Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) ev sahipliğinde Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Projesi ile ortaklaşa düzenlenen Yargı Etiği Sempozyumu, Ankara'da başladı.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Genel Müdürü Phillippe Boıllat'ın mesajının okunması ile başlayan sempozyumun açılışını yapan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, "Pratiğin bilimi olarak etik, bilgi adına değil eylem adına harekete geçen bir ahlaki eylem kuramıdır. Öyle olduğu için etik, kuram oluşturmak amacıyla geliştirilmiş olmadığı gibi entelektüel zevklere ve züppeliklere hizmet eden düşünsel bir uğraş değildir. Etik, Aristo'nun ifadesi ile eylem üreten bilgi olarak düşünce ile eylemin birlikteliğidir" dedi.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden en önemlisinin insan haklarının güvence altında tutulması ve bu hakların kullanılmasına engel teşkil edecek her türlü sorunun ortadan kaldırılması olduğunu söyleyen Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı Sadullah Ergin, "Herkesin hak ve hükümlüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından tam bir eşiklikle adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahip olduğu, insan haklarına ilişkin tüm belgelerde güvence altına alınmış bir ilkedir. Modern ve demokratik bir toplum idealinin gerçekleşmesinde belki de en önemli işleve sahip olan yargı erkinin, toplumunun genel çıkarı ile birey hakları ve menfaatleri arasındaki adil dengeyi bulmak gibi zor, ama bir o kadar da kutsal bir görev icra ettiği kuşkusuzdur. Bu görevi yerine getirirken yargının iş tutarlılığı ve manevi gücü ile yargı sistemine olan kamusal güvenin sağlanması son derece önemlidir. Yargı yetkisini kullanan kişilerin bir takım özelliklere sahip ve toplum tarafından genel kabul gören etik değerleri taşıyor olmalarının kendilerine ve yargıya olan güveni ve saygıyı artıracağı şüphesizdir. Hakimlerin taşıması gereken nitelikler bakımından hukuk tarihimizdeki en dikkat çekici tanımlama Mecelle'de yapılmıştır. Buna göre hakim; hakim fehim, müstakim ve emin, mekin, metin olmalıdır. Bugün ki ifadesi ile hakim akıllı, adaletli, anlayışlı olmalıdır, insanlar arası ilişkilere vakıf olmalıdır, doğru sözlü, ahlaklı, güvenilir, şeref sahibi olmalıdır, etki altında kalmalardır, ciddi ve sabırlı olmalıdır. Adalet dağıtmak gibi çok hassas ve bir o kadar da önemli görev ifa eden hakim ve savcılarımızın davranışlarına kılavuzluk edecek olan ilke ve kuralları oluşturmak, geliştirmek ve bunların uygulanmasını savunmak amacıyla yargı etiğine özel önem verilmesi gerektiği ortadadır” dedi.
“YARGI ETİĞİ MAALESEF BUGÜNE KADAR YETERİNCE ELE ALINIP İŞLENEMEMİŞTİR”
“Günümüzde yargı etiği maalesef bugüne kadar yeterince ele alınıp işlenememiştir” diyen Ergin, şunları söyledi:
“Hukuk sistemimizde bu konuyu sistematik olarak düzenleyen ayrı bir yasal düzenleme olmamakla birlikte Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından 23 Nisan 2003 tarihinde kabul edilen Bangalor Yargı Etiği İlkeleri HSYK tarafından 27 Haziran 2006 tarih ve 315 sayılı karar ile benimsenmiş ve bu durum tüm hakim ve savcılara duyurulmuştu. Söz konusu ilkelerin amacı hakimlere yönelik meslek ahlakı standartlarının oluşturulması olarak tanımlanmıştı o gün. Her biri birer değer olarak tanımlanan meslek ahlakına ilişkin ilkelerin bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlıklık, dürüstlük ve eşitlik ile ehliyet ve liyakat olarak belirlendiği görülmektedir. Hakimlere rehberlik edecek ve yargı etiğini düzenleyecek bir çerçeve çizmeyi amaçlayan bu ilkeler aynı zamanda kamuoyunun yargıya olan desteğini ve güvenini de artırmayı hedeflemiştir. Bunun bir sonucu olarak HSYK tarafından söz konusu Bangalor Yargı Etiği İlkelerine değişik tarihlerde göndermeler, atıflar yapılmıştır. Etik değerler konusunda ortaya çıkan her tartışma yargıya olan güveni, dolayısıyla hukuk devleti inancını zedeleyecek nitelikte sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle uluslararası belgelerin yanı sıra kendi toplumsal ve kültürel yapımız dikkate alınarak belirlenecek etik değerlerin bir an önce uygulamaya konulması hayati derecede önemlidir. Bu eksikliği ve ihtiyacı gören HSYK, 2012-2016 yıllarını kapsayan stratejik programın içerisine yargı mensupları için mesleki etik kurallarının oluşturulması amacıyla çalışmaların yapılmasını bir hedef olarak belirledi. Bu hedefi gerçekleştirmek amacıyla yüksek kurul yargı etiği konusunda AB ile bir proje hazırlamıştır. AB kurumları tarafından kabul gören yargı etiği projesi 2013 yılı içinde Avrupa Konseyi ile birlikte yürütülmeye başlanılacak olup, 2 yıl içinde tamamlanması hedeflendi. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının her dönemde tartışılan ve üzerinde çok konuşulan bir konu olması ve ülkemizde yargı etiğine ilişkin temel kodların tam olarak belirlenememiş olması nedeniyle tüm yargı aktörlerinin geniş katılımıyla düzenlenen bu sempozyumun ilerideki çalışmalarımıza katkı sağlayacak olması nedeniyle çok önemli olduğunu düşünmekteyiz."
“HAKİMİN OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER ASLINDA İNSANIN ÖZELLİKLERİNİ TARİF EDİYORUZ"
Etiği; evrenselliği esas alan bir şekilde iyi ve doğru olanı gösteren kurallar bütünü olarak değerlendiren Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu da, "Aynı alanı paylaşmasına rağmen onu ahlaktan ayıran yünü evrensel olmasıdır. Bir ülkeye göre değil de dünyadaki ülkeler bütününe daha da yaygınlık gösteren ve onların toplum inançlarına göre doğru veya doğru olmayanı kurala bağlayan bir kavramdır etik. Ancak bu onun yerel unsurları içermemesi, onun milli olmaması anlamına da gelmez. Meslek açısından ise o meslek mensuplarının hangi şekilde davranmaları gerektiğini, neyi yapmalarının uygun olduğunu ve neden sakınmaları gerektiğini belirten kurallardır. Etik konusunda özellikle son zamanlarda belirgin bir şekilde yargının gündeme girdiğini gözlemekteyiz. Bunda etiğin yargı bakımından öneminin uluslararası alanda fark edilmesi ve bu konuda yapılan çalışmaların hız kazanması etkileyici olmuştur. Avrupa Konseyi tarafından 1998 yılında kabul edilen Hakimlerin Statüsüne İlişkin Avrupa Şartı, Evrensel Hakimler Şartı, BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından 2003 tarihinde kabul edilen Bengalo Yargı Etiği İlkeleri, Avrupa Konseyi bünyesinde kabul edilen 2005 tarihli Savcılar için Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları, Budapeşte İlkeleri bu konudaki belli başlı uluslararası metinler olarak göze çarpmakta. Ülkemizde ise Bengolay Yargı Etiği ilkeleri ve Budapeşte ilkeleri 2006 yılında HSYK tarafından benimsenmiş ve yargı teşkilatına bildirilmiştir. Yargı etiği ile ilgili olarak gerek hakim adaylarının yetiştirilmesinde gerekse hakimlerde farkındalığın oluşturulması için çalışmaların yapıldığını gözlemekteyiz. Daha Medeni Kanun'dan Mecelle zamanında bir hakimin hangi özellikleri taşıması gerektiği kanunla belirtilmiştir. Hakim; kendisinden emin olacak, güvenilir olacak, kararlı, doğru, dürüst olacak gibi kavramlar kanun ile birlikte getirilmiş. Bizim kanunlarımıza baktığımız zaman böyle bir tarif ile bugün karşılaşmamış söz konusu değildir. Başta anayasamız ve muhtelif kanunlarda hakimleri tarif ederken veya onların işlevleri ilgili olarak neleri yapması gerektiği, nelerden sakınması gerektiği gibi kurallar parça parça gözümüze çarpabilir. Ama yasal bir metin olarak 'hakim şu özellikleri taşımalıdır’ şeklinde bulamayız. Acaba bugün belki bu sempozyumların sonucu olarak böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var mıdır, yok mudur? Biz böyle bir düzenleme yapılmasına kurumsal olarak karşı değiliz, benim vurgulamak istediğim başka bir konu var, bu hakimin olması gereken özellikler aslında insanın özelliklerini tarif ediyoruz" şeklinde konuştu.
"ADİL OLMAK AYNI ZAMANDA DENGELİ OLMAK DEMEKTİR"
Kişilerin ahlak kurallarına uyup uymamasının içinde yaşadığı toplum ile ilişkisine bağlı olarak kişinin vicdanı ile ilgili bir durum olduğunu söyleyen Yargıtay Başkanı Ali Alkan ise, "Oysa kamu görevini yerine getirenlerin görevin gerektirdiği iş ahlakına uygun davranması sadece kendi vicdani anlayışıyla ilgili olmayıp aynı zamanda bütün toplumu da ilgilendirmektedir. Bu nedenle belli bir mesleği icra edenler toplumun kendisinde bulunmasını istediği, arzu ettiği, mesleklerinde uyulması gereken davranış biçimlerine uygun davranmak zorundadır. Adalet toplum hayatındaki önemi sebebiyle en küçük hatayı kaldıramayacak kadar önemlidir. Hakim ve savcılarımız görevlerini ifa ederken büyük bir vicdani sorumluluk altına girmektedirler. Adalet hizmetinde görev alanların vicdanların üzerinde yer alan ağır yükün kaldırılmasında etik kurallara uygun davranmak en büyük yardımcıları olacaktır. Anayasanın 138. maddesinde ifadesini bulduğu gibi, hakimler anayasa ve kanunlara uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Vicdani kanaate yön verecek davranış ilkeleri ise hakimin sahip olduğu ahlaki anlayıştır. Bir hukukçudan hem özel hem de kamusal yaşamında yüksek etik standart göstermesi beklenir. Başkaları için sıkıcı olabilecek bir davranış biçimi hakimler için yaşam tarzı halini almalıdır. Adil olmak aynı zamanda dengeli olmak demektir. Davranışlarıyla aşırıya kaçmama her iki tarafın hak ve çıkarlarını dengeli bir biçimde gözetmektir. Hakim ve savcılar sadece önlerine gelen dosyalarda veya soruşturmalarda değil, bütün hayatlarına da adil olmalıdırlar. Birlikte yaşadığı mesai arkadaşlarına, aile fertlerine kadar herkese karşı adil olmalıdır. Sadece kendi çıkarını ya da bir tarafın çıkarını düşünen bir kişi adil olmadığı gibi hakim de olamaz. Adalet hizmetinde görev alanların adil ve etik olmaları en temel vasıfları olmalıdır. Hakimin vereceği kararların kişisel ve toplum açısından kabul edilir olması ve adaletin gerçekleştiği inancının yerleşmesi bakımından davranışlarının meslek ahlak kurallarına uygun olması gerekmektedir. Bunun yanında karar verici konumunda olanların davranışlarının bütün toplam tarafından büyük bir dikkat ile izlendiğinin bilinci ile hakimin güvenilir, dürüst ve evrensel etik değerlere sahip olması gerekir. Bir mesleğin saygınlığı yapılan iş kadar o işi yapanlar ile birlikte önem arz eder" dedi.
“HAKİMİN TARAFSIZLIĞI, BAĞIMSIZLIĞI VE DÜRÜSTLÜĞÜ ONUN ONURUDUR”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ahlaki ve etik değerlerin hayat bulduğu ana rahminin insanlık onuru olduğunu söyleyerek konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Geçmişte yaşadığımız, usandığımız, yorulduğumuz, bitip tükenmek bilmeyen kavga ortamından uzaklaştıran ve asli görevinin en doğal uzantısı olan adil bir yargı düzeninin nasıl oluşacağı sorununa katkı ve çare arayan anlayış sahiplerine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Seçilen konu çok önemli. Kurulumuzun değerli yöneticileri aslında bugün konuşturacakları uzmanlarımıza yargının anjiyosunu yaptırarak hangi kanalın tıkalı olduğunu öğrenmek istiyorlar. Ortaya çıkacak rafine edilmiş görüş ve düşüncelerin hem ülkemiz hem de dünya hukuk değerlerine önemli açılımlar sağlayacağına olan inancımı belirtmek isterim. Yargıda etik ve ahlak konusunun evrensel boyutları düşünüldüğünde sorunun sadece yargıyı değil, ekonomiyi, siyaseti ve tüm sosyal alanları da ilgilendirdiğini ve bu nedenle dünya sorunu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Etik ve ahlak gibi kavramlar hukukunda temelini oluşturduğundan bu temellere dayalı zemin etütleri iyi yapılmamış hukuksal projeler adalete dönüşemeyeceğinden daha çok hak ihlalini beraberinde getirecektir. Toplumun ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanda değişim ve dönüşümünü en etkili biçimde gerçekleştiren hukukun gücüdür. Hukukun bu dönüştürücü gücünü yalnız başına gerçekleştirme şansı düşüktür. Hukukun adalete dönüşmesi ancak ahlaki ve etik değerler ile insanlık onuru gibi üstün değerlerin katkılarıyla mümkün olabilir. Vicdanların bekçisi bence bu değerlerdir. Bu değerler aynı zamanda vicdan denen her neyse onun sağırlaşmasını ve hissizleşmesini engelleyen denetim araçlarıdır. Bunlar yoksa adaleti hissedemeyiz. Ahlaki ve etik değerler esasında yargıcın iç dünyasının sorunudur. Bunlar bazen pozitif kurallar haline gelse de sorunun çözümünde yalnız başına etkili olamıyor. Bütün kutsal düşüncelerin, kültürlerin, ahlaki ve etik değerlerin hayat bulduğu ana rahmi insanlık onurudur. Onur yoksa insan da yoktur. Bu değeri yargı için uyarlayacak olursak hakimin tarafsızlığı, bağımsızlığı ve dürüstlüğü onun onurudur. Yönetimlerin sebep olduğu hak ihlaline uğrayan bireylerin sığınacağı tek yer hakimlerimizin vicdanıdır. Bu ihlalleri ortadan kaldıracak olan da vicdanı özgürleşmiş yargıçlarımızdır. Yargı bağımsızlığı anayasal ve yasal teminatlara kavuşturulurken, tarafsızlık hakimin özgür vicdanının güvencesine terk edilmiştir. Bu nedenle hakim tarafsızlığını etkileyecek öznel duygularına, düşüncelerine, ideolojisine, kutsallarına, dostluk ve düşmanlık hislerine karşı kayıtsız kalmak zorundadır. Mahalle baskısı, kendi koruma içgüdüsü, aidiyet taşıdığı çevresinde dışlanma korkusu hakim tarafsızlığını ortadan kaldıran ve meslek onuruyla asla bağdaşmayan olumsuzluklar olarak sıralanabilir. Denilebilir ki, vicdan özgür değilse akıl güvenliğinden de söz edilemez."
Açılış konuşmalarının ardından aile fotoğrafı çekildi ve toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz