Şanlıurfa Viranşehir'da yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybeden 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak'ın annesi yaşadığı dehşet verici anları ve acısını anlattı.
İşte Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan o ropörtaj:
“Patlayan bir bomba! Sanıyordum ki yer yarıldı, ben yerin içinden çıktım. O gri görüntüler, ağlamalar ve bağrışmalar... Sonra ölüm sessizliği... Yavrumun, tozlar, molozlar ve cam kırıkları arasında göremediğim bedeni... Acımız tarifsiz, acımız büyük” diyor, elimi tutan anne. Mukadder Günak... Viranşehir’deki bombalı saldırıda katledilen 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak’ın annesi...
Şanlıurfa’da aldatıcı bir kış güneşi... Sessizce yasını tutan bu şehirde, kuru, kupkuru bir hava... Çıt çıkmıyor. Her yer sessiz. Yalnızca bir sokaktan ağıt sesleri yükseliyor... Birazdan bir araya geleceğim acılı annenin yanına giderken ayaklarım geri geri gidiyor. Kendi kendime mırıldanıyorum: Bu ağıtlar 11 yaşında bir beşinci sınıf öğrencisi için yakılıyor. İnanılır gibi değil! Yavru bir kediye süt vermek için annesinden izin alıp indiği evinin bahçesinde patlayan bombalarla durdu minik kalbi. Ahmet Oktay Günak... Şanlıurfalı... Tıpkı Gezi olaylarında ekmek almaya giderken ölen Berkin Elvan gibi... Masum çocuklar mı ödemeliydi kirli hesapların bedelini? Öykü insanın canını acıtıyor.
"OĞLUMLA BİRLİKTE TÜM UMUTLARIM VE HAYALLERİM DE GİTTİ"
Zihnimden benzer iki olayı geçirirken kendimi taziye evinde buluyorum. Kafam karmakarışık... Kadınlara ayrılan büyük bir salonda karşılıyor Mukadder Hanım beni. Önce acısını içine atar gibi dişlerini sıkıyor, sonra elimi tutup boynuma sarılıyor. Kulağıma sessizce, “Nice askerleri ve benim masum meleğimi öldürenleri sevindirmemek için ağlamayacağım. Başım dik” diyor titreyen sesiyle... Etrafımızda çember oluşturan birçok kadınla birlikte, gözleriyle oturacağım yeri işaret ederek bir yandan da acısını “Tam beş gün önce 11 yaşındaki bir çocuğu eller üzerinde taşıdı Türkiye. Bir daha söylüyorum başım dik. Ancak oğlumla birlikte tüm umutlarım ve hayallerim de gitti. Belki elini ömür boyu bırakmadığı bir sevdiği olacaktı, ülkesine faydalı bir mesleği... Asker olacaktı benim yavrum” diyerek tarif ediyor.
"YASTIĞA OĞLUM DİYE SARILIYORUM"
Mukadder Hanım’ı dinlerken kelimeler boğazımda düğümleniyor ve söyleyecek söz bulamıyorum. Acılı anne kaldığı yerden devam ediyor: “Ben yastığa başımı koyamıyorum. Yastığa oğlum diye sarılıyorum. Beni en iyi evladını kaybeden anneler anlar. Amacım bir yarayı kanatmak değil. Artık geçmişin telafisi yok ama başka çocuklar ölmesin diye bunların konuşulması gerekiyor.”
"MASUM BİR KEDİYE KIYAMAYAN MİNİCİK ÇOCUK"
Bir aydır beslediği minik kediye her gün süt verirdi. Olayın olduğu gün de kedisini doyurmak için beş dakika içinde gidip geleceğim anne dedi. Maalesef bir daha dönmedi. Masum bir kediye bile kıyamayan minicik bir çocuğu, bombalarla paramparça edecek kadar zalim bir yapılanmayı hiçbir şekilde kabul edemiyorum. Acımız çok çok büyük. Umutlarımız bitti. Her zaman şehit haberlerini büyük hassasiyetle izlerdim. Televizyonlarda duyduğum şehit haberinde, şehit annelerinin acısını kalbimde yaşardım. Ancak şimdi anlıyorum ki ben, insan o acıyı kendisi yaşamadan ne olduğunu anlamıyormuş. Bu söz boşuna söylenmemiş. Sahiden ateş düştüğü yeri yakıyormuş.
"GÖZYAŞI DÖKMEYECEĞİM"
- Beni karşıladığınızda, hainler sevinmesin diye asla ağlamayacağım dediniz.
İçim yanıyor. Kalbimde tarifsiz bir acı var. Yangınımız büyük. Maalesef bir evladı tabuta koymanın ne demek olduğunu öğrendim. Ancak buna rağmen gözyaşımı içime akıtacağım. Gözyaşı dökmeyeceğim ki o hainleri sevindirmeyeyim. Başımı öne eğmeyeceğim. Geride kalan biri 5, diğeri 3 yaşında iki çocuğum için dimdik duracağım. Hayata dair içinde binbir umut taşıyan günahsız bir çocuğu verdim ben kara toprağa.
- Geride kalan iki çocuğunuz büyüdüğünde abilerinin ölümünü nasıl anlatacaksınız?
Elbette ki abilerinin tam 11 yaşında şehit olduğunu gururla anlatacağım. Vatan sağolsun diyeceğim. Ancak tek dileğim bunları yapanların, bize bu acıyı yaşatanların bir an önce bulunup hesabını vermeleri. Onlar adalet önünde hesabını vermeden benim gözüme uyku girmeyecek...
"BİZE YAPILAN BU KÖTÜLÜĞÜN ÖTESİ YOK"
- Anlıyorum acınız dinmez, öfkeniz büyük ama içiniz nasıl soğur?
Acımız tarifsiz. İçimizi ne soğutur bilmiyorum ama tek bildiğim bunu yapanların bir an önce yakalanıp cezasını çekmesi. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız. Ben melek masum yavrumu toprağa verdim. Bize yapılan bu kötülüğün ötesi yok. Dilerim ki bu son olur. Başka anneler ağlamaz.
POLİS OLMAK İSTİYORDU
Baba Mustafa Günak, “Biricik oğlumu haince bir saldırıda kaybettim. Bu çok ağır” diyor. Günak sözlerine şöyle devam ediyor: “Benim oğlum polis ve asker olmak istiyordu. Demek o minik kalbinde bile ülkesini korumak yatıyordu. Ancak o bu ülkeye tam 11 yaşında şehit oldu. Konuşacak söz bulamıyorum. Tek dileğim bu olayı yapan ya da yaptıran tüm suçluların bir an önce cezasını çekmesi. Vatan sağ olsun. Dilerim ki Allah kimseyi evladıyla sınamasın.”