Yalnız ve Yaralı Bir Hayat: Fikret Mualla

İzmir’deki Folkart Galeri’de sadece Türkiye’nin değil dünyanın önemli ressamlarından biri olan Fikret Mualla’nın 55 eserinden oluşan bir sergi açıldı. Sergide, Paris Ekolü’nün özgür ve özgün temsilcisine ait eserlerin yanı sıra mektupları, kitapları ve kişisel eşyaları da yer alıyor

İzmir’deki Folkart Galeri’de sadece Türkiye’nin değil dünyanın önemli ressamlarından biri olan Fikret Mualla’nın 55 eserinden oluşan bir sergi açıldı. “Yalnız ve Yaralı Bir Hayat” adını taşıyan sergide, Paris Ekolü’nün özgür ve özgün temsilcisine ait eserlerin yanı sıra mektupları, kitapları ve kişisel eşyaları da yer alıyor.

Serginin proje direktörü Fahri Özdemir VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada sergideki eserlerin 30’a yakın koleksiyoner, kurum ve kişiden toplandığını söyledi. Fikret Mualla’nın Türk resmine sahtesi en fazla üretilen sanatçı olduğunu belirten Özdemir, sergilenen 55 eserin hepsinin birinci elden toplanan, sertifikalı eserler olduğunu vurguladı.

Sadece sanatçı kimliğiyle değil yalnız ve yaralı hayat hikayesiyle de dikkat çeken Fikret Mualla, 1903 yılında Düyun-u Umumiye’nin İkinci Müdürü Ekrem Bey ile Nevber Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi. 1967 yılında öldüğü Paris’te bir kimsesizler mezarlığına gömüldü. Kemikleri yıllar sonra Türkiye’ye getirilerek gömüldü. Sergide, sanatçının ilk gömüldüğü kimsesizler mezarlığındaki mezar taşı, kendi yazdığı Schiller kitabının ilk baskısı, Nazım Hikmet tarafından yazılan ve desenleri Fikret Mualla tarafından yapılan “Benerci Kendini Niçin Öldürdü” kitabının 1932’deki ilk baskısı da yer alıyor.

Resim ve alkol dolu bir hayat

12 yaşında futbol oynarken ayağını kuran Fikret Mualla, hayatının geri kalan kısmını topal olarak geçirdi. Ardından okuduğu yatılı okulda İspanyol Nezlesi kapan ünü sanatçı, bu hastalığı annesine bulaştırarak ölümüne neden oldu. Ömrü boyunca bunun suçluluğunu duydu.

Babasının yaptığı evliliğe tepki gösteren Fikret Mualla bu dönemde ilk kez akıl hastanesine yattı. Ancak hayatı boyunca birçok kez akıl hastanelerinde yatacaktı. Daha sonra mühendislik eğitimi için yurtdışına gönderilen Mualla, bu eğitimin yarım bırakarak önce Münih, sonra Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ne gitti. Almanya yılları sadece resimle değil, alkolle de ilişkisinin yoğunlaştığı bir dönem oldu.

Fikret Özdemir daha sonra Türkiye’ye dönen Fikret Mualla’nın 1936 yılında Beyoğlu karakolunda gördüğü işkencenin de sanatçıda büyük bir travmaya yol açtığını belirtti. Özdemir, “Sürekli bir polis korkusu, takip edilme korkusu, öldürülme korkusu, ölene kadar da hiç yakasını bırakmadı” dedi.

“Dünya resminde yer edinmiş ilk Türk ressam”

Daha sonra Paris’e yerleşen Fikret Mualla, Özdemir’in ifadesiyle “Türk resminde dünyaya açılan ilk kapı, dünya resminde yer edinmiş ilk Türk ressamıdır”. Özdemir, “Fikret Mualla’nın yaşamı ağır bedeller üzerine kurulmuş. Bu ağır bedellerde siyah beyaz yaşamış bir insan. Ama yaptıkları son derece renkli. Paleti çok renkli bir ressam. Ekollerin dışında olan bir sanatçıdır aynı zamanda Fikret Mualla. ‘Hiçbir ekol içinde değilim, ekollerin dışındayım’ savıyla ortaya çıkmış bir insan”.

Fikret Mualla da yaşadıklarını şu sözlerle dile getirmişti: ““Diğer ressamlarla, ekollerle alakalı değilim. Ben bütün cereyanların dışında olmaya çalışıyorum. ‘Boynunu eğ’ diyorlar. Eğilmiyorum da. İlerlemiyorum da. Orta yerde kalıverdim. Sabah dörtte uyanıyorum. ‘Yine yaşıyorum’ diye bir üzüntü çöküyor üzerime. Uykuda ölebilmek, ne tatlı bir şey! Yaşamak, üzüntülü...”

Picasso ile arkadaşlık

Paris’te Fikret Mualla’nın dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso ile yakın arkadaş olduğunu söyleyen Özdemir, iki ressamla ilgili ilginç bir anıyı da anlattı: “Fikret Mualla, Paris’te zengin bir koleksiyoner bayana aşık. Bir gün ona Picasso ile arkadaş olduğunu söylüyor. Ancak kadın inanmıyor. Birkaç gün sonra birlikte Picasso’nun atölyesine gidiyorlar. Picasso, Fikret Mualla’yı kapıda karşılıyor. Ona bir tablo hediye ediyor. Fikret Mualla o tabloyu yok pahasına satıyor. Aldığı parayla da 15 gün büyük bir tatil yapıyor. Hıfzı Topuz, Fikret Mualla’nın kendisine ‘Parayı bir güzel yedim. Ama hayatımın en güzel 15 günüydü’ dediğini anlattı”. Özdemir, söz konusu tablonun birkaç yıl önce İtalya’da 25 milyon dolara satıldığını da sözlerine ekledi.

Fikret Mualla’nın resim, içki ve akıl hastaneleri arasında geçen yaşamından geriye, evrensel boyutta eserler kaldı. Özdemir, açılan serginin büyük bir vatan özlemi içinde ölen sanatçıya karşı bir çeşit özür niteliği taşıdığını vurguladı. Sergi, 17 Mayıs’a kadar ücretsiz gezilebilecek.