Babacan, “Yargı hizmetleri vatandaşın memnuniyetini ölçtüğümüz araştırmalarda hızla gerilere düşen bir alan” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için mücadele vermesi gerektiğini belirterek, “Mücadele diyorum çünkü maalesef son 12.5 yıllık dönemde Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı” dedi.
Kurumların güven anketlerine ve kamuoyu çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargının maalesef alt sıralarda çıktığını kaydeden Babacan, “Hukuk halkımızın memnuniyetini ölçen araştırmalarda da memnuniyet seviyesinin hızla düştüğü bir alan. 2003 yılından bu yana vatandaşlarımıza ‘Sağlık hizmetlerimizden memnun musunuz?’, ‘Eğitimden memnun musunuz?’, şeklinde sorular sorarak memnuniyetini ölçüyoruz. Burada en hızlı düşüşün yargı hizmetleri olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM PROGRAMI
Dünya Gazetesi’nin DHL Express işbirliğiyle Akbank ve Vodafone sponsorluğunda bu yıl 14.’sünü düzenlediği ‘İhracatın Yıldızları-İhracatı Teşvik Ödülleri’ töreninde konuşan Babacan, Hükümet olarak daha önce açıkladıkları 25 dönüşüm programının dışında iki önemli konu bulunduğunu, bunlardan birinin 17 Nisan’da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nca açıklanan ‘Yargı Reformu Stratejisi’ olduğunu anımsattı.
Hepsinden önemli olan bir konununda eğitim olduğuna dikkati çeken Babacan, bununla ilgili de çok geniş çalışmaları bulunduğunu söyledi.
Yüksek öğretimle ilgili ayrı bir dönüşüm programları olduğunu ifade eden Babacan, “Onu tamamladık.
Normalde bu programlar 25 değil, 26 idi. Fakat ideolojik ve siyasi tartışmaların bir bakıma kurbanı olabilir diye bu konuyu kenarda tuttuk, açıklamadık” dedi.
CARİ AÇIK SORUNUNA ÇÖZÜM
Ayrıca ilk, orta ve lise ile ilgili başta öğretmen stratejisi olmak üzere yapılacak çok iş olduğunu vurgulayan Babacan, bunların çalışmalarının önemli ölçüde hazır olduğunu fakat sakin bir ortamda seçim sonrası ve rasyonel bir iklimin hakim olduğu bir ortamda bunları kamuoyunun gündemine getirip bu reformları hayata geçirmek istediklerini ifade etti.
Emeğin ve beyin gücünün oluşturduğu katma değerin ülkelerin milli gelirini belirleyen önemli faktörlerden olduğunu belirten Babacan şöyle devam etti: “Sermayenin zaten bir getirisi olur. Ama o emeğin, iş gücünün, beynin getirisi ancak ve ancak daha iyi eğitilmiş bir nüfus ile mümkün. Cari açığımızın uzun vadede kalıcı olarak düşmesinin en belirleyicisi de bu olacak. Daha yüksek katma değer ürettiğimizde, daha iyi eğitilmiş bir toplum olduğumuzda, o zaman cari açık Türkiye’nin gündeminde olmayacak. Daha iyi eğitilmiş iş gücünün oluşturduğu ürün her şeye bedel. İhracatımızın kilogram fiyatını yükseltelim derken aslında emeğin, beynin katma değerini artırmaktan bahsediyoruz.”
MAKRO İSTİKRAR İÇİN 3 AYAK SAĞLAM OLMALI
TÜRKİYE’nin bir başka sağlam ayağının bankacılık olduğunu dile getiren Babacan, bir başka önemli ayağın da para politikaları olduğunu ve bunun merkez bankası’nın çalışma alanı olduğunu söyledi. Merkez Bankası’nın küresel şartların ve ülkenin içinde bulunduğu iç konjonktürün gereğini yapıyor olması gerektiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi: “Bunu da her durumda Merkez Bankası’nın gerçekleştiriyor olması lazım. Bu da önemli taşıyıcı bir sütun. Bu alana da son derece dikkat etmek gerekiyor. Makro çerçevede en önemli konular; bankacılık, kamu maliyesi ve para politikası... Bu üç sütunda sağlam olacak, birini kesip gevşettiğinizde üç ayaklı sehpa nasıl ayakta durmazsa makro çerçeveniz bozulur. Makro ekonomik istikrar ve makro çerçeve dediğimizde bu üç ayak var. Birini gevşettiğinizde masa sallanır, tamamen kestiğinizde devrilir.”