Akdoğan, “Biz uhuvvet dedikçe saldırganlaşanlara ve belden aşağıya vuranlara karşı sorumluluk duygusuyla bir kez daha seslenmek istiyorum” dedi.
Hükümet cemaat gerilimini Star gazetesindeki köşesinde “Ellerinde nur mu var, topuz mu” başlıklı yazısı ile kaleme alan Başbakan Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden Yalçın Akdoğan, Gülen’in bedduasına Said Nursi’nin “Ben Risale-i Nur mesleğinin esası ve otuz seneden beri bir dlistur-u hayatım olan şefkat itibariyle bir masuma zarar gelmemek için bana zulmeden canilere değil ilişmek, hatta beddua edemiyorum” sözleriyle cevap verdi.
Fenalığa fenalıkla mukabele etmenin husumeti artırdığını geçen hafta yazdığını hatırlatan Akdoğan, yanlışlarını sıraladığı cemaate yönelik uyarılarına Başbakan Erdoğan üzerinden devam etti. Akdoğan şunları kaydetti:
“AMACA ULAŞMAK İÇİN HER YOLU MÜBAH GÖRENLER...”
Başbakan Erdoğan’ı herkes çok iyi tanıyor. Tehditle, şantajla, korkutmayla, karamayla, çamur atmayla, tertip ve tezgahla oluşan gücün milletin hayrına olmadığını çok iyi bilir.
Muhafazakar kitleyi hasım gibi gören kirli odaklarla, şer gruplarla, laikçi partilerle işbirliği yaparak yol yürünemeyeceğini çok iyi bilir.
Gayrı milli ve gayrı dini güç merkezlerinin ekmeğine yağ sürenlerin bu ülkeye fayda sağlayamayacağını çok iyi bilir.
Kendi ülkesinin müli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir.
Amaca ulaşmak için her yolu mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir.
AK Parti iktidarı, tam da milletin bu çarpıklıklarla mücadelesinin adıdır.
“BAŞBAKAN ÜLKENİN İSTİKBALİNİ HİÇ KİMSENİN ZARARA UĞRATMASINA İZİN VERMEZ”
Akdoğan yazısını şöyle devam ettirdi:
“Biz uhuvvet dedikçe saldırganlaşanlara ve belden aşağıya vuranlara karşı sorumluluk duygusuyla bir kez daha üstadın sözleriyle seslenmek istiyorum: ‘Ey ehl-i hak olan Ehl-i Siinnet ve Cemaat! Ve ey Al-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Aleviler! Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde (kutsal bağlar aranızda) varken, iftira/a iktiza eden cüz’î (ayrılığı gerektiren küçük) meseleleri bırakmak elzemdir.’
Başbakan hangi düşünceden olursa olsun halkın her kesimine karşı kucaklayıcıdır, şefkatlidir, ülkenin birlik ve bütünlüğünü, toplumun kardeşlik ve tesanüdünü çok önemser. Ancak milletin selametini de, ülkenin istikbalini de, devletin bekasını da hiç kimsenin zarara uğratmasına izin vermez.”