Toplumda hemen herkeste görülen baş ağrısı şikayetlerinin, pandemi dönemiyle birlikte stres, evde hareketsiz kalma, koronavirüs korkusu gibi nedenlerle daha çok arttığı belirtildi. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi İnme Merkezi Sorumlusu Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Arlıer, ciddi hastalıkların ön belirtisi olması nedeniyle toplumsal olarak önemli bir sorun olan baş ağrılarında, tedaviye cevap vermemesi durumunda intihara kadar giden vakalarla karşılaştıklarını söyledi. Hafife alınmaması ve dikkat edilmesi gereken hayati belirtiler gösteren baş ağrılarının 3 grupta sınıflandırıldığını belirten Arlıer, "Primer denilen birincil baş ağrısı, beynin kendisinden kaynaklı, başka bir hastalıkla ilişkisi olmayan migren, gerilim, küme baş ağrısı gibi çeşitleri olan gruptur. Sekonder denilen ikincil baş ağrıları, nedeni belli bir hastalığa bağlı olarak, mesela bugünlerde koronadan, enfeksiyondan ve buna bağlı olarak ortaya çıkan, sinüzit, guatr, tansiyon, beyin tümörü, beyin kanaması gibi hastalıklardan olan baş ağrılarıdır. 3'üncü tip baş ağrısı ise nevraljilerde sıklıkla da trigeminal nevraljide görülen ani şimşek çakar gibi saniyeler süren saplanıcı baş ağrılarıdır" dedi.
3'üncü tip nevralji türü baş ağrılarında yarım saatten 2 saate kadar uzayabilen, dayanamayacak kadar çok şiddetli ağrıların yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Zülfikar Arlıer, şöyle konuştu:
"Nevralji türü baş ağrıları beynin sinirinin kendi kendine ağrı liflerini uyarması, bazen bir damar yapısının ağrı bölgesine dokunması, bazen de kendiliğinden, araştırıldığında hiçbir neden bulunamayan çok şiddetli ağrıya sebep olabiliyor. Özellikle trigeminal nevraljide yüz sinirlerinde bıçak sokması, kafada elektrik çarpması, şimşek çakması gibi dayanılmayacak kadar ve şiddetli ağrı sebebiyle yaptıkları işi bırakacak kadar ağrıları oluyor. Hatta bu nevralji ağrılarında dişten kaynaklı zannederek tüm dişlerini çektiren hastalar oluyor."
Bu durumda tedaviye cevap vermeyen hastaların depresyon ve intihara kadar sürüklenebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Arlıer, "Sarada da kullanılan birtakım ilaçlarla, ameliyatla ya da sinirleri öldürecek, uyuşturacak lokal müdahalelerle tedaviler deneniyor. Ama bazı hastalar, bu tür tedavilere de çok cevap vermiyor ve ağrılar hayatlarında dayanılmayacak noktaya gelip, hastalarda canlarına kastetmeye kadar ilerleyebiliyor. En sonunda tedaviye cevap vermez ise şiddetli ataklar günde defalarca arka arkaya geldiği için hastalarda depresyon ve arkasından intihara eğilim ve intihar eden hastalarımız oluyor" diye konuştu.
Nedeni belirli bir hastalığa bağlı olarak gelişen sekonder denilen ikinci grup baş ağrılarında ise özellikle son dönemde ciddi bir artış yaşandığını kaydeden Arlıer, "Özellikle sekonder baş ağrıları dediğimiz enfeksiyona, hareketsizliğe, gerilime ve depresyona bağlı bu süreçlerin tetiklediği baş ağrıları sıklığında şu anda toplumda adeta patlama yaşandı. Bu korona, pandemi, hareketsizlik, stres ve diğer faktörlere bağlı polikliniklerimizde artık baş ağrısı sıklığı çok görülmeye başlandı. Yüzde 15 olan başvurular ikiye katlandı ve şu an yüzde 30 kadar hastamız günlük baş ağrısı sebebiyle polikliniklerimize başvuruyor" dedi.
Birçok baş ağrısının iyi huylu olabildiğini, ancak hayatı tehdit eden beyin enfeksiyonu, tümör, kanama gibi durumların da ön habercisi olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Zülfikar Arlıer, dikkat edilmesi gereken hayati belirtileri şöyle sıraladı:
"Eğer hayatlarında yaşadıkları en ağır ağrıyı yaşıyorlarsa, ağrısı 40 yaşından sonra başlamışsa, tek taraflıysa, sabahları artıyorsa, bulantı, kusma, bir tarafta uyuşukluk, kuvvetsizlik, dengesizlik, çift görme, ateş gibi belirtiler eşlik ediyorsa bu kişilerin, altında ciddi bir sebep olabileceğini düşünerek acilen hekime başvurmaları gerekir. Özellikle bu tür baş ağrılarını hayati kabul etmeyi ve bu belirtiler olduğunda mutlaka araştırılmasını öneririz."
Kaynak: DHA