Sivil Dayanışma Platformu, Anadolu Platformu ve Bülbülzade Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen, "Yeni Anayasa ve sürecin değerlendirilmesi" toplantısı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in katılımıyla Gaziantep’te yapıldı.
Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıya; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Vali Erdal Ata, AK Parti milletvekillerinden, Ali Şahin, Derya Bakbak, Şamil Tayyar, Şehitkamil Kaymakamı Mehmet Aydın, Şahinbey Kaymakamı Uğur Turan, AK Parti İl Başkanı Ahmet Uzer, Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Oğuzeli Belediye Başkanı Bekir Öztekin, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Yavuz Coşkun, Emniyet Müdürü Ömer Aydın, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve davetli katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Fatma Şahin, Gaziantep’teki birlik ve beraberliğe değinerek, tüm Türkiye’de bu birlik ve beraberliğin örnek olması gerektiğini söyledi. Bakan Şahin, toplumsal huzur ve barışın sağlanması için bireylerden başlanması gerektiğini ifade ederek, “Bir kadın, bir anne olarak, bir insan olarak, bu şehrin, ülkenin, insanlığın meselelerine duyarlılığınızdan dolayı tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. Çünkü bizim en temel sermayemiz beşeri sermayedir ve yetişmiş insan gücümüzdür. Fikri olan, üreten, bu ülkenin geleceği için benim de bu çözüme katkım var diyen herkesin, bu masa başında bir araya gelmesi ve gelecek adına, çocukların geleceği adına siyasi parlamento içerisinde düğümlenen birçok sorunu, farklı bakış açısıyla çözebilme kapasitesine sahip olan bu masadaki bütün herkese bir kardeşiniz olarak çok teşekkür ediyorum. Çünkü kurtuluş buradadır. Aslında çözüm buradadır. Çünkü biz biliyor ve inanıyoruz ki, toplumsal huzur ve barışı sağlayabilmemiz için bireyin huzurunu, barışını sağlamamız gerekiyor. Ve bu anlayışla ve felsefeyle yola çıkarken biz, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedik. Herkes özgür olmayınca biz özgür olamayız, herkes mutlu olmayınca biz mutlu olamayız, herkes güçlü olmayınca biz güçlü olamayız dedik. Sosyal adalet, sosyal refah, sosyal barış, insanın kendi ihtiyacı olan maddi ve manevi ihtiyacı olan temel ihtiyaçların giderilmesi ve bize düşen kısmın burada yalnız kalan, eksik kalan kısmın tamamlanmasıdır. Toplumun huzur ve barışıysa temel duruşunuz ve buradaki hedefimiz, o zaman biz toplumun neye ihtiyacı var, insan neyden mutlu olacak cevabını vermemiz gerekiyor. Bu topyekun bir kalkınma projesidir. Yalnızca ekonomik, sosyal alan, hukuki alan ve demokratikleşmeyle değil, bunlar her biri bir bütünün birer parçasıdır. Ama artık uzun yıllar gördüğümüz ve geçirdiğimiz bir gerçek var ki, biri olmadan öbürü olmuyor. Sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmemiz için önce ülkenin kalkınma hamlesini başarmamız, ama aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri, hukuk devleti olmayı, ileri demokrasiyi de at başı götürmemiz gerekiyor. İşte o yüzden biz bir taraftan ülkemizdeki güveni ve istikrarı sağlayarak ve beraberindeki ekonomik istikrarı sağlayarak dünyadaki bütün ekonomik tsunamilere rağmen en hızlı büyüyebilme, işsizliğini en hızlı düşürebilme, gelir dağılımını en iyi sağlama, yoksullukla mücadeleyi en hızlı başarabilen ülkelerden biri olduk. Ekonomik olarak yaptığımız çalışmayı, artık ülkenin, partisi ne olursa olsun, ideolojisi ne olursa olsun her bir vatandaşın bu konudaki memnuniyetini kabul ediyor ve uluslararası boyutta da uluslararası kriterler de bu gelinen noktayı çok önemli bir başarı olarak görüyor” dedi.
Bakan Şahin, bugün yabancı yatırımcıların ülkeye gelip daha fazla yatırım yapması için ve genç, dinamik, nüfusta daha yeni bir yaşam kalitesi sunmak hedefinin ancak hukuk devleti olma ve demokratikleşme mücadelesini de beraber götürmek zorunda olduklarını söyledi. Şahin, bu nedenle bu iki önemli konuyu at başı götürmek durumunda olduklarına işaret ederek, “Bugün ikisi de masamızda. Biri, 'sivil anayasa dediğimiz ve bugün sizlerin, bilim dünyasının, ilim dünyasının, STK’ların damdan düşenlerin bir araya gelerek işin psikolojik, sosyolojik, psiko-sosyal analizlerini yalnızca hukuki analizle değil bir bütün olarak bakabilen anlayışla biz bu süreci nasıl götüreceğiz' dediğimiz bir süreç var. Bir de hep beraber bunu aslında birbirinden ayırmadan bir çözüm sürecini beraber yaşıyoruz. İşte o zaman 'geldiğimiz nokta nedir, biz bundan nereye gitmeliyiz' bakmak durumundayız. Aslında geldiğimiz günden beri hürriyet ve ekmeğin ikiz kardeş olduğunu, yasakçı, vesayetçi, dayatmacı, asimile eden, tek tipçi bir anlayışla bu ülkenin sürdürülebilir kalkınmasının başarılamayacağını ve mutlaka yasakların kaldırılması gerektiğine inandık. O yüzden devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık. O yüzden olağanüstü hali kaldırdık, o yüzden MGK’nın genel sekreterliğini sivilleştirdik. Geldiğimiz noktadaki en önemli sınavımız da buradaki, bu masada yapılan konuşmada olduğu gibi anayasayı da başarmamız gerekiyor. Aslında bu bir zihniyet meselesi. Çünkü demokratik olgunluk, başkalarının yerine kendini koyabilme ve burada demokratik olgunluk, empati yapabilme herkesin yaşam hakkını kendi yaşam hakkın kadar önemseme, temel hak ve hürriyetleri özümsemedir. Bir davranış modudur. Günlük hayatın içerisinde nasıl yeme içme gibi bunu özümseme, aslında bunu bir zihinsel dönüşüme başarabilme işidir. Ama hala bu noktalarda yeterince güçlü olmadığımız için buna ihtiyaç hissediyoruz. Nedir anayasa; toplumsal mutabakatsa, bireyin bireyle, bireyin toplumla eğer devletin toplumla yaptığı bir toplumsal sözleşmeyse, neden uzun yıllar boyunca buradan çıkamıyoruz? Geldiğimiz noktada nereye takılıyoruz diye bakacak olursak, aslında biz AK Parti olarak çok adaletli bir kurul oluşturduk. Kendi yüzdemize bakmadık, milletvekili sayısına da bakmadık. Uzlaşma komisyonunda üç artı, üç artı, eşit temsili sağladık ki bir an önce şu kaosun üzerinden, üzerimizden bir kalksın ve buradan çıkış yapabilelim diye. Ama anlaşamadığımız ve geldiğimiz noktada üç temel noktayı anlaşabilecek hale dönüştürmemiz gerekiyor. Buradaki devletin ideolojik yapısını, resmi ideolojisini, temel hak ve özgürlükleri, eğer biz milletin istediği noktaya dönüştüremezsek ve burada biz dinle vicdan hürriyetini istediğimiz noktaya dönüştüremezsek, ortak dili bulabilmemiz çok zor olacak” diye konuştu.
Bakan Şahin konuşmasına, “Peki neden anlaşamıyoruz” sorusunu sorarak şöyle devam etti, “Devlet mi? Millet mi? diye baktığınız tanımda, anayasayı şu ana kadar yapanlar, devleti, millet için koyduğu, devlet olmadan milletin olmayacağı bir anlayışla yola devam etmek istiyorlar. Ama biz de diyoruz ki, milletin olmadığı bir devlet anlayışı milletin güçlü olmadığı bir devlet anlayışını sürdürebilmek mümkün değil. O yüzden milletin bütün değerleriyle özümsemiş, devletin ve bu özümsemiş değerler üzerinde yapılandığı yeni bir anayasaya ihtiyacımız var diyoruz. Eğer burada, bu zihinleri bu şekilde çözebilirsek, devlet millet için mi, millet devlet için mi sorusunun cevabını bir üste çıkıp verebilirsek, bunu başarabilmiş olacağız. Ayrıca temel hak ve özgürlükler noktasında anayasanın 'Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir' diye çok açık bir şekilde yazdığı ama bunu uygulamanın devlet organları tarafından olarak yürütüleceği şeklinde yeniden kısıtlamaya girdiği bir anlayışla yolumuza devam edemeyiz. Biz şuna inanıyoruz. Doğuştan gelen bir haktır bu. Özgürlük, temel hak ve özgürlük, din ve vicdan hürriyeti, doğuştan gelen bir haktır. Hiçbir anayasayla hiçbir kalıba sığdırılamayacak kadar önemli bir haktır ve burada hiçbir organ bunu kısıtlayamaz. İşte buraları eğer başarabilir ve buralardan bir üste çıkabilirsek, işte tam da burada size ihtiyacımız var. Üretenin, çözüm üreten, takılan noktayı bir ileriye taşıyan zihinlere, beyinlere ihtiyacımız var. Kendini bu konuda yetiştirmiş beyinlere ve insan gücüne ihtiyacımız olduğu muhakkak” şeklinde konuştu.
Milletin sağduyusunun da birçok sorunu çözebildiğine işaret eden Şahin, şöyle devam etti: “Aslında biz ne zaman takılsak, benim son 10 yıldan beri siyasi alanda gördüğüm, bu milletin sağduyusu ve feraseti her zaman kördüğümü çözdü. 367’yi çözdü, dolayısıyla biz burada, doğru neyse onun arkasında durmak durumundayız. Bizim ihtiyacımız olan neyse, kendi çıkarlarımızdan, kendi siyasi ikbalimiz, kendi partimiz için değil, adaletli bir şekilde, benim işime gelmiyorsa bile, benim kendi bireysel geleceğimi negatif bir şekilde etkiliyorsa bile, haklıysa ve doğruysa bunun arkasında durabilmek. İşte biz o yüzden burada bu geldiğimiz noktayı çok önemsiyoruz. Çatışmadan, kandan, göz yaşından nemalanan bir siyaset anlayışını ayağımızın altına alıyoruz. Aslında zoru tercih ediyoruz. Çünkü buradan beslenme çok kolay. Çok fazla çalışmana gerek yok. İki kutup birbirini besliyor zaten ve her zaman var oluyor. Aristo’nun söylediği yöntemi kullan; çatıştır, barıştırma hakemlik yap. Biz daha uzun yıllar bu süreci bu şekilde devam ettirebiliriz. Ama bu insanlığa, bu ülkenin geleceğine haklılık olmadığını düşünüyoruz. Biz yok olacaksak, bizim partimiz yok olacaksa, bizim makamlarımız yok olacaksa varsın yok olsun. Ama bu devletin, bu milletin, bu insanlığın, bizim çocuklarımızın geleceği adına almamız gereken kararları cesaretle almak durumundayız. Vizyonumuzu ortaya koymak durumundayız. Samimi ve cesaretli olduğunuz zaman milletin duası ve milletin gücünü her zaman arkamızda hissettik. O yüzden bugün gelinen nokta da budur. En büyük sorunumuz da demokrasilerdeki temel ihtiyaç olan muhalefetteki kafa karışıklığıdır, zihin karışıklığıdır. Kendi içindeki çözüme ulaşamamadır. Kendi içinde liderlik sorunudur. Aslında bizim muhalefetle beraber bu yolculuğu çok kısa sürede götürebilsek, belki sizlerin bu kadar zamanını almamıza ve sizleri bu kadar yormamıza da gerek kalmayacak. İşte o yüzden bu gelinen noktada sizin hızlandırıcı etkiniz, sizin üretici gücünüz ve takılan noktayı milletiyle beraber milletimiz için çözebilme anlayışıdır. Ben bu toplantıları, çalışmaların çok önemli olduğunu düşünüyorum ve inanıyorum ki her zaman şuna bütün yüreğimle inandım; biz gayretten sorumluyuz. Biz gayret ettiğimiz zaman, iyi niyetle, samimiyetle doğrunun arkasında durduğumuz zaman hukuku yalnızca kendimiz için değil, adaleti yalnızca kendimiz için değil, başkaları için de mücadele edip müdahale ettiğimiz zaman yol açılıyor. İnsanlığın yolu açılıyor, her şey bir tarafa. Kardeşliğin yolu, barışın yolu açılıyor. Biz bu yolu açmaya sizlerle beraber devam edeceğiz. Çalışmalarınızda, katkınızdan, desteğinizden, zamanınızı, enerjinizi, bilginizi getirip burada verdiğinizden dolayı şahsım, ülkem ve kadınlar adına hepinize çok teşekkür ediyorum.”
AK Parti Gaziantep milletvekilleri adına konuşan Şamil Tayyar da, başlayan çözüm süreci ve anayasa çalışmaları için her kesimden destek beklediklerini anımsattı.
Akil İnsanlar adına konuşan Can Paker ise, Türkiye’de seçilmişlerin liderliğinde halk tarafından ilk kez bir anayasa yapıldığını belirterek, "Yapılacak yeni anayasa bugünkü toplumun anayasası olacaktır. Toplum değiştikçe anayasalar da değişecektir. Bu nedenle bugün yapılacak yeni anayasanın, ebediyen ve mükemmel bir anayasa olacağını söylemek mümkün değildi. Şu anda Türkiye, dünya ekonomisindeki ülkeler sıralamasında 17. sırada. Ancak insan hakları konusunda sıralamada 157. ülke olduğumuzu söylemek istiyorum. Bu nedenle insan hakları konusunda yapılan her çalışmaya herkesin mutlaka katkı sağlaması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu da, Türkiye'de gelinen noktanın özellikle anayasa değişikliğinin olmazsa olmazlar arasında olduğunu aktararak, “Ülkemizin bu gidişine katkı sağlamak istiyorsak, bu çalışmaya ön ayak olmak zorundayız. Buradan çıkacak sonucun ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz