Yaz mevsimi varis hastaları için adeta kabus

Her ne kadar, venöz yetmezlik veya varisin nedenleri arasında bulunmasa da, güneşin ve sıcak havaların yoğun olduğu yaz mevsimi; varis hastaları için adeta kabus halini alır.Aslında, sorun güneş veya ultraviolenin kendisi değildir.

Her ne kadar, venöz yetmezlik veya varisin nedenleri arasında bulunmasa da, güneşin ve sıcak havaların yoğun olduğu yaz mevsimi; varis hastaları için adeta kabus halini alır.
Aslında, sorun güneş veya ultraviolenin kendisi değildir. Sorun, güneş ile beraber ortaya çıkan aşırı sıcak havanın, toplardamar duvarları üzerindeki genişletici etkisine bağlıdır. Toplardamarlar, diğer adıyla venler, kapasitans damarları olup; değişken faktörlere bağlı olarak daralma ve genişleme imkanlarına sahiptirler. Bu sayede, içlerindeki kan akımının akışını sağlayabilir veya adeta bir kan deposu görevi üstlenebilirler. Vücut ısısının, uzaklaştırılması veya ortama verilmesinde de etkilidirler. Eğer, venöz yetmezlik veya varis durumları mevcut ise; toplardamarların ısıya bağlı olarak genişlemeleri de ciddi boyutlarda olmakta, cilt yüzeyinden gözle görünür halde olmaktadır. Bu nedenle, çoğu venöz yetmezlikli veya varisli kişi yaz mevsiminde yakınmalarının daha arttığını, bu damarların daha belirginleştiğini ifade eder.
Kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla görülen varis, en sık görülen damar hastalığıdır. Yaşla beraber artış gösteren varis; ağrı, kaşıntı, ayak bileğinde şişme, gece krampları, yüzeysel tromboflebitler, venöz ayak bileği cilt değişiklikleri ve kanama gibi şikayetlere neden olur.
Medicana Samsun Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümünden Opr. Dr. Murat Küsdül, varis tedavisinde modern yöntemler konusunda bilgi verdi. Varisin, toplardamarların organik bir sebep olmadan genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal alması olarak tanımlandığını belirten Dr. Murat Küsdül, “Variköz venler önemli bir sağlık problemidir. Erişkinlerdeki sıklığı değişik coğrafi varyasyonlar göstermekle beraber yaşla giderek artar. Bacak varisleri, muayenehane pratiğinde en sık karşılaşılan damar hastalığıdır. Yetişkin nüfusun yüzde 15-20’sini etkiler. Kadınlarda erkeklere oranla 2-4 kat daha fazla görülürken ailesel geçiş oranı yüzde 50’den fazladır. Varisler primer veya sekonder olabilir. Primer varisler konusundadır. Günümüzde en çok kabul gören teori kalıtımsal ven duvarındaki zayıflık ve venlerdeki kapakçık yetmezliği, venöz hipertansiyondur. Sekonder veya edinsel variköziteler, venöz kapakçıkların travma, derin ten trombozu veya enflamasyon gibi nedenlere bağlı hasar alması sonucu meydana gelir. Bir ekstremitede kıvrım yapmış belirgin variköz oluşumlarının yanında daha küçük çaplı telenjiektazik, retiküler tarzda oluşumlar da bulunabilirler. Bu oluşumlar elle hissedilemeyen, ciltte yüzeysel yerleşim gösteren, 1 milimetre veya daha küçük çaplı mavi veya kırmızı çizgisel renk değişiklikleri olarak görülürler. Bölgesel olarak yıldız şekilli veya örümcek ağına benzer yaygın yaygın çizgisel oluşumlar olup tüm bacağı sarabilirler. Hastadan hastaya değişmekle birlikte bir ekstremitede bu oluşumlar, birlikte veya ayrı ayrı yerleşim gösterebilirler” diye konuştu.
Dr. Murat Küsdül şöyle devam etti: “Varis oluşumunu kolaylaştıran faktörler: Epidemiyolojik çalışmalarda varis patofizyolojisinde rol oynayan birçok etken öne sürülmüştür. Bu çalışmalarda aile öyküsü (kalıtım), riskli yaşam tarzı ve sigara kullanımı, venöz yetmezlik tespit edilen hastalarda daha yüksek oranlarda saptandığı için önde gelen risk faktörleri olarak gösterilmiştir. Aile öyküsün pozitif olduğu hastalarda, varis görülme riski 4.4 kat daha fazladır. Uzun süre ayakta kalmak ya da uzun süre oturarak iş yapmak bir risk faktörü olduğu gibi, günde 4 saatten fazla ayakta kalanlarda yüksek grade venöz yetmezlik gelişme riskini 2.7 kat artırır. Uzun süre ayakta durmak, hamilelik, şişmanlık, oturarak çalışmak, hareketsizlik, yaşlılık, ilaç kullanımı ( Doğum kontrol hapları, menopoz döneminde kullanılan hormon replasman tedaileri).”

Reklam
Reklam

Varis hastalığı ve sık karşılaşılan şikayetler
Opr. Dr. Murat Küsdül, varis hastalığı ve sık karşılaşılan şikayetler hakkında şu bilgileri verdi:
“Hastaların en yaygın semptomları bacaklarının görüntüsünün bozulmuş olması ve uzun süre ayakta durunca ortaya çıkan bacak ağrısı ve bacaklarda ağırlaşma hissidir. Semptomlar anatomik defektin derecesiyle ili olmayabilir. Bazen hasta variköz damarı zedeleyebilir. Bu durumda belirgin bir kanama görülebilir. Bacak varislerinin bir komplikasyonu yüzeysel tromboflebittir; ciddi bir ağrı ve hareket kısıtlılığına yol açabilir. Uzun süreli bacak varislerinde kronik ayak bileği şişliği, staz dermatiti ve bacak ülserleri gelişebilir. Uzun süre ayakta durma veya obezite (şişmanlık) tüm bacak varislerinin daha semptomatik hale gelmesine neden olurlar. Ağrı, kaşıntı, ayak bileğinde şişme, gece krampları, yüzeysel tromboflebitler, venöz ayak bileği cilt değişiklikleri, (pigmentasyon, egzama, lipodermatoskleroz ve açık yara), kanama.”

Varis tedavi
Varis tedavisine değinen Küsdül, şöyle konuştu:
“Varis tedavisinde amaç yaşam kalitesini artırmaktır. Hastalık genellikle iyi huylu seyir gösterip hastaların çoğunda ameliyat gerekmez ve konservatif tedavi yöntemleriyle iyi sonuçlar alınır. Bu nedenle semptomlar, çok ciddi değilse girişimsel tedavilerden kaçınılmalıdır. Semptomlar hastanın yaşam kalitesini ciddi olarak etkiliyorsa tedavi düşünülmelidir. Bazen büyük varisleri bulunan hastalarda, kanama veya ülserasyon gibi komplikasyonlar gelişirse daha agresif cerrahi tedavi yöntemleri denebilir. Etken sebepler ortadan kaldırılmadıkça (fazla kilo, uzun süre ayakta durma, östrojen kullanımı) variköz ven oluşumunun belirli bir süre sonra tekrarlayacağı unutulmamalıdır.
Tedavi iki başlık altındadır. İlk olarak görünen varislere dışarıdan uygulanan lazer veya köpük tedavisidir. Bu tedavi genellikle kozmetik amaçlıdır ve derindeki damar yetmezliğine katkısı yok denecek azdır. Asıl tedavi yukarıda belirttiğimiz derindeki ve yetmezliğe sebep olan damarlara yönelik müdahaledir. Bunu tedavi etmeksizin sadece dışarıdan görünen varisleri yok etmek asla kalıcı bir çözüm olmaz ve hastalık ilerlemeye devam eder. Daha önceleri spinal anestezi ile yani belden uyuşturma sonrasında, kasık ve diz kapağı bölgesine yapılan açık ameliyatla tedavi sağlanırken, günümüzde bu tedavinin yerini kapalı yöntemler almıştır. Kapalı yöntemler olarak, lazer veya radyo-frekans yöntemi ve sonrasında geliştirilmiş olan ‘embolizasyon’ yöntemi ile hastalarımız sağlığına daha kolay kavuşmaktadır.”

Reklam
Reklam

Varis tedavisinde kapalı yöntem: Embolizan ajan tedavisi
Varis tedavisinde kapalı yöntem olan “embolizan ajan tedavisi” hakkında bilgi aktaran Dr. Küsdül, şunları kaydetti:
“Hastanemizde başarılı şekilde uygulanan embolizasyon yöntemi ile herhangi bir anestezi yani narkoza gerek olmadan işlem yapılmaktadır. Bacakta herhangi bir kesi olmaksızın, bir iğne ile ultrason eşliğinde diz kapağı üstünden derindeki hasta damara girilmekte ve damar içinden kasık bölgesine kadar ulaşılmaktadır. Embolizan ajan dediğimiz bir sıvının damar içine uygulanması esasına dayanan bu yöntem 10-15 dakika sürmekte ve hasta müdahale sonrası yarım saat içinde yürüyerek taburcu olmaktadır. Genel veya spinal anestezi gerektirmez. Isıya bağlı deri, sinir hasarı ve uyuşma riskini ortadan kaldırır, hasta aynı gün işine ve günlük hayatına geri dönebilir. İz bırakmaz, işlemden 30 dakika sonra hasta rahatlıkla ayağa kalkabilir, işlem yapılan damar bölgesinde kalıcı sertlik ve germe hissi kalmaz.”

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz