MARİB (AA) - MUHAMMED ES SAMİ - Yemen'de hükümet yetkilileri ile Husiler arasında imzalanan Stockholm anlaşması, uygulama noktasında somut bir adım atılmaksızın bir ayı geride bıraktı.
Uzmanların; Washington, Riyad ve Abu Dabi'nin baskısıyla gerçekleşen "zorunlu birliktelik" olarak nitelendirdiği anlaşma, tarafların karşılıklı yönelttiği suçlamaların gölgesinde kaldı.
Yemen'de uzun süredir süregelen anlaşmazlığın tarafları arasında, ülkenin stratejik bölgesi Kızıldeniz kıyısındaki liman kenti Hudeyde'nin durumunun düzelmesi, sayıları 15 bini aşan esir ve tutukluların takasının yanı sıra ülkenin güneybatısında yer alan Taiz'deki gerginliğin hafifletilmesi çerçevesinde İsveç'in Stockholm kentinde 13 Aralık 2018'de BM gözetiminde bir anlaşma imzalandı.
Yemen hükümeti, anlaşma kapsamında hiçbir gelişme kaydedilmediğini ifade ederken, Husiler ise uygulamada yaşanan aksaklıkların hükümet kaynaklı olduğunu savunuyor. Stockholm anlaşması çerçevesinde tarafların birbirlerine yönelik suçlamaları ise ara vermeksizin devam ediyor.
Uzmanlar ve gözlemciler ise anlaşmanın öngördüğü, uluslararası yardımların ülkeye ulaştırılması, esir takası gibi insani konuların kısmen uygulandığını ancak siyasi açıdan anlaşmanın çıkmaza girdiğini ifade ediyor.
Söz konusu anlaşmanın en öne çıkan ve tartışmalı maddesi 2014'ten bu yana İran tarafından desteklendiği suçlamaları yöneltilen Husilerin kontrolü altında bulunan Hudeyde ili oldu.
- "Limanlarda, hükümet birlikleri bulunmuyor"
Stockholm görüşmelerindeki hükümet üyesi Albay Asker Zail, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı açıklamada, anlaşmada Hudeyde'ye ilişkin paragraf ve içeriğin gayet açık olduğuna dikkati çekerek, "İlk aşamada, Husilerin; Hudeyde, Salif ve Ras İsa limanlarını tamamen tahliye ederek, mutabık kalınan bölgelere geçmesi, bu limanların BM'nin teknik desteğiyle işletilmesi için İçişleri Bakanlığına bağlı yerel liman görevlilerine teslim etmesi gerekiyordu." dedi.
Anlaşmaya göre ikinci aşamanın; Yemen hükümeti ile Husilerin güney ve kuzey yönlerinde Hudeyde'nin dışında yeniden konuşlanması olduğunu söyleyen Zail, ikinci aşamaya geçmeden önce Husilerin ilk aşamanın gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
Zail, ilk aşamanın tamamlanması için belirlenen tarihin 8 Ocak 2019 olduğunu, bu süreye 15 gün daha eklendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Limanlarda, hükümet birlikleri bulunmuyor, Husilere ait silahlı güçlerin kontrolü altında. Yeniden konuşlanmayı gerçekleştirmedikleri sürece bu anlaşmanın uygulanması konusunda başlıca engel Husilerdir."
Anlaşma çerçevesinde bölgedeki faaliyetleri denetlemek üzere BM tarafından görevlendirilen General Patrick Cammaert'in Husileri ikna çabalarına rağmen Husilerin medyada General aleyhinde söylemlerde bulunduğuna işaret eden Zail, Husilerin ayrıca bölgede 18 Aralık 2019'da başlatılan ateşkes çerçevesinde şimdiye kadar 400'ü aşkın ihlalde bulunduğunu kaydetti.
- Esir ve tutuklu takası
Zail, Stockholm anlaşmasının maddelerinden biri olan esir ve tutuklu takası konusunda prosedürün, Husilerden "hayal kırıklığına" neden olan cevabına kadar gayet hızlı ilerlediğini aktararak, şunları söyledi:
"Husiler adı geçen bazı esirlerin olmadığını açıkladı ya da meçhul olarak nitelendirdi. Diğer esirlerin de serbest bırakılmasıyla ilgili olumlu-olumsuz bir açıklamada bulunmadı. Ki bunların arasında BM'nin 2216 sayılı kararı kapsamında yer alan eski Savunma Bakanı Mahmud es-Subeyhi, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin kardeşi Nasır, önde gelen siyasetçi Muhammed Kahtan da yer alıyor."
Bu konuda hükümetin ise elindeki esir ve tutukluların kimler olduğu konusunda çok net olduğu ve bu kişileri serbest bırakmaya hazır olduğuna dikkati çeken Zail, "BM ofisi, masadaki sorunları çözüme kavuşturmak için önümüzdeki günlerde taraflar ile olağanüstü bir toplantı yapılması için çalışıyor. Stockholm anlaşmasının başarısı, Husilerin tüm dünyanın önünde onayladığı şekliyle mutabık kalınan konuların uygulanmasına bağlı." dedi.
Zail, hükümetin, halkın maruz kaldığı sıkıntılara son verilmesi ve Yemen'de kapsamlı bir çözümün geleceği için barışçıl çözüme inandığını vurgulayarak, "Uluslararası ve BM'nin çabaları, anlaşmanın başarıyla sonuçlanması, konusunda iyimser olmamıza yardımcı oluyor." diye konuştu.
- Hükümet ve General Cammaert'a yönelik suçlamalar
Stocholm anlaşmasının diğer tarafı Husilerin müzakere heyeti üyesi Hamid Asım, Yemen hükümetini, anlaşmanın uygulanması ve esir takasının hayata geçirilmesi önüne engeller koymakla itham etti.
"Husiler olarak bizden istenenleri yerine getirdik ancak diğer taraf, Suudi Arabistan, BAE hiçbir şey uygulamadı." diyen Asım, anlaşmanın karşı tarafının ülkede dört yılı aşkın süredir devam eden savaşı durdurmayı istemediğini ve General Cammaert'in tamamen diğerlerinin tarafını tuttuğunu söyledi.
Asım, Husilerin, Hudeyde limanını, ildeki yerel yönetime teslim ettiğinin altını çizerek, ancak diğer tarafın limanın idaresine ortak olmak istediğini vurguladı.
Anlaşmanın, esir takasına ilişkin maddesine ilişkin ise Asım şunları söyledi:
"Elimizdeki esirlere ilişkin bilgilerin tamamını karşı tarafa gönderdik. Buna mukabil tarafımıza sadece bin esirin bilgisi ulaştı. Halbuki ellerinde 8 bin esir bulunuyor."
- Anlaşma taraflarının isteksizliği
Yemenli siyasi analist Yasin et-Temimi de Stockholm Anlaşmasının başarısızlığındaki başlıca sebebin, ne Husilerin ne de hükümetin, iyi niyetlerini ortaya koyması olduğuna dikkati çekerek şunları söyledi:
"Uluslararası toplum dikkatini, kısmi ve meselenin kendisini ilgilendirdiği kadarıyla yardım konusuna yöneltti. Hudeyde ilini ayrı bir çatışma bölgesi olarak belirledi ve anlaşmayı da bunun çerçevesinde inşa etti."
Tarafların, Hudeyde anlaşmasının uygulanması için yeterli hamaseti göstermediğini kaydeden Temimi, "Hükümetin, BMGK'nın kararlarına göre, uluslararası toplumun gözünde hala milis şeklinde nitelendirilen Husileri, Hudeyde'de yetkin taraf olarak görerek onlarla anlaşma yapması kendileri için siyasi bir kayıp." diye konuştu.
- "Anlaşma uluslararası iradeyle yapıldı"
Temimi, Stockholm Anlaşmasının, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Yemen'deki savaşta Riyad'a desteğinin devam etmesinin ardından ABD Kongresinin uyguladığı baskının ardından yapıldığını savunarak, "Stockholm Anlaşmasının şartları, istisnai bir baskının altındaki Washington, Riyad ve Abu Dabi gibi uluslararası iradeyle kritik bir anda kuruldu." ifadesini kullandı.
Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın gazeteci Kaşıkçı'nın cinayetine karıştığına ilişkin açıklamalar ile Donald Trump'ın Yemen'deki savaşta Riyad'a destek vermeye devam etmesinin ardından ABD Kongresinin, Başkan Trump aleyhindeki tırmanışını hatırlatan Temimi, Trump yönetiminin, eski Savunma Bakanı James Mattis aracılığıyla Yemen'de bir ateşkese varılmasını ister gibi davrandığını söyledi.
Temimi, bu bağlamda Trump'ın Riyad ile Abu Dabi yönetimlerine, Yemenli tarafları, İsveç'in Stockholm kentindeki görüşmelere katılmaları ve masadan anlaşma ile kalkmaları için yönlendirmeleri adına baskı uyguladığını kaydetti.