Uzmanlardan anne babalara uyarı

İSTANBUL (İHA) - MEF Okulları'nın her yıl geleneksel olarak düzenlediği "Ana-Baba Okulu Programı"nın ikincisi, MEF Okulları Büyük Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Dr. Nevin Dölek'in uzman olarak yer aldığı, "Büyümesi Engellenmiş Çocuklar" konulu programda, büyümek istemeyen, kendi yaşamını idare etmek yerine sorumluluklardan kaçan, mücadele etmek yerine kolay bir yaşantıyı tercih eden çocuk ve genç profili üzerinde duruldu. Programda ayrıca, ana-baba tutumlarını bu bakış açısıyla ele alarak sağlıklı bir nesil yetiştirme konusunda velilere ışık tutmak hedeflendi.

Reklam
Reklam

Dr. Dölek, büyümesi engellenmiş çocuklar hakkında herkes için geçerli reçeteler olamayacağını belirterek, "Çünkü çok fazla değişken vardır. Bizler 45 yaş ve üzeri yaş için bastırılmıştık, aile içinde duygu ve düşüncelerimizi çok fazla dile getiremezdik, sokakta oynardık, isteklerimize ulaşamayabilirdik, sınırları kabul ederdik. Şimdiki çocuklar özgür, kendilerini ifade yeteneğine sahipler, onlar WEB'de oynuyor, isteklerine daha çabuk ulaşıyor, sınırları da zorluyorlar. Peki hangisi daha sağlıklı? Her nesil kendi çağına göre gereği neyse onu yapıyor. Örneğin, her işte bilgisayarı çok kullanacaklar, her şey ona dayanacak. Onlar da buna adapte olmak zorundalar" dedi.

"Şimdiki neslin bizden bilgiyi alma tarzı da farklıdır. Bizim zamanımızda 45 yaş ve üzeri yaş için kültürlü olmak çok önemliydi" diyen Dölek, ülkelerin başkentini, bayraklarını bilmek gibi konularda şimdiki çocuklar için bilgiye ne kadar hızlı erişiyorlar, hızlı çağrışımlar yapabiliyor o önemli. Evet şimdiki çocuklar bizden farklı. Eski nesil bilgiyi dededen alırdı. Orta nesil birbirinden öğrendi. Şimdiki nesil öğreniyor ve bize öğretiyor. Biz tam olarak onları, şimdiki nesilde çocuk olmanın ne olduğu bilmiyoruz. Bizi ürküten de bu" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Büyümenin, kendine yetmek, kararlı olmak, neyi neden yaptığını bilmek, kendi kararlarını kendisi alması, deneyim, kayıp, terk edilme, seyahat gibi konularda bağımsız olmak anne-babaya ihtiyaç duymamak, verilen görevi yapmak, sözünde durmak, kendi bakımını yapabilmek, kendine göre iyi-kötü doğru-yanlışı ayırt edebilmek şeklinde tanımlayan Dölek, "Peki biz anne baba olarak çocuğun bunları yaşamasına nasıl engel oluyoruz? Peki bilim adamları neler söylüyor büyümekle ilgili; bir grup bilim adamı, otonomi kazanmak diyor. Büyümüş kişi kendi ihtiyaçlarını, kendi gereksinimlerini karşılayan kişidir. Çocuk bebekken bize muhtaç. Büyüdükçe kendi ihtiyaçlarını karşılar ama hala anne ve babaya bağımlıdır. Buna uydulanma denir. Amaç anne ve babadan kopmasını sağlamak yani uydulanmaktan kurtulmasıdır. Örneğin, ergenlikte bunu yapmaya çalışıyorlar. Anne ve babayı beğenmiyor,yalnız kalmak, odasında olmak istiyor. Ama bunu sağlamak, anneden babadan kopmak kolay bir şey değil" ifadesini kullandı.

Anne ve babaların çocukları adına karar vermenin, sabredememenin, korumacılık duygusunun, her şeye müdahale etmenin, sahiplenme gibi tutum ve davranışların çocukların büyümesini engellediğinin savunan Dr. Dölek, "Ancak, anne ve baba aşırı hoşgörülü olduğunda, her istediği hemen yapıldığında, çocuğun istediğini elde etmeye çalışma, tekrar tekrar uğraşma gibi yetenekleri gelişmiyor. Çocuğun sıkıntıya toleransı düşük oluyor. Kendinden alacağı verimi de anne-baba olarak engellemiş oluyoruz. Çocuğun her isteğine sınır koyma aracılığıyla ve sorun yaşadığında o sorunuyla baş etme, mücadele etme durumunda bırakılması çocuğun güçlenmesini sağlayacaktır. Aşırı baskı çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor.

Reklam
Reklam

Çocuğun sürekli bir yürüteçte olması gibi. Çocuk hayatını yaşayamıyor. Kontrol kalktığı zaman yaşamı eskisi gibi sürdüremiyor. Aşırı koruyuculuğun nedeni anne ve babamızın bize ayırdığı kadar zamanı, çocuklarımıza ayıramıyor olmamız. Suçluluk duyup onlar adına her şeyi yapayım diyebiliyoruz. Ya da çocuk günlük bitirmemiz gereken işlerden biri gibi görülüyor. Günlük zaman çizelgesinde onunla yapacağımız işlere yer veriyoruz. Vaktimiz olmadığı için de onun adına yapabiliyoruz. Çocuğun hem bizden kopması hem de hayata atılabilmesi için gerekli olan en önemli şey "Kendine Saygı". Bunun için de benlik algısı önemli. İnsan hem yaşayıp hem de kendini dışardan izleyen bir varlık. Kendimizle ilgili izlenimlerimize benlik algısı diyoruz. Bunu olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirmek benlik algısını oluşturuyor. Peki benlik algısı ve dolayısıyla kendine saygı nasıl oluşuyor. Başka kişilerden, model alma, geri bildirim alma ve akranlarıyla karşılaştırma yapabilme ile gelişir" diye konuştu.

Anne ve babalara önerilerde bulunan Dr. Dölek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Sevgi anlayışı, ilgi eksik olduğunda çocuğun olumsuz etkilendiği araştırmalarca görülüyor. Bu çok önemli. Onların ayrı bir ruh olduğunu fark edin. Bunu hissettiğiniz anda onlara saygı duymaya başlıyorsunuz. Ben bunu yapmak istemiyorum yada ben bu saatte yatmayacağım dediğinde yine yaptırsanız da bunu sert ve ezici şekilde yapmıyorsunuz. Ona inanın, hayatlarını tehlikeye atacak şeyler yapmamaya çalışırlar. Övgüyü bol kullanın. Ama olur olmaz yerli yersiz değil.

Reklam
Reklam

Kişiliğini değil çabasını, emeğini övün. Örneğin sofrayı harika hazırlamışsın, salata çok güzel olmuş, iyi not aldın hakikaten çok çabalamıştın, çok dikkatli dinledin vb. Yaptığı her küçük adımları övebilirsiniz. Ama gerçekçi övgüler. Ona, yenilme, acı çekme yalnız kalma, hakkı verin. Bunları da yapması lazım. İtme, yönlendirme, sınır koyma, onun gelişimini sağlayacak etkinliklere yönlendirmek, isteksiz ise bir miktar itmek gerekebilir. Aşırı hoşgörü zarar verir. Aile içinde kural gerekli ama boğmayacak şekilde o kuralı koymalı ve uygulamalısınız. Siz model olun. Yaşama karşı tutkulu, heyecanlı olursanız o da öyle olacaktır. Karşısında iyi model olsun. Özellikle babalar da anneler gibi çocuk yetiştirme sürecine katılmalı".