Acıbadem Eskişehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Hüner, Dünya AIDS Günü’yle ilgili açıklamada bulundu.Tüm dünyada 1988 yılından beri her yıl 1 Aralık’ta Dünya AIDS Günü adı altında dünyadaki HIV salgınına dikkat çekilmektedir. Birçok kişi bu günde HIV nedeni ile ölen sevdiklerini hatırlamak, HIV’li kişilerle dayanışma içinde olduklarını göstermek, hayatta kalma ve sağlıklı yaşamayı kutlamak, HIV ile mücadele için ayrılan bütçeyi arttırmak, HIV farkındalığı oluşturmak için çeşitli organizasyonlar yapmakta ve bu güne destek verdiğini göstermek adına sembol olarak kırmızı kurdele takmaktadır.Bununla ilgili açıklamalarda bulunan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Hüner, İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü’nün (HIV) bağışıklık sistemini hedef alarak enfeksiyonlar ve bazı kanser türlerine karşı insanların savunma sistemlerini zayıflattığını ve enfekte bireylerin 2-15 yılda immün yetmezlikli hale geldiğini, bu duruma da “Kazanılmış İmmünyetmezlik Sendromu (AIDS)” dendiğini kaydetti.“İmmün yetmezlik, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin savaşabildiği enfeksiyon ve hastalıklara karşı artık savaşamaz hale gelmesi demektir” diyen Hüner, “HIV virüsü bulaşan kişiler bulaştan sonraki ilk birkaç ay içinde en bulaştırıcı dönemlerinde olsalar da, birçoğu ileri aşamalara kadar hastalıklarının farkında değillerdir. Enfeksiyonun başlangıcındaki ilk birkaç hafta hiç belirti görülmeyebilir ya da ateş, baş ağrısı, döküntü veya boğaz ağrısı da dahil olmak üzere grip benzeri hastalık belirtileri görülebilir. Enfeksiyon bağışıklık sistemini zayıflattıkça, şişmiş lenf bezleri, kilo kaybı, ateş, ishal ve öksürük gibi diğer belirti ve bulgular gelişebilir. Tedavi edilmezse tüberküloz, kriptokokal menenjit, lenfomalar ve kaposi sarkom gibi kanserler ve diğer ciddi hastalıklar gelişebilir” dedi.“SIRADAN GÜNLÜK TEMASLARLA BULAŞMAZ”Dr. Hüner, HIV’in kan, anne sütü, meni ve vajina sekresyonları ile bulaştığını, öpüşme, sarılma, tokalaşma, su, yiyecek veya kişisel eşyaların paylaşılması gibi sıradan günlük temaslar ile bulaşmayacağını anlatarak, HIV bulaş riskini arttıran davranış ve koşulları şöyle sıraladı:“Korunmasız anal veya vajinal seks, frengi, herpes, klamidya, gonore ve bakteriyel vajinozis gibi diğer bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyonun olması, damar içi uyuşturucu kullananlar tarafından kontamine iğne, şırınga ve ilaç solüsyonlarının paylaşılması, güvensiz enjeksiyonlar, kan transfüzyonları, steril olmayan kesici veya delici (piersing) içeren tıbbi prosedürlere maruz kalınması ve sağlık çalışanlarında görülen iğne yaralanmaları.”“HATALI TEST VEYA RAPORLAMA İHTİMALLERİNİ EKARTE ETMEK İÇİN TEKRAR TEST YAPTIRMALIDIRLAR”“hatalı test veya raporlama ihtimallerini ekarte etmek için tekrar test yaptırmalıdırlar” ifadelerini de kullanan Hüner, şöyle devam etti:“Hızlı tanı testleri veya enzim immunoassay (EIAs) gibi serolojik testler, HIV-1/2’ye karşı antikorlar ve/veya HIV p24 antijen varlığı ya da yokluğunu tespit ederler. Çoğu kişi 28 gün içinde, HIV-1/2 antikorları geliştirir ve bu nedenle bu süreden önce antikorlar tespit edilemeyebilir, bu döneme pencere dönemi denir. Bu erken dönem enfeksiyon bulaştırıcılığının en fazla olduğu dönemdir, bununla birlikte HIV bulaşı enfeksiyonun her döneminde olabilir. İlk olarak HIV pozitif tanısı alan kişiler, hatalı test veya raporlama ihtimallerini ekarte etmek için tekrar test yaptırmalıdırlar.”HIV ENFEKSİYONUNUN ÖNLENMESİ İÇİN TEMEL YAKLAŞIMLARHIV enfeksiyonunun önlenmesi için temel yaklaşımlardan da bahseden Hüner, “Kondomu kullanımı, vajinal veya anal penetrasyon sırasında prezervatif kullanımı HIV dahil cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı korunma sağlar. Latex prezervatiflerin HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı yüzde 85 ve üzerinde koruyuculuk sağladığı kanıtlanmıştır. HIV ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar için test yaptırmak ve danışmanlık almak, risk faktörlerinin herhangi birine maruz kalan herkese HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından test yaptırmaları, gecikmeden önlem ve tedavi hizmetlerine ulaşabilmeleri şiddetle önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çiftlerin partnerlerinin de test yaptırmasını önermektedir. Erkeklerin gönüllü olarak sünnet olmaları, sünnet erkeklere heteroseksüel yolla HIV bulaş riskini yüzde 60 oranında azaltmaktadır. Damar içi uyuşturucu kullanıcılarında bulaşı azaltmak, her enjeksiyon sırasında steril iğne ve şırınga kullanılması HIV bulaşını azaltabilir. Bununla birlikte opioid ve diğer uyuşturucu bağımlılığının tedavisi, bağımlılar için opioid ikame tedavisi uygulamaları da yöntemler arasındadır. Enfeksiyonun önlenmesi için antiretroviral tedavi kullanmak, etkili bir antiretroviral tedavi alan HIV ile enfekte bir kişinin HIV ile enfekte olmayan cinsel partnerine HIV bulaştırma riski yüzde 96 oranında azalmaktadır. HIV negatif partnerin temas öncesi profilaksisi, HIV ile enfekte olmayan ve HIV bulaş riski olan bireylerin HIV bulaşını önlemek için antiretroviral ilaçları günlük olarak kullanmasıdır. DSÖ tarafından HIV bulaş riski olan ve özellikle HIV ile enfekte cinsel partneri olan HIV negatif kişiler, homoseksüel erkekler, transeksüel kadınlar, yüksek riskli heteroseksüel çiftler, damar yolu ile uyuşturucu kullanan kişilere temas öncesi profilaksi kullanmaları önerilmektedir. Temas sonrası profilaksi, HIV enfeksiyonunun önlenebilmesi için temas sonrasındaki ilk 72 saat içerisinde antiretroviral ilaçların başlanmasıdır. Bu dönemde HIV testi yapılması, antiretroviral ilaçların 28 gün süre ile yan etkileri açısından takip edilerek kullanılmaları gerekmekte olup bunlar için doktora başvurulmalıdır. Aralık 2014 yılında güncellenen DSÖ kılavuzlarında, çocuklar ve yetişkinlere mesleki veya mesleki olmayan HIV maruziyetleri sonrasında temas sonrası profilaksi önerilmektedir. HIV’li anneden bebeğe HIV bulaşının azaltılması, HIV’li annenin bebeğine hamilelik, doğum ve emzirme dönemlerinde HIV bulaştırma ihtimali yüzde 15-45’dir. DSÖ HIV’li anneden bebeğine HIV bulaşının önlenebilmesi için annenin hamilelik, doğum sırasında ve doğum sonrasında hayat boyu ve bebeğin doğum sonrası dönemde antiretroviral tedavi kullanmalarını önermektedir. Böylece anneden bebeğe bulaş riski yüzde 5’in altına düşürülebilir” diye konuştu.DSÖ’nün, 15 Eylül 2015 itibarı ile HIV tanısı koyulan herkese en kısa zamanda antiretroviral tedavi başlanmasını önerdiği de bildirildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz