Yeni anayasa için yürütülen Anayasa Platformu toplantısına katılmak için Ankara’dan Gaziantep’e giden TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile CHP Milletvekili Rıza Türmen ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal arasında ilginç diyaloglar yaşandı.
Milliyet gazetesinden Fikret Bila’nın haberine göre, tututku vekillerin durumu konusunda şu diyaloglar geçti:
Türmen: Sayın Başkan, Silivri’de hasta tutukluları ziyaret ettik. Sayın Ergin Saygun ve Fatih Hilmioğlu ağır hastalar. Silivri Devlet Hastanesi’nin mahkum koğuşu bir felaket. İnsanlar ölüyor. Bu işe Meclis Başkanı olarak bir el atmanız lazım.
Çiçek: Ne yapabilirim Sayın Türmen? Bilebildiğim kadarıyla hem cezaevi reviri hem de yakınlardaki hastanelerde sağlık hizmeti alıyorlar galiba. Bana yansıtılan konularda da yardımcı olmaya çalışıyorum.
Türmen: Efendim, revir veya Silivri Devlet Hastanesi’nden verilecek hizmetle çözülecek gibi değil. Sayın Ergin Saygun’un çok ciddi kalp ve böbrek sorunları var. Sayın Hilmioğlu da çok ciddi hasta. Gidin, ziyaret edin.
Çiçek: Sayın Türmen, tabii hangi birini ziyaret edeceksiniz. O konunun yaratacağı başka sorunlar olur. Benim Meclis Başkanı olarak da yetkilerim belli.
Türmen: En azından hasta olanları ziyaret edin sayın Başkan.
Çiçek: Benim ziyaretim farklı beklentilere yol açar.
Türmen: Adli Tıp’tan verilen raporlarla olacak gibi değil. Ziyaretimizde bizim doktor arkadaşlar baktılar. Ergin Saygun’un çok ağır sorunları olduğunu söylediler. Ona “Değil cezaevinde kalmanız, evde bile kalamazsınız” dediler.
Çiçek: Bu konuda benim yapabileceğim ne olabilir ki? Tutuklu milletvekillerinin hasta olan yakınlarını ziyaret konusunda bile siz takipçi olmadınız. Ben Meclis Başkanı olarak elimden geleni yapıyorum ama siz CHP olarak yapıcı bir yol izlemiyorsunuz. Mesela bana arkadaşlarınız bir yazı yazıyor. Yazı daha bana ulaşmadan basına veriyorsunuz. Sizi tenzih ederim. CHP’li yöneticiler için söylüyorum.
Türmen: Efendim bu siyaset veya hukuk konusu değil. İnsanlık meselesi. İnsanlar orada ölüyor.
Çiçek: Ben ne yapabilirim? Siz, tutuklu milletvekilleri için Danışma Kurulu’nda verilen kanun teklifini bile takip etmiyorsunuz? Örneğin Haberal konusunda. Kanun teklifi 16 Ocak’ta geldi. Sizin arkadaşlarınız, 17 Ocak’tan bu yana benim başkanlık ettiğim danışma kurullarımda bu kanunu öne alma konusunda teklif bile getirmediler.
Türmen: Ben bu konuyu başka türlü biliyorum. Bana anlatılan öykü farklı. Galiba AKP’nin de bu konuda bir teklifi var ve avukatlarla görüşmeyi de içeriyor. Bu konuda BDP ile anlaşamıyorlar. O nedenle, CHP’nin teklifi de dikkate alınmıyor.
Çiçek: O ayrı bir konu. CHP kendisinin takip etmesi gereken kanun teklifini Danışma Kurulu’nda gündeme getirmedi. Gerekçe olarak da “Efendim iktidar kabul etmedikten sonra niye getireceğiz” diyor. İktidar sizin getirdiğiniz hiçbir öneriyi kabul etmedi ama onları getirdiniz.
Türmen: Efendim bizim bu konudan iktidarın verdiği kanun teklifinden çok önce verdiğimiz bir kanun teklifimiz var. Şimdi, hükümetin 3. paketiyle birlikte alt komisyonda bekliyor.
Çiçek: Bu konuda kararı ya yargı verecek ya da kanun çıkarılacak başka yolu yok. Yargı bu yönde karar vermiyor. Peki kanun nasıl çıkarılacak?
Bal: Efendim tutuklu milletvekilleri konusunda bir ayrım yapılması bize göre zorunlu. BDP’nin tutuklu milletvekillerine yöneltilen suçlamalar nitelik olarak ayrı. BDP’lilerin yargılandıkları suç bölücülüktür. İçlerinde mahkumiyeti kesinleşenler bile var. Bizim milletvekilimiz Engin Alan Paşa bir mektup göndermiş, kendisi için hiçbir şey istemiyor. Sadece oradaki hukuksuzlukları anlatıyor. Suçlamaların ve mahkumiyetin niteliğine bakmak ve ona göre ayrı değerlendirme yapmak gerekir. Bunu yapmazsanız, yarın öbür gün dağdakini (PKK’lıları kastediyor) milletvekili seçer gönderirler.
Çiçek: Şimdi bu yol açılırsa ne olur? Bildiğim kadarıyla Murat Karayılan’ın bir mahkumiyeti yok. Karayılan dağdayken aday gösterilir, seçilirse ne yapacaksınız? Yol açılırken nereye varabileceğini düşünmek lazım.
Bal: Biz de bunu düşündüğümüz için ayrı değerlendirilmeli diyoruz sayın Başkan. Özellikle aday gösterirler.
Türmen: Bunlar ayrı konu. Biz tutukluluk süresinin çok uzun olduğunu belirterek çözüm bulunmasını istiyoruz. Tutuklular için ayrı ayrı kanun çıkaramazsınız.
Bal: Ayrı olur mu efendim? Tutukluluk suçun niteliğinden ayrı değerlendirilemez.
Türmen: Ayrıdır efendim. Tutukluluk hali, suçların niteliğinden ayrı değerlendirilebilir.
Çiçek: Sayın Türmen, aslında siz bu arkadaşları aday gösterirken hata yaptınız. Bunun böyle olacağı belliydi. Sabih Kanadoğlu sizi uyardı ama dinlemediniz. Keza diğer partiler de öyle. Van’dan aday gösterilip seçilen Kemal Aktaş’ı mahalli mahkeme zaten mahkum etmiş.
Sıradan bir avukat bile Yargıtay’ın onaylanacağını tahmin eder. Buna rağmen aday gösteriliyor. Şimdi mahkumiyeti kesnileşti. Sayın Türmen, bir çözüm aranacaksa mesela genel başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu, niye gidip Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmiyor. Barroso ile görüşüyor, Papandreu ile görüşüyor ama Başbakan ile görüşmüyor.
Türmen: Efendim, bir hukuksuzluk yapıldığı zaten belli. Bu sorunu çözmek için mutlaka Başbakan’ın ayağına gitmek zorunda mı?
Çiçek: Efendim, meseleyi ayağına gitmek gibi almayın. Nihayet iktidar partisi kabul etmedikçe muhalefetin kanun çıkarma imkanı yok. Anlatılması yararlı olmaz mı?
Türmen: Efendim demek ki, bu meseleye siyasi olarak bakılıyor. Bu tutukluluk ve davalara hukuki olarak bakılmıyor. Oysa ben ısrarla diyorum ki, orada insanlar ölüyor.
Çiçek: Bir çözüm bulmak için de iktidara kabul ettirmek gerekiyor. Başka türlü kanun nasıl çıkacak?
Türmen: Efendim, biz kanun tekliflerini bu konuda, çok önce verdik. Fakat çözüme dönük bir yaklaşım görmüyoruz. İktidarın böyle bir bakışı yok. Onun için sizin de Meclis Başkanı olarak devreye girmeniz lazım.
Çiçek: Ben yetkilerim içinde uzlaşma sağlanması konusunda elimden geleni yaptım. Ama siz bir teşekkür bile etmeyi bilmiyorsunuz.
Türmen: O zaman ben teşekkür ediyorum size...
Çiçek: Şahsınızı tenzih ederim, ben size teşekkür ediyorum. Meclis’e girmeme sorunu yaşandığında ne kadar gayret gösterdiğimi biliyorsunuz. O deklarasyonun hazırlanmasında ne kadar sıkıntı çektiğimi biliyorsunuz. Sonunda, ortak metinler oluşturuldu ve açıklandı. Ama, bir teşekkür bile edilmedi bana. Teşekkür bir yana, hakaret ediliyor. (Kılıçdaroğlu’nun evrak memuru demesini kastediyor).