Sürpriz aşkı, Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu köşesinde duyurdu.İşte Eyüboğlu'nun bugünkü yazısı:
Farkındaysanız aşk meşk konularına pek girmem. Bunun nedenlerinden biri 'özel hayat'ın sınırı.
Hesapta bu sınırların nerede başlayıp, nerede bittiği yasalarda yazılı.
Ama gel gör ki, her mahkemenin bu konudaki yorumu farklı. O nedenle mümkün olduğunca uzak durmaya özen gösteriyorum 'aşk meşk haberleri'nden.
Ancak gözümün önünde olan biteni de görmezden gelecek halim yok.
Ne görmüşsem onu anlatırım, mümkün olduğunca içine yorum katmadan, kararı okurlar verir, olur biter.
Epeydir yolum düşmüyordu Cihangir'e.
Aslında Gaziantepli, ama son zamanlarda 'Cihangir eşrafı'ndan olan mimar arkadaşım Erden Güven, "Bir akşam gel de şu Cihangir'e biraz oturup sohbet edelim" teklifinde ısrar edince gittim haliyle.
Baktım karşımda tanıdık iki sima, hem de el ele.
Artık tanınmamak için mi yoksa üşüdüğünden mi bilemiyorum başını kapşünla kapatan Deniz Çakır, yanındaki genci de bir yerden tanıyorum, ama nereden?
[
MAGAZİN SERVİSİ 'BİRBAK'I FACEBOOK'TAN TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN](http://www.facebook.com/?ref=logo#!/pages/Magazin-Birbak/162650420431413)
Biraz daha dikkatli bakınca zor da olsa onu da tanıdım.
Deniz Çakır'ın yanındaki erkek 'Yaban'dan başkası değildi. Ama ekrandaki 'Yaban'la karşımdaki Fırat Doğruloğlu arasında görünüm bakımından biraz fark vardı. Fırat Doğruloğlu, 'Yaban'ı oynarken omuzları düşük, çelimsiz biriydi.
Sonradan öğrendim ki, omuzlarına daha dik ve geniş bir hava vermek için aylardır spora gitmiş ve büyük ölçüde başarmış bunu. Biraz istihbarat yapınca anladım ki Deniz Çakır'la Fırat Doğruloğlu'nun el ele dolaşması çok yeni. 5-10 günlük bir şey yani.
Bilmem iyi tarif edebildim mi Cihangir'de gördüğüm tabloyu? Söz verdiğim gibi ben gördüklerimi yazdım ve yorumu size bıraktım.