaşımlara sahiptir.” diye konuştu.
Dünyada görülen temel sorunların başında yoksulluk, enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliği ve işsizlik konularının geldiğini belirten Ak, adaletli, üretim ve paylaşım noktasından kaynaklanan hakkaniyetli dağılımlar ve adil fırsat eşitliğine dayanan yeni bir evrensel ekonomik sistemin arayışının önem arz ettiğini kaydetti.
Ak, İslam inanç ve yaşayışını, temel dinamiklerin ve ilkelerin arz kaynağı olan düşünsel ve felsefi alt yapısının analiz edilerek çözümleme yapılaması durumunun ortaya çıktığını dile getirerek, “Üretim, büyüme ve sosyal refah bir birileriyle ilişkili kavramlardır. Üretim arttıkça ekonomik büyüme elde edilir ve bunun uzun dönem sonuçları ise sosyal refaha yansıma şeklinde meydana gelir. Sürdürülebilir bir iktisadi büyüme ve dünya piyasalarında rekabet edebilecek şekilde yenilikçi üretim modellerini uygulayabilmek için sosyal refahın olması ve insanların huzurlu şekilde yaşaması ve çalışması gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
- “Amacımız, sürdürülebilir ve uygulanabilir alternatif modeller sunabilmektir”
İKDER Başkanı Mustafa Bolat da, sempozyumda iktisat tarihi, iktisadi büyüme ve kalkınma, finansal piyasalar ve sosyal politika alanında uzman ve yetkin akademisyenler eşliğinde geliştirilmiş model önerilerini ulusal ve uluslararası uzmanların ve ekonomik paydaşların müzakeresine sunduklarını belirtti.
Bolat, çalışmadaki amaçlarının sistemin aksayan yönlerini tamir etmeye yönelik olmadığını belirterek, “Amacımız, adil ve paylaşımcı yönüyle pergelin ayağı sabitlenen tarafında, ekonomik sıkıntılar ile bunalan dünyamıza sürdürülebilir ama aynı zamanda uygulanabilir alternatif modeller ve çıkış yolu sunabilmektir.” dedi.