Uzundal, cezaevinde verdiği ifadeyi reddetti

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Tuncay Uzundal, cumhuriyet savcılığına gönderdiği mektupta, cezaevinde alınan ifadesinin doğru olmadığını öne sürdü.

Mektubunda cezaevinde verdiği ifadenin doğru olmadığını söyleyen Uzundal, şu ifadeleri kullandı: "Öncelikle belirteyim ki ölen kişinin hiçbir yazısını okumadım. Size söylediğim cümleyi Dink öldükten sonra Trabzon'da, Karadeniz Gazetesi'nde okudum. Benim burada size yazacağım şeyler çok önemli. Bunların kesinlikle ama kesinlikle basına sızmaması ve kayıt altına alınması lazım. Erhan'ın ne kadar cesur olduğunu görebiliyorum. Bir şeye güveniyor ki bu kadar rahat davranabiliyor. Dink cinayetini Trabzon'da duyduktan sonra kesinlikle ve kesinlikle hiç kimseyle konuşmaya cesaret edemedim. Bazen bazışeyleri hiç bilmemek daha iyi oluyor. Bu, çocuk oyuncağı değil. Üstelik ben Erhan aleyhine ifade veriyorum."

Reklam
Reklam

"Kafir vurmaya gidiyoruz"

Uzundal, mektubunun devamında Erhan Tuncel ile yakın arkadaş olduklarını ifade ederek, Tuncel'in kendisine kız arkadaşından ailevi sorunlarına kadar her şeyini anlattığını belirtti. Tuncel'in kitap satarak para kazanmayı düşündüğünü, ileride de Ankara'ya yerleşerek politikaya atılmayı amaçladığını belirten Uzundal, mektubuna şöyle devam etti: "Hayatım boyunca evime Yasin dışında sabıkalı biri gelmedi. Erhan'ın görevini bildiğim için rahatsız olmuyordum. En büyük hayalim Haziran'da okulu bitirmekti. Trabzon'da okul bitirmek zordur. Bu nedenle Erhan ile aramız açıldı. İleri derecede aramız bozuktu. Yasin Hayal'e Erhan Tuncel'in ajan olduğunu söyledim. Yasin bana 'Erhan mı bunu söylüyor?' deyince 'evet, eminim' dedim. Benim tek derdim içinde bulunduğum dönemi kapatmaktı. Erhan ile aram olmadığı için böylece ayrılacaktım. Dink cinayetinin olmaması için Yasin'i uyardım. Hayvan pazarında Yasin bana Erhan ile arasının açık olduğunu söyledi. Dink konusunu, McDonalds konusunu açınca baktım cinayet harbi olacak. Yasin'e Erhan'ın hiç namaz kılmadığını söyleyerek Erhan'a karşı tetikledim. İlerleyen günlerde Yasin 3 kişi ile eve geldi. Erhan ile konuştu. Sadece ben Yasin'in Erhan'ı indirmesini bekliyordum. Duşa girdim. Çıktığımda Yasin yoktu, Erhan da sağlamdı. Ama araları bozulmuştu. Bu işi artık olmaz kararına vardım. Erhan'a bu konuyu açmıyordum bile. Bir adam ölecek, biri benimle konuşmazsa konuşur muyum? Vurulsam ne olacak? Tanımadığım bir insan için neden öleyim ki. Olaydan 2 gün sonra Yasin, 17 yaşında bir çocukla gelip beni sormuş. Yasin'i nereden tanıdığımı sorduklarında emniyetin ajanı olduğunu söyleyerek zarf attım. Bunun üzerine polis beni markaja aldı. Yasin'le karşılaştığım gün Ogün'e bayrak vererek kendimi korumaya aldım. Ancak bunu Erhan'a söylemedim. Ama Yasin gidip bunu Erhan'a söylemiş. Böylece her ikisi hala işbirliği yapıyorlardı. Bütün bunlar olurken yaşamak zorunda olduğum bir hayat ve bitirmek zorunda olduğum bir okul vardı. Mahalle ayaklanmış 'Kafir vurmaya gidiyoruz' diyordu. İstanbul'a geldiğimde bu olaylar içime öyle dert olmuştu ki ne aklıma gelirse hepsini söyledim."

Reklam
Reklam

Uzundal, "Bir baba ne gardiyandır, ne mühendistir, ne çiftçidir. Bir baba sadece babadır."

Uzundal, mektubunun son bölümünde 24 yaşında olduğunu ve şu ana kadar kimseyle kavga bile etmediğini anlatarak şunları ifade etti:"Bir tek Erhan yüzünden Salih ile kavga ettim. Kaderin cilvesi, aynı koğuştayız. Onunla da helalleştim. Yaptığım hatalar, işlediğim günahlar için burada tövbe ettim. Namaza başladım. Kur'an hatminin 150 sayfası bitti. Şuan rahatsızım, iğne oldum. Düzelirsem devam edeceğim inşallah. Buna da şükür. Erhan ile birbirimizi yedik. Tek başıma kiminle savaştığımı bilmiyorum. Önemli bir insan mıyım bilmiyorum ama ne kadar çok devlet düşmanı olduğunu gözlerimle gördüm. Şimdilik hayattayım. Babam hayatımdatanıdığım en dürüst insandır. Hayatımda bazı aksilikler oldu. Okulum uzadı. Babam beni arayarak 'bırak gel vazgeç, kader' dedi. Babamı vursalardı, cesedini çiğner geçerdim. Babamın mezarına diplomamı götürürdüm. Geçen gün babamla telefonla görüştüm. 5 dersi geçmiş, 5 tanesinden kalmışım. 'Okulun bitebilir' diyor. Bir baba ne gardiyandır, ne mühendistir, ne çiftçidir. Bir baba sadece babadır. Olanlar ayıptır."

Reklam
Reklam

İHA