Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen viral enfeksiyona, virüs denilen mikroorganizmalar neden olur. Tek başına canlılığını mümkün kılamayan virüsler, yaşam döngülerini devam ettirebilmek için canlı bir hücreye ihtiyaç duyar. Bu nedenle bulaşma oranları yüksektir. Virüsler vücuda girdiğinde hemen hemen bütün sistemlerde enfeksiyon oluşturur.
Son yıllarda grip salgınlarının artmasıyla beraber yaygınlaşan grip aşısı uygulamaları akıllara viral enfeksiyon nelerdir sorusunu getirmeye başlamıştır. Bu kavram; çeşitli tipte ve farklı özellikteki virüslerin neden olduğu hastalıklara verilen genel bir isimlendirmedir. Mevsimsel geçişlerde sık olarak görülen enfeksiyon, bağışıklık sistemine etki ederek deformasyona sebep olur. Belirli risk grubunda olan hastalarda, daha dirençli bir seyir gösterir. Özellikle yaşlılarda ve çocuklarda daha ağır seyreden enfeksiyonlarda kesin bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte destek tedaviler uygulanır.
En sık görülen viral enfeksiyonların başında özellikle kış aylarında soğuk algınlığı, grip, nezle, faranjit gibi üst ve alt solunum enfeksiyonlarının yanı sıra çocuklarda deri döküntüsü şeklinde kendini gösteren kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, çocuk felci gibi hastalıklar gelir. Siğil, uçuk, hepatit, HIV, HPV ve kuduz vb pek çok rahatsızlık da virüslerin sebep olduğu hastalıklardandır.
Hastalığın virüsü, çoğunlukla enfekte kişiden temas yolu ile bulaşır. Virüsün okul, alışveriş merkezi, toplu taşıma aracı, çocuk oyun park ve genel tuvalet gibi toplu kullanıma açık alanlarda bulaşma olasılığı yüksektir.
Halsizlik, baş ağrısı, boğaz ağrısı, deri döküntüsü, ishal, bilinç bulanıklığı, hızlı soluk alıp verme ve kırgınlık olarak tarif edilen kas ağrısı gibi bulgular enfeksiyon belirtilerinin başında gelir. Bu belirtilerle kendini gösteren rahatsızlık yüksek ateşe de sebep olur.
Çeşitli tipteki virüslerin neden olduğu viral enfeksiyon hastalıkları; özellikle yaşlılar, çocuklar ve hamileler gibi risk grubu hastalarda tehlikeli olabilir. Aşısı geliştirilmiş hastalıklarda zamanında yapılan aşılama ile tehlikelere karşı önlem alınmış olunur. Ancak henüz aşısı geliştirilmemiş viral enfeksiyon hastalıklarından olan Ebola, AIDS, SARS gibi hastalıklarda sonuçlar ölümcül olabilir.
Kesin bir tedavisi olmayan viral enfeksiyon hastalıklarında destekleyici tedavi uygulanır. Enfekte kişinin iyileşmesine yardımcı olacak destek tedavide bağışıklık sistemini güçlendirecek, vücut direncini arttıracak uygulamalar yapılır ve gerekli takviyeler verilir. Bol sıvı alımı, iyi beslenme ve dinlenme iyileşme sürecine katkı sağlar. Viral enfeksiyon görülen kişilerde zamanında başlanılacak destekleyici tedaviler ve planlamalar, hastalığın iyileşmesinde belirleyici bir rol oynar. 39-40 derece gibi yüksek ateş, şiddetli kas ağrıları ve bilinç bulanıklığı gibi bulgulara rastlandığında zaman kaybetmeden doktora başvurmak büyük önem arz eder.
Hastalanan kişi, virüsü aldıktan sonraki ilk iki ila üç gün içerisinde burun akıntısı, boğazda kaşıntı, öksürük, geniz akıntısı, halsizlik ve burun tıkanıklığı gibi belirtiler göstermeye başlar. Viral enfeksiyonu belirtileri ortalama bir hafta kadar devam eder. Bu dönemde dinlenme çok önemlidir. Hastalığın seyrine göre tam iyileşme süresi iki haftayı bulabilir.
Özellikle mevsim değişimleri ve kış ayları gibi salgınların sık görüldüğü dönemlerde öncelikli hedefiniz, virüsü almamak olmalıdır. Bunun için bir takım önleyici tedbirler alarak hastalıklara karşı koruma sağlanabilir. Alınacak önleyici tedbirlerin başında viral aşılamalar gelir. Viral enfeksiyon belirtisi varlığı görülmeden aşılama yapılmalıdır. Uygun doz ve doğru uygulama doğrultusunda yapılan aşılama ile vücudun mikroorganizmalara karşı korunmasında pasif bağışıklığa ek olarak aktif bir bağışıklık da geliştirilmiş olur.
Genel hijyene azami dikkat ederek sık sık ellerin yıkanması, sizi bulaşma riskine karşı koruyacaktır. Okul, kreş, alışveriş merkezleri ve toplu taşıma araçları gibi kapalı ortamların iyi havalandırılması ve dezenfeksiyonu virüslerin yayılmasında engelleyici unsurlardır. Bu gibi dönemlerde kalabalık ortamlarda bulunmaktan mümkün olduğunca kaçınılması bir diğer önemli unsurdur. İyi beslenmeye özen göstermeniz, bol sıvı almanız ve ihtiyacınız doğrultusunda doktorunuzun öngördüğü vitamin ve mineral takviyeleri almanız, bağışıklığınızı güçlendirmede en etkili koruyucu yöntemler arasındadır.
Bakterilerin ve virüslerin yaşam döngüleri farklıdır. Bakteriler canlı bir organizmaya ihtiyaç duymadan yaşamlarını sürdürebilir. Ancak virüsler sadece canlı bir hücre içerisinde çoğalabilir. Bu nedenle konakçı bir hücreye ihtiyaçları vardır. Yaşam döngüleri farklı olduğu için tedavileri de farklıdır. Bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde antibiyotik denilen ilaçlar kullanılırken viral enfeksiyon tedavilerinde, gerektiğinde kullanılmak üzere antiviral tedaviler uygulanır.
Antiviral ilaçlar, virüsün kendisini kopyalayarak çoğalmasına doğrudan müdahale ederek virüs popülasyonunu azaltmayı hedefler. Böylece bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine imkan sağlanmış olunur. Genellikle ağız yoluyla alınan viral ilaçlar, damar ya da kas içi enjeksiyonu şeklinde de uygulanabilir. Çeşitli interferon türleri, immünglobulinler ve aşılar viral enfeksiyonun tedavisinde uygulanan antiviral ilaçlardır.
Hastalık belirtileri birbiriyle benzerlik gösteren virüs ve bakteri enfeksiyonlarında tedavide uygulanacak ilaçlar farklılık gösterir. Antibiyotikler viral enfeksiyon tedavisinde etkili değildir. Ancak viral enfeksiyon belirtileri ile beraber bakteriyel enfeksiyon da varsa antibiyotik tedaviye eklenebilir. Bunun dışında gereksiz yere antibiyotik kullanımı, insan sağlığı açısından tehlikelidir. Koruyucu olması düşüncesiyle yapılan antibiyotik kullanımı da sıklıkla düşülen hatalardan biridir.