İZMİR (İHA) - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ticaret Odaları Konseyi toplantısında konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı çifte standartlı dayatmalar yaptığını, bunun diğer aday ülkeler için uygulanmadığını söyledi.
TOBB Yönetim Kurulu Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu ise, siyasi partiler ve seçim kanunun değiştirilmesini isterken, "Milletimizin kendisini temsil edecek vekilini seçmesi kadar doğal bir hak yoktur" diye konuştu. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün de konuşmasında Kemal Derviş'e yüklenerek, "Siyasi bukalemun", "Yalı çapkını", "Büyük kurtarıcı" şeklinde yakıştırmalarda bulundu.
TOBB Ticaret Odaları Konseyi ve İzmir Ticaret Odası (İZTO) Başkanı Ekrem Demirtaş başkanlığında toplanan TOBB Ticaret Odaları Konseyi'ndeki konuşmalarda ekonomideki son gelişmeler, 3 Kasım seçimleri ve Kemal Derviş'in Cumhuriyet Halka Partisi'ne (CHP) katılması konusu ağırlıklı yer aldı. TOBB Ticaret Odaları Konseyi ve İZTO Yönetim kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, hastalık ekonomisi süresince herkesin çıkış yolu aradığını ifade ederek, "Şimdi de, ittifaklar, iltihaklar derken bölünmeler yaşanıyor ve devam ediyor. Siyasetçilerin ve siyasete gireceklerin bir bölümü, otobüs bekliyor, bazıları iniyor, tekrar biniyor. Türkiye'nin gözünün önünde sözler veriliyor, sonra dönülüyor. Herkese mavi boncuk verilmeye başlandı. Populizm tekrar hortluyor. Ama, çekirdek enflasyon yüksekliği, nisbi gerilemelere rağmen tehdit almaya devam ediyor, Enflasyon, bir yükselme trendine doğru gidebilir" diye konuştu.
"PROGRAMLAR PARTİLERİN NAMUSUDUR" Konsey toplantısında söz alan TOBB Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 1.5 yıldan bu tarafa yaşanan krizlerin son 10 yıldan bu tarafa uygun yanlış politikaların eseri olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, "Milli geliri 200 milyar dolar civarında olmasına rağmen 10 yılda 188 milyar dolar faiz ödemesi yapan ve buna rağmen düzlüğe çıkabilen tek bir ülke görülmemiştir. Sadece geçen yılki faiz ödemelerimiz 32 milyar dolardır. Buna mukabil, aynı dönemde bütçeden yatırıma ayırdığımız miktar 4 milyar doları geçmemiştir. Bu süreçte kamu yatırımlarında israf ve sorumsuzluk yaşanmıştır. Bu gidişle, yakında Romanya ve Bulgaristan'ı örnek alıyor duruma düşeceğiz" dedi.
Türkiye'nin istikrarlı ve gerçek bir demokrasi için Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu'nda, etkin verimli ve kaynakları yerinde kullanan bir idare sistemi için merkezi yönetim ve yerel yönetim alanında, vatandaşların güvendiği ve yeterince hızlı bir uygulama için hukuk sisteminde, değişim ve dönüşümü sağlayacak yapısal reformları koordineli bir şekilde gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, en pahalı enerji, en yüksek SSK primi, en yüksek vergi oranlarının Türkiye'de olduğunu söyledi. Türkiye'nin yobazlaşmadan muhafazakar ve yıkmadan yenilikçi olma sentezini yakalayan politikacılara ihtiyaç duyduğunu ifade eden M.Rifat Hisarcıklıoğlu, siyasi partilere koydukları hedefler konusunda ise şunları anlattı:
"MİLLET, VEKİLİNİ SEÇMELİ" "Yaklaşan seçimlerde milletin iradesinin sandığa en doğru biçimde yansımasının sağlanması siyasi sistemimizin geleceği açısından hayati önem arzetmektedir. Bu bağlamda, açıklanan seçim takvimini değiştirmeyecek şekilde Milletvekili Seçim Kanunu'nda yapılacak değişikliklerle bölgelerden iki kat aday göstermeye olanak tanınmasını istiyoruz. Milletimizin kendisini temsil edecek vekilini tercih etmesi kadar doğal bir hak yoktur. Bunu esirgemeyin. Ayrıca, Siyasi Partiler Kanunu'nda değişikliğe gidilerek, seçim harcamalarına şeffaflık getirilmesi sağlanmalıdır. Hedefsiz bir toplum haline getirildik. Ekonomik ve sosyal gelişme, planlı ve programlı stratejiler ile gerçekleştirilir. Vizyon ve misyonu iyi belirlenmemiş stratejilerin hedefine ulaşması mümkün değildir. Yaklaşan seçimde ülkemizi yönetmeye aday olan siyasi partilerimize hedefler koyuyoruz. Türkiye'yi 100 milyar dolar ihracat yapan, 60 milyar dolar turizm geliri elde eden, kişi başına geliri 10 bin dolara yükselmiş, uluslararası arenada saygın bir ülke haline getirecek programları önümüze koymalarını istiyoruz. Siyasi partilerimiz, bu hedeflere nasıl ve hangi araçlarla ulaşacaklarını programlarında net bir biçimde ortaya koymak zorundadır. Aksi halktan destek bulmaları mümkün olmayacaktır. Nasıl bizim için söz namus ise, programlar da partilerin namusudur. Partiler Türkiye için somut hedefler koymalı ve bu hedeflere ulaşabileceği yönünde bizi ikna etmelidir."
"DERVİŞ SİYASİ BUKALEMUN" ATO Başkanı Sinan Aygün ise, konuşmasında daha çok geçtiğimiz günlerde CHP'ye katılan Kemal Derviş'i hedef aldı. IMF'i çıkar amaçlı suç örgütü olarak nitelendiren Sinan Aygün, "Hem cepteki para gitti, hem de borcumuz yükseldi. Mualesef Türkiye çok büyük kan keybetti, hala da kaybediyor. Yapılan anketlerden, sokaktaki 5 kişiden birinin işsiz gezdiği, 5 aileden birinin de boşandığı tesbit edildi. Çıkarılan yasaların Türkiye'nin önününü açmadığını görüyoruz. Türk tütünü, Türk şekeri, Türk madenleri yabancıların eline geçmeye başladı" şeklinde konuştu.
Kemal Derviş'in kendilerini hayal aleminden çıkartmasını çok beklediklerini, ancak bunun olmadığını kaydeden Sinan Aygün, "Kemal Derviş zaten borç ödemek için gelmişti. Üretimi büyütmek, tarımı geliştirmek için gelmemişti. Sayın Kemal Derviş, yalı çapkını gibi ekonomiyi yalılarda düzeltmeye çalışıyor. Çırağan Sarayı'nda, yalılarda dizayn etmeye çalışıyor. Ülkenin TÜSİAD'dan ibaret olduğunu düşünüyor. Esnafı görmüyor. Geldiği zaman 'Siyaset ekonomiden elini çekmelidir' dedi. Bu defa, ekonomistler siyaseti ele geçirdi. Siyasi bukalemun gibi kararsız kaldı. Önce DSP'ye gitti, orayı böldü. YTP'ye el attı, onlara umut verdi. En sonunda CHP'ye giderek Deniz Baykal'da karar kıldı. Ama ben Baykal'a güveniyorum, bütün Türk halkının intikamanı alacaktır" dedi.
Ekonomik göstergelerde bugüne kadar bir tane bile olumlu sonuç bulamadığını, seçimin yapılmasının da, iptalinin de bir orta oyunu olma konumuna geldiğini savunan Aygün, "Kapalı kapılar ardında seçimin iptali yolları aranıyor. Bugünkü ekonomik sıkıntılar sosyal sıkıntılara dönüşmeden bu sorun çözülmelidir. Türkiye'nin gerçekten kurtarılmaya ihtiyacı yok" diyerek, sözlerini "Gün, Türkiye'yi kurtarıcılardan kurtarmanın günüdür. İnanıyoruz ki; muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur" şeklindeki Atatürk'ün sözü ile bitirdi.
"AB, ÇİFTE STANDART UYGULUYOR" TOBB Ticaret Odaları Konseyi toplantısına katılan ve bir konuşma yapan Sanayi ve Ticaret Bakanı A.Kenan Tanrıkulu, uyumlu bir şekilde devam eden 57. hükümette AB uyum paketi konusunda mutabakat sağlanamadığını belirterek, "AB konusunda bizim hiçbir kompleksimiz yoktur. Ancak, Gümrük Birliği sürecinin Türkiye'nin aleyhine işlediğini de görmezlikten gelemeyiz. O günkü siyasetçilerin başarı kazanma isteğine bağlı olarak her şeye 'Evet' denilmiş ve Türkiye o günkü şartlarda, masada yenik düşmüktür. Şimdiye kadar AB'ye tam üye olmadan Gümrük Birliği'ne 'Evet' demiş başka bir ülke bulunmamaktadır" diye konuştu.
AB konusundaki dayatmalara Türkiye'nin büyük çoğunluğu tarafından kuşku ve şüphe ile bakıldığını öne süren Tanrıkulu, "AB'nin bize karşı çifte standartlı dayatması, diğer ülkelere olmuyor. Bir Malta, bir Litvanya gibi ülkelerden istenmiyor. Veya, bizden daha ağırlaştırılmış olarak isteniyor" dedi.
Bakan Tanrıkulu, ekonomik göstergelerin bazılarının kötü olmasına rağmen, bazı göstergelerin de iyi olduğunu ifade etti.