The Beaty and The Beast (Güzel ve Çirkin) masalının öyküsü 18. yüzyıldan kalan Fransız peri masalı olan La Belle et la Bete’e kadar uzanıyor. Fransız peri masalı aslında gerçek hayatta yaşanan bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. Masalın gerçek kahramanları olan Petrus Gonsalvus ve karısı Catherine’i bilenlerin sayısı oldukça azdır. 1500’lü yıllarda geçen bu olay masalda aslında gerilim içeren bir metafor olarak sunulmuştur.
İspanya’nın Tenerife adasında 1537 yılında doğan Petrus Gonsalvus, vücudunun tamamı kıllarla kaplı bir şekilde dünyaya gözlerini açtı. 16. yüzyılda çoğu kişinin daha önce rastlamadığı bu durum sonraki yıllarda “Kurt Adam Sendromu” olarak bilinen hipertrikoz hastalığının temelini oluşturdu. Petrus Gonsalvu’un çocukluğuna ve gerçek ailesi dair geniş bilgiler bulunmuyor. Ancak ailenin Petrus Gonsalvus’un hastaluğunu şeyatna marifeti olarak düşündükleri ve onu hiçbir zaman sevmedikleri söyleniyor.
16.yüzyılda farklılıkları olan insanlar genellikle dikkat çekiyordu ve özel olarak tanımlanıyordu. Bu durumda diğer insanların görebilmesi için sirklere satılıyor ya da krallara özel bir hediye olarak sunuluyordu. Avrupalı gezginler, Petrus 10 yaşındayken onu keşfetti ve Fransa Kralı II. Henry'ye hediye olarak verildi. Kral, dış görünüşünden ötürü dışlanan Petrus Gonsalvus’u bir soylu olarak yetiştirdi. Petrus Gonsalvus, askeri eğitim aldı ve kısa sürede Latince’de dâhil olmak üzere pek çok dili konuşabilecek duruma geldi.
1599 yılında kral öldükten sonra karısı Catherine de Medici, Petrus’u kendi himayesi altına aldı. Kraliçe diğer soylular gibi Petrus’un evlenmesini istiyordu. Ona uygun bir eş aramaya başladı. Sonunda hizmetçisinin kızlarından biri olan Catherine’i seçti. Bir süre sonra Catherine ve Petrus evlendi ve 7 tane çocukları oldu. Çocuklarından dördü aynı Petrus’un hastalığını taşıyordu. Çocukların her birine tıpkı babalarında olduğu gibi üst düzey bir eğitim verildi. Bu oldukça farklı olan aile üst sınıf insanların arasında günde güne popülerliğe kavuştu. Vücutları aynı hayvanlardaki gibi tüylerle çevrili olan bu aile, birçok sanatçının portrelerine konu oldu ve aristokratlar arasında bu portreler hediye olarak bile gönderildi.
17.yüzyıldan beri dünya genelinde hipertrikoz teşhisi konulan 50’den az vaka belgelendi. Şu ana kadar belgelenen kişiler arasında Gonsalvus ailesi bu durumun en bilinen örneği oldu.