ANKARA (İHA) - Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılanmasına öğleden sonra devam edildi.
Anayasa Mahkemesi'nin 'Yüce Divan' sıfatıyla yaptığı yargılamanın öğleden sonraki bölümünde Yılmaz savunma yaptı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakanın yargılandığını hatırlatan Yılmaz, bu davanın Türk hukuk tarihine geçecek bir dava olduğunu söyledi. Kendisiyle ilgili iddiaların zaman zaman siyasi malzeme, zaman zaman ise magazin olarak gündeme getirildiğini söyleyen Yılmaz, bu iddiaların bağımsız Türk mahkemesi tarafından gündeme getirilmesinden dolayı yüksek mahkemeyi takdir ettiğini belirtti. Kendisiyle ilgili iddiaların 7 yıl öncesine dayandığını kaydeden Yılmaz, Türkbank hisselerinin 1990 yılında 2 defa daha satışa çıkarıldığını ve organize suç örgütü elebaşı Alaattin Çakıcı'nın tehditleri nedeniyle yapılamadığını söyledi.
"ŞAHSIN İHALEYE GİRMESİNE İZİN VERMESEYDİK ÜLKEDE MALİ KRİZ OLACAKTI" 1998 yılının Mayıs ayında Türkbank hisselerinin satılmasıyla ilgili ihaleye çıkıldığını belirten Yılmaz, bu konuda Merkez Bankası (MB) bünyesinde Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) görevlendirildiğini söyledi. İhalenin 250 milyon dolar bedelle açık artırma usulü yapıldığını dile getiren Yılmaz, ihaleyi 600 milyon dolar ile en yüksek teklifi veren Korkmaz Yiğit'in firmasının kazandığını söyledi. İhaleyi yapmada yetkili olan kuruluşun MB, İcra Kurulu'nun da TMSF olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Benim başbakan olarak ihaleyi yapan yönetim kurulu üyelerine müdahalem ve temasım söz konusu değildir. Benim bu ihaleye müdahale ettiğime dair herhangi bir delil yoktur. Benim ihaleye fesat karıştırdığımı öne sürmek akıl ve vicdan dışında siyasi bir davranıştır" diye konuştu. İhalenin yapılacağı sırada kendisine emniyetten istihbarat notları geldiğini belirten Yılmaz şunlar söyledi:
"Bana gelen bilgide bir organize suç liderinin Türkiye'de bazı kişileri aradığı ve ihalenin Korkmaz Yiğit'e verileceği söylendi. Ben de bu bilgileri Güneş Taner'e aktardım. Söz konusu şahsın ihaleye girmesine önce izin verilmemesini istedim. Sonradan öğrendim ki bu şahıs bizden önceki hükümet döneminde Bankekspres'i almış. Biz bu şahsın emniyetten verilen bilgiler dahilinde ihaleye girmesine izin vermeseydik Türkiye'de mali kriz olacaktı."
"YİĞİT'İN BANA ANLATTIĞI 3 HUSUS GERÇEK DIŞI ÇIKMIŞTIR"
Korkmaz Yiğit'in kendisiyle çeşitli kanallar aracılığıyla randevu istediğini kaydeden Yılmaz, kendisine randevu vermediğini söyledi. Daha sonra Demokratik Türkiye Partisi (DTP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un kendisini aradığını ve kendisinin Yiğit'le görüştüğünü söylediğini anlatan Yılmaz, Cindoruk'un kendisine Yiğit ile görüşmesinde fayda olacağını söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Yiğit ile Başbakanlık'ta 10 dakika süren kısa bir görüşme yaptığını belirten Yılmaz, bu görüşmede Milletvekili Cemil Kavi'nin de olduğunu söyledi. Görüşmede Yiğit'in çocuklarının üzerine yemin ederek, Çakıcı ile olan ilişkisini anlattığını dile getiren Yılmaz, "Korkmaz Yiğit, çete liderinin kendisini bu ihaleden saf dışı etmek istediğini söyledi. Görüşmemizde kendisinin bankayı almak için yeterli mali kaynağa sahip olacağını ifade etti. İhalenin bir gruba verilmesi için Çakıcı'nın böyle bir söylenti yaydığını söyledi. Ancak Korkmaz Yiğit'in bana anlattığı bu 3 husus gerçek dışı çıkmıştır. Aynı görüşmede Korkmaz Yiğit bana, Halis Cıngıllıoğlu ve Kamuran Çörtük'ün ismini vererek bu kişilere bankaya ortak olmak için teklif götürdüğünü ve reddedildiğini söyledi. Kendisi hakkında Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'dan bilgi alacağımı söyledi. Bunu üzerine ben de Güneş Taner'i aradım ve Korkmaz Yiğit ile ilgili inceleme yapacağımı söyledim. Bunu izleyen günlerde MİT Müsteşarı ile ikili bir görüşme yaptım. Ben MİT Müsteşarı'na Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı hakkındaki ilişkiyi sordum. Bana bilgi yok dediler. Emniyetin bana daha önce verdiği Yiğit ve Çakıcı ile ilgili istihbaratın hukuki delil olmadığı söylendi."
"YİĞİT İLE ÇAKICI ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BELGELEMEK İSTEDİM" Korkmaz Yiğit ile organize suç örgütü elebaşı Alaattin Çakıcı arasında ilişkiyi belgelendirmek istediğini; ancak bir sonuç alamadığını ifade eden Yılmaz, "2 ay sonra İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş ile görüştüm. Görüşmede bana Aktaş, Yiğit ve Çakıcı'nın görüşme notlarını verdi. Bunun üzerine 5 Ekim 1998 günü Bülent Ecevit ile Başbakanlık'ta bir görüşme yaptık. İhalenin durdurulması için TMSF'ye yazı yazdım. Güneş Taner o sırada Amerika'da toplantıdaydı. Ona da telefonla bilgi verdim" diye konuştu.
Yılmaz, daha sonra Yiğit ve Çakıcı arasındaki konuşmaları içeren kasetin varlığını öğrendiğini ve emniyet yetkililerinden o kasetin deşifrelerini istediğini söyledi. Yılmaz, ihalenin durdurulması ve Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM) suç duyurusunda bulunulması için yazı yazıldığını da ifade etti. İhalenin 1998 yılının Mayıs ayında başlayıp, Ekim ayında sürecin tamamlandığına dikkat çeken Yılmaz, "Bu 5 aylık sürede başbakan olarak bana bu ihaleyle niye bu kadar ilgilendiğim ve görüşme yaptığım soruldu. 1998 yılında Uzakdoğu ülkelerinde ve Rusya'da ekonomik kriz vardı ve Türk ekonomisi hassas bir dönemdeydi. Kaldı ki 600 milyon dolarlık bir ihale ekonomik anlamda bir başbakanın ilgilendiği bir konudur. O dönem hükümet olarak çeteler konusunda en hassas olduğumuz dönemdi. Bununla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı'nda bir grup oluşturulmuş ve kendilerine sağladığımız imkanlar sayesinde bütün çete liderleri teker teker Türkiye'ye getirilmiştir" şeklinde konuştu.
"ASIL SUÇLULAR DELİLİ SAKLAYANLARDIR" O dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün İstanbul DGM Başsavcılığı'na yaptığı başvuruyla, Korkmaz Yiğit'e ait telefonun 18 Mayıs 1998'de dinlenmeye alındığını kaydeden Yılmaz, bir ay süreyle Yiğit'in telefonlarının dinlendiğini söyledi. Dinleme sırasında Yiğit ve Çakıcı arasında suç niteliği taşıyan konuşmalar olduğunu ifade eden Yılmaz, bu kasetlerin 8 Ekim 1998 tarihine kadar kendisine verilmediğini söyledi. Yılmaz, suç niteliği taşıyan konuşmalar olmasına rağmen bir ay sonra dinleme izninin kaldırıldığını kaydetti. Fikri Sağlar'ın kaseti kamuoyuna açıklamasından sonra emniyetin yaptığı dinlemenin DGM'ye ulaştırıldığını belirten Yılmaz, "Herhalde çete lideri bu ihaleye müdahil olmak istemiştir. Burada suçlu olan ben değilim. Asıl suçlular bu delili saklayanlardır" dedi. Yılmaz, Yiğit ve Çakıcı ile ilgili kasetten dönemin İstanbul Emniyet Müdürü'nün de bilgisi olmadığını söyledi. Yiğit ve Çakıcı arasındaki ilişkinin ortaya çıkması için çırpındığını dile getiren Yılmaz, "Gerek resmi kanallardan gerek özel kanallardan bu delillere ulaşmaya çalıştım. Ama bu benden saklandı. Bazı milletvekillerine gönderildi. 15 gün sonra bir komplo yapıldı. Bu komplonun içinde bankasına el konulan kişi de var. Buradaki kesin delil devletin makamlarında mevcuttur. Bu delil bana verilmedi. Eğer bir başbakan olarak ben bu işlere karışmasaydım bugün burada yargılanmazdım. Yiğit ve Çakıcı ile ilgili deliller mahkemeye verilseydi, bu ihale de yapılmazdı. Başbakandan ve emniyetten saklanan delil, böyle bir siyasi komploya malzeme edildi" şeklinde konuştu.