Kürt yazar Ümit Fırat, Öcalan dışında 'bu silahlı mücadele sona ermelidir, bitmelidir, yeni bir sayfa açılmalıdır' diyebilecek pozisyona sahip ikinci bir isim olmadığını söyledi. İmralı'ya kimin gidip kimin gitmeyeceğinin hiçbir önemi olmadığını vurgulayan Fırat, BDP içinde de süreci yokuşa sürmek isteyenlerin olduğuna dikkat çekti. Süreci baltalayanların affedilmesinin ise biraz zor olacağının altını çizen Fırat, örgütün Öcalan'a yüksek sesle kafa tutmayacağını ama dinlemeyebileceğini ifade etti.
Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan Ümit Fırat, Öcalan'la diyaloğa girmenin doğru bir davranış olduğunu vurguladı. "Öcalan'la diyaloğa girerken, Öcalan'ın emrinde olan, Öcalan'a bağlı olduğunu bildiren insanlarla da ayrı ayrı görüşmek onları da ayrı ayrı ikna etmek ya da arada metinler dolaştırmak sonuç vermedi." diyen Fırat, Oslo'daki görüşmelerin böyle olduğunu ifade etti. Fırat, şöyle devam etti: "Bu kez Öcalan'la doğrudan doğruya görüşme sağlandı. Adres doğru, zamanlama doğru. Çünkü bütün bu deneyler sonuç vermedi. Yanıldıklarını, artık bu sonuç vermeyen sürecin artık devamının olmaması gerektiği noktasında herhalde bir ders alınmış olmalı ki buraya gittiler, Öcalan'a gittiler."
Abdullah Öcalan'ın örgüt üzerindeki etkisine ilişkin bir soruya Fırat, bunun tartışılabileceğini kaydetti. "Öcalan'la olmayıp da kiminle olabilirdi?" diye soran Fırat, Öcalan ile görüşmenin daha doğru olduğunu düşündüğünü belirtti.
"ÖCALAN DIŞINDA PKK'YA 'SİLAHLI MÜCADELE SONA ERMELİDİR' DİYEBİLECEK İKİNCİ İSİM YOK"
Ümit Fırat, "PKK camiasına, örgütüne ve tabi camiası derken; onun hitap ettiği kitle ve ona bağlı olduğunu düşünen insanlara yönelik temel stratejik bir kararı açıklama teklif etmek üzere başka bir insan yok Öcalan dışında. Ancak Öcalan 'bu silahlı mücadele sona ermelidir, bitmelidir, yeni bir sayfa açılmalıdır' diyebilecek pozisyona sahip. Bir ikinci isim şu anda PKK'da yok, o camiada da yok." dedi.
Örgütün kuruluşundan bugüne kadar pek çok iç temizlik, katliamlar, cinayetler olduğunu dile getiren Fırat, bunların Öcalan'ın orada tek söz sahibi olması için yapıldığına dikkat çekti. Kimsenin Öcalan'dan izin almaksızın bir barış projesine imza atamayacağının altını çizen Ümit Fırat, "Bir savaş dışı çözüme imza atamaz. Savaşı bir biçimde başlatmak ya da bir ateşkes sürecini ya da silahsız bir dönem açılması sürecini baltalayabilirler. Provokasyonlar olabilir, emre itaatsizlikler olabilir ama emir mevkiinde olabilecek bir başka insan yok. Onun için Öcalan burada onlara dönük çağrı yapabilecek yegane insan." diye konuştu.
"KİMİN GİDİP KİMİN GİTMEYECEĞİNİN HİÇBİR ÖNEMİ YOK"
İmralı'daki görüşmelere 'kimin gidip kimin gitmeyeceğine' ilişkin yapılan tartışmaların hatırlatılması üzerine Fırat, bunun, medyanın ve BDP'nin bazı yöneticilerinin olumsuz tavırlarından kaynaklı bir gelişme olduğuna dikkat çekti.
"Eğer Öcalan'la, hükümetin görevlendirdiği insanlar arasında bir iyiye gidiş, bir diyaloğun devamlılığı konusunda bir zemin yakalanmışsa; burada kimin gidip gitmeyeceğinin hiçbir önemi yoktur." diyen Fırat, "Daha önce 1999 sürecinde birileri mi gitti?" diye sordu.
Avukatların kullanıldığını dile getiren Fırat, üstelik o gün için hayırlı olan ama o süreci sürdürenler bakımından da hayırlı düşünceler doğurmayan bir yeni sürecin başladığını ifade etti. Fırat, şunları söyledi: "2004'te PKK yeniden savaşa sürüldü. PKK, bu savaşa giderken oturup kendi başına karar vermedi. Bir takım faktörlerin başka aktörleri de var. Biz bunları biliyoruz, defalarca söyledik. Devlet içi bazı odaklarda bu işin içindedir, bu sürecin içindedir. Ama bugün İmralı'ya giden insanlar, orada görüşme yapan insanlar, hem kamuoyunun bilgisi dahilinde görüşme yapıyorlar, hem de ne görüştüklerini hükümet biliyor. Hükümetin bilmesinin yanı sıra Abdullah Öcalan'ın kendi tabanı ya da ilgili kimseler de biliyor. Onun için burada özel olarak PKK'yı bugün için savaşı durdurmaya ya da ikna etmeye dönük değil; bütün bir geleceği farklı bir zeminde tartışıp yaşayacağımız bir sürece dönük bir faaliyet içerisindedirler. O zaman geriye ne kalıyor? Kimsenin gidip gitmemesinin de önemi yok. Burada esas olan Abdullah Öcalan'ın orada ne konuşuluyor, ne üzerinde mutabakat sağlanıyorsa bu mesajlarını, bu dileklerini, tavsiyelerini doğru bir biçimde yansıtabilecek insanların olması. Burada en fazla Abdullah Öcalan inisiyatif sahibidir."
"ÖCALAN'A YÜKSEK SESLE KAFA TUTMAZLAR AMA DİNLEMEYEBİLİRLER"
Kiminle görüşeceğine Öcalan'ın karar vermesi gerektiğini belirten Ümit Fırat, 'o giderse ben gitmem ya da ben bırakmam' gibi noktalara çekilmemesi gerektiğinin altını çizdi. "Hem medya bunu pompalıyor hem BDP içerisinde bu süreci yokuşa sürmek isteyenler var." diyen Fırat, bu sürecin devamının Abdullah Öcalan'ın oradaki söyleyeceği sözlerle ilgili olarak ele alınması gerektiğini kaydetti. Fırat, İmralı'da bir şeyler tıkanmışsa bu gibi yokuşa sürmelerin de onun kamuflajı olabileceğine dikkat çekti.
Terör örgütü PKK'nın tamamen silah bırakıp bırakmayacağına ilişkin bir soruya Ümit Fırat, örgütte bir takım isteksizlikler olabileceğini ifade etti. Karayılan'ın büyük ölçüde Öcalan'ın ne dediğine bakacağını belirten Fırat, Öcalan'a rağmen bir politika güdeceğini sanmadığını söyledi.
"Öcalan'a yüksek sesle kafa tutmazlar ama dinlemeyebilirler." diyen Fırat, şöyle devam etti: "Bir çocuk da babasına itiraz etmez ama gider yine de haylazlık yapabilir, devam edebilir yaptığı yanlış neyse. Bu bakımdan yüksek sesle kafa tutmayabilirler. Çünkü şunu görürler; PKK tabanından Abdullah Öcalan'a kafa tutan insanlara itibar edilmez, hoş bakılmaz. İkincisi Abdullah Öcalan, -demin sordunuz şimdi tam yeri geldi cevap vereyim- Abdullah Öcalan örgütünden çok halk desteğine güveniyor. Yani bu partiye, Öcalan'a bağlılığıyla bilinen bir partiye 3 milyona yakın insan oy veriyorsa, ya da öyle bir desteğe sahipse o destek Abdullah Öcalan'adır aynı zamanda, örgüte değil. Örgüt de bunu bilir, Abdullah Öcalan da. Bana göre elini kolaylaştıran esas argüman örgüte rağmen halkın desteği söz konusuysa örgüt bu halkı, bu desteği dikkate alarak Abdullah Öcalan'ın da isteklerine daha uygun bir davranışa girebilir, istemese bile girebilir. Ama Öcalan bunun farkında."
"MİT İÇERİSİNDE HALA ÇOK CİDDİ DENETLENEMEYEN KARANLIK GÜÇLER VAR"
Şüreç için uygun bir zaman olduğunu dile getiren Fırat, PKK'lıların Türkiye'yi terk etmesi için uygun zamanın nisan-mayıs-haziran dönemi olduğuna dikkat çekti. Bir an önce olmasında yarar olduğunu belirten Fırat, en azından bugün olursa yarın bir cenaze, yeni bir ölüm vakasının olmayacağını söyledi.
Fırat, "Burada esas olan medyanın ve BDP'nin bir takım yöneticilerinin, bu süreci değil kimin gideceğini öne çıkarması gibi bir davranış süreci baltalar, tehlikeli bazı sonuçlara yol açar. Eğer İmralı'ya kimin gideceği noktasından bir kırılma olursa çok yazık olur ve bu meseleyi bu noktada baltalayanların da affedilmesi biraz zor olur." şeklinde konuştu.
Fransa'nın başkenti Paris'te 3 PKK'lının öldürülmesiyle ilgili bir soru üzerine Fırat, saldırın provokasyon amaçlı yapıldığın, herkesin dikkatli davrandığını ve buna fırsat verilmediğini kaydetti.
Ümit Fırat, asker ve MİT içinden veya başka bir odaktan süreci baltalamaya dönük bir eylemden endişe edip etmediğine yönelik bir soruya da cevap verdi. Fırat, "MİT'in, MİT Müsteşarı'nın ya da müsteşara bağlı bir kadronun düzeltilmiş olması bütün bir MİT'i temize çıkarmaz. MİT içerisinde hala çok ciddi denetlenemeyen karanlık güçler var. Yani bugün hala MİT'teki görevinin devam ettiğini düşündüğüm bir insan işte Alaattin Çakıcı'ya da kırmızı pasaport verdiği ortaya çıktı. Herhangi bir yargı işlemini taahhüt sundu mu? Sanmıyorum. Ya da MİT içerisinde Uludere hadisesinde kimler yol aldı, kimler o istihbaratı getirdi; biz bilmiyoruz, açıklanmadı. Bu bir devlet sırrı mıdır? Olmamalı. Bir katliam oldu orada. Yanlış bir istihbarat, dezenformatik bir istihbarat geldi. Hem hükümeti zora soktu hem Türkiye'yi sıkıntılı bir döneme soktu. Yani orada henüz böyle bir gerçekten Türkiye'nin gelecekte daha sağlıklı, daha bir selamet içerisinde yaşayacağı bir toplum olmasını istemeyen insanların henüz olduğunu düşünüyorum. Askeriyede de bunlar var, askeriye dışındaki bir takım kurumlarda da var; yargıda da var." dedi.
"ASKERİN KÜRTÇE SELAMI, 'BENİM İÇİN BURADADIR' DUYGUSUNA YOL AÇAR"
Hakkari'de bir komutanın Kürtçe selam vermesini değerlendiren Ümit Fırat, bunun çok önemli bir dönüşüm olduğunun altını çizdi. Fırat, şöyle devam etti: "Oradaki insanlar, hepimiz, yani bizler, ben kendimi de dahil ediyorum; askerlerin ve genel olarak güvenlik güçlerinin devleti ve bir takım odakları, bir takım statüko kurumlarını bize karşı savunup, topluma karşı savunup bize karşı bir tehdit unsuru olarak orada bulunduklarını düşünürüz, düşündük. Bunun binlerce delili davranış örneği var. Cezaevleri var, yargılamalar var, faili meçhuller var, köy boşaltmalar, yakmalar var. Var da var, geçmişe dönersek çok da var. Bu davranış umarız ki tek bir kamera görüntüsü olarak kalmaz, yaygınlaşır. Bu şuna yol açabilir: 'Güvenlik güçleri benim için buradadır' duygusuna yol açar. Bana karşı buradadır değil, benim için buradadır. Ama ne anlamda? Benim için, benim güvenliğim için buradadır. Buna yol açabilir. Ne olurdu bu dili yok saymak yerine hatır sorma biçiminde de olsa birkaç cümleyle o insanlara hitap etmeyi yıllar önce, bu daha henüz PKK bile ortaya çıkmadan söylenseydi. Oradaki insanları potansiyel birer suçlu ve sanık gibi görmek yerine onların da herhangi birimizin annesi, babası, kardeşi veya kendimiz olduğunu düşünseydi. Ne kaybederdik? Çok şey kazanırdık."
Komutanın bu davranışının geçmişte yapılmış olması halinde hakkında soruşturma açılıp anında görevden el çektirileceğini belirten Fırat, "Eşinin başörtüsü kullanması yönünde istihbarat alıp, o insanları ordudan ihraç eden bir yapıdan; bugün gidip orada bir Kürt imamına, yaşlı bir insanına kendi dilinden selam verip hatır sorması elbetteki taktire şayan bir şeydir. İnşallah bu bir reklamasyon değildir, yaygın olur bu iş. Sağlık memuru da gidip onun hatırını sormalıdır, kaymakam da, vali de." diye konuştu.
Fırat, 'bunu niçin yaptı' diyerek altında kötü niyet arayışına girmenin doğru olmadığına dikkat çekti.
"BİR ŞEYLER GÖRMEYİ BEKLİYORUM"
"Ölmeden önce barışı görmek istiyor musunuz?" sorusuna ise Fırat, "Benim gençliğimde, orta yaş dönemimde bir şey göreceğimi ummuyordum. Ama yaşadığımız son yıllardaki süreç, son 10 yıl, 12 yıllık sürece baktığımda bir şeyler görmeyi bekliyorum, umut ediyorum. Yani bir şeyler olacak ama yani niye bu kadar pahalıya mal olup uzun vadede olsun? Kısa vadede olması aynı zamanda daha ucuz bir hadisedir. Yani bir işi 15 günde yapmak var, 15 senede yapmak var. 15 sene boyunca insanlara bir maliyet ödetmenin gereği yok ki. Bunu daha kısa sürede yapmak hem işin politik ekonomisi yönünden önemli hem de kanayan bir yaradır. Bir an önce tedavi edilmesi lazım." karşılığını verdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz