İLYAS GÜN - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, "Bizans zindanlarının bulunduğu, haksız ve hukuksuz yargılamaların gerçekleştiği, 1960 darbesi sonrasında dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idam sürecinin başladığı Yassıada'nın yeni yapılanması ile tüm dünyaya demokrasi ve özgürlükler konusunda mesaj verilecek." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Yassıada Projesi'ni hazırlayan Karaaslan, AA muhabirine, Yassıada'nın Türk milletinin zihnine 1960 darbesi sonrasında girdiğini, adanın tarih boyunca hep politik sürgünlerin uğrak yeri haline geldiğini söyledi.
Yassıada'nın hep sürgünlerin yaşandığı acılı bir ada olduğunu belirten Karaaslan, "İstanbul'da bu adalar 'Hayırsız Adalar' zinciri olarak anılır. Adanın acı tecrübeleri var. 1960 darbesi öncesinde buraya subayların kalması için lojman ve spor tesisleri yapılmış ama bunların 1960 darbesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin en hukuksuz yargılamalarının yapıldığı salonlara ve zindanlara döndüğünü gördük." ifadesini kullandı.
Yassıada'da Demokrat Parti kadrolarından 500'den fazla kişinin 11 ay boyunca yargılandığını hatırlatan Karaaslan, şöyle devam etti:
"Daha sonraki süreçte bu ada çok atıl durumda kaldı. Seneler boyunca birtakım denemeler, farklı fonksiyonlar üstlenmesine rağmen hiçbir zaman başarıya ulaşılamadı. Çok uzun yıllardır terk edilmiş durumda. Keşke sadece terk edilmiş kalsaydı. Biz adaya ilk gittiğimizde hepimizin içi acıdı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla adanın adının "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" olarak değiştirildiğini aktaran Karaaslan, "Bizans zindanlarının bulunduğu, haksız ve hukuksuz yargılamaların gerçekleştiği, 1960 darbesi sonrasında dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idam sürecinin başladığı Yassıada'nın yeni yapılanması ile tüm dünyaya demokrasi ve özgürlükler konusunda mesaj verilecek." dedi.
- "Adanın ruhuna zarar verilmeyecek"
Karaaslan, bazı kesimlerin adayı ormanlık alan gibi gösterdiğini, orada birtakım yapılar yapılacakmış gibi algı yaratmaya çalıştığını, bunun asla gerçekçi olmadığını anlattı.
Adada spor salonu, lojman binaları ve birçok yapının bulunduğuna dikkati çeken Karaaslan, şunları söyledi:
"Eski yapıların çok farklı amaçlarla kullanıldığını, bu yapıların ayakta bile durmakta zorluk çektiğini gördük. Buraya proje planlanırken alanın ruhuna zarar vermeyecek, onun birikimlerini destekleyecek nitelikte olmalıydı. Bu değişim sadece isimdeki bir değişikliğe ifade etmiyor, aslında bir bakış acısını da ifade ediyor. Demokrasi ve özgürlükler konusunda hem Türkiye'de hem de dünyada yaşanmış tecrübelerin bir arada olduğu farklı mekansal düzenlemelerin yanı sıra aynı zamanda adanın merkezinde konumlandırdığımız 27 Mayıs Platosu tüm tasarımı destekliyor."
- "Bir nevi Yassıada, Davos gibi olacak"
Çiğdem Karaaslan, Yassıada'nın proje bittiğinde yeşil bir adaya dönüşeceğine işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
"İçinde tarihi spor salonunun dönüşeceği 27 Mayıs Müzesi, Adnan Menderes Kongre Merkezi, Demokrasi ve Özgürlükler Merkezi, Demokrasi Meydanı ve Parkı bulunacak. Aynı zamanda adadaki iki şato gibi yapının restorasyonları yapılarak kullanıma kazandırılacak. Adaya 40 bin fidan dikeceğiz ve adayı yeşil hale dönüştüreceğiz. Seyir terasları ile UNICEF ve kongre merkezi, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen devlet adamlarına ya da yabancı misafirlere veya kongrelere ev sahipliği yapacak. Oraya gelenler yine orada bulunan kongre merkezindeki otelde konaklayacak. Bir nevi Yassıada, Davos gibi olacak."
Yassıada'nın yapılarla dolduğu yönündeki eleştirileri değerlendiren Karaaslan, bunun asla gerçek olmadığını söyledi. Adanın zaten yapılarla dolu olduğunu ancak 25 yıldır hiç dokunulmamış adada küçük çalıların bile devleştiğini vurgulayan Karaaslan, şunları kaydetti:
"Adada bizim havadan çektiğimiz fotoğraflar gerçekleri ortaya koyuyor. Diğer taraftan ada şu an şantiye gibi. Bu yapılar kalktığında adanın yalnızca yüzde 20'si yapılaşma, yüzde 60'ı açık ve yeşil alan kullanımı, geriye kalan yüzde 20 de kayalık alan olacak. Bize 'Adayı bırakın ıssız kalsın, bırakın sessiz kalsın.' dediler. 'Buraya dokunmayın.' diyen zihniyet, adanın atıl vaziyette kalmasını istiyor. Bütün o yaşanmışlıklara karşı yapılan saygısızlıklara kimsenin sesi çıkmasın, onlar yaşanmaya devam etsin istiyor. Metruk binalar başka amaçlarla kullanılsın istiyorlar. AK Parti olarak bizim çevreye, kültüre sahip çıkan anlayışımız var. Bu anlayışın temsilcisi olmaktan gurur duyuyorum. Cumhurbaşkanımız bize her zaman bütün çalışmalarımızda, kararlarımızda ve bütün projelerimizde merkeze insanı ve tabiatı alan, buna saygı duyan, bunu geliştiren anlayışla hizmet etmemizi öğütler. Biz de bu konuda üzerimize düşen görevi yapıyoruz."