Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, bağırsak ve beynin ortak hareket ettiğini vurgulayarak, "Sindirim sistemimizde beynimizdeki gibi çok sayıda nöron bulunuyor. Beyinle benzer özellikler taşıyan sindirim organlarındaki sinir sistemi, beyinle işbirliği içinde çalıştığı gibi beyinden bağımsız da çalışabilir. Bu nedenle sindirim sistemizde bulunan sinir ağı, aynı beyin gibi davranışlarımız ve ruhsal dengemiz üzerinde etkisi bulunan, ikinci beyin olarak kabul edilen bir sistemdir. Mide ve bağırsaklar yaşantımızdaki pozitif veya negatif stres durumlarında, diğer organlara oranla daha fazla etkilenir” dedi.
Hayatta mutluluk, üzüntü, heyecan, kaygı gibi duyguların sindirim sisteminde stres etkisi oluşturduğunun altını çizen Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, stresli durumlarda vücudun mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin dengesinin değiştiğini bunun da bağırsak kaslarının kasılma durumlarında değişiklikler meydana getirdiğini söyledi. Dr. Ertuğrul, depresyon ve anksiyetede rolü olan serotonin hormonunun bağırsaklarda beyinden daha fazla bulunduğunu ifade ederek, "Vücuttaki toplam serotoninin yüzde 95’i sindirim sisteminde yer alır. Serotonin, sindirim sistemini sakinleştirir, bağırsakların hareketlerinde ve bağırsak salgılarında etkili olmaktadır. Bu nedenle, sindirim sisteminin sağlıklı olması demek, tüm vücudun sağlıklı ve mutlu olması demektir” diye konuştu.
Huzursuz bağırsak sendromuna da değinen Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul şunları söyledi: "Huzursuz bağırsak sendromu herhangi bir neden olmaksızın karında ağrı ve rahatsızlık hissi ile seyreden, dışkılama sıklığı ve şeklinde değişikliklerin yaşandığı bir bağırsak hastalığıdır. Tüm sindirim sistemini etkileyebilen önemli bir halk sağlığı problemidir. Huzursuz bağırsak sendromlu hastalar genelde mutsuz insanlardır. Gerçekten de şişkinlik, gaz, ağrı, dışkılama bozuklukları gibi mide-bağırsak şikayetleri ile depresyon ve anksiyete gibi hastalıklar arasında bağlantı vardır. Bağırsaklarımız, ruhsal durum ile yakın ilişki içerisindedir. Psikolojik sıkıntılar ve duygular özellikle içe dönük insanlarda vücudu etkilemeye başlar. Temelde yatan neden olmasa bile depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklarda karında gaz, şişkinlik, kabızlık gibi bağırsak fonksiyon bozuklukları risk faktörü oluşturur. Ayrıca bağırsaklarda yaşayan mikroorganizmaların bağışıklık sistemi hücreleri ile iletişim içinde olduğu, bu iletişim sayesinde nöropsikiyatrik ve metabolik pek çok bozukluğun oluşmasında rolü olduğu düşünülmektedir.”
Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir beslenme şeklinin bağırsak florasının koruyuculuğunu artıracağını söyledi. Ertuğrul, "Özellikle fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, sirke, tuzlama yiyecekler) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar. Günlük lif ihtiyacımız 25-30 gr kadardır. Bunun için sebze, meyve, kepekli ürünler ve kuru baklagiller yenmelidir. Bunlarda doğal olarak bulunan lifler, bağırsaktaki yararlı bakterilere uyarak prebiyotik etki sağlamaktadır. Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve yoğurttur. Günlük pastörize şişe sütleri ve onlardan yapılan yoğurtları tercih etmek daha uygundur. Bağırsaklarımızın sağlıklı fonksiyon görebilmesi için besinleri hızlı yemeden yeterince çiğneyerek tüketmek, hareketsiz kalmamak, yeterince sıvı tüketmek, alkollü, gazlı içeceklerden uzak durmak, sigaradan uzak durmak ve bağırsak florasını bozabileceğinden gereksiz ilaç kullanmamak gerekir” diyerek tavsiyelerde bulundu.