LEFKOŞA (İHA) - Yunan askeri cuntasının, EOKA'cı faşist Nikos Sampson liderliğindeki Rum işbirlikçileri vasıtasıyla, Kıbrıs Türk halkını topyekün soykırımdan geçirerek, yıllarca hayalini kurdukları Enosis'i gerçekleştirmek amacıyla adada yaptıkları darbenin bugün 28. yıldönümü.
Faşist Yunan Albaylar Cuntası, 15 Temmuz 1974'te, Kıbrıs'taki EOKA'cılarla işbirliği halinde adayı Yunanistan'a bağlamak için Makarios'u devirmiş ve EOKA'cı Nikos Sampson'u sözde "cumhurbaşkanı" ilan etmişti.
Darbe sırasında, EOKA karşıtı veya Makarios yandaşı 2 bin kadar Yunanlı ve Rum öldürülmüştü. Faşist Cunta, Türklere karşı tedhiş eylemlerinin yoğunlaşmasında da öncülük etmişti.
İLK DARBE
Yunanistan, adayı kendine bağlamak için ilk darbesini 21 Aralık 1963'te gerçekleştirmişti. Dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı olan Makarios ve diğer işbirlikçileriyle birlikte Yunanistan, Enosis'in gerçekleşmesine engel olarak gördükleri Kıbrıs Türklerini yok etmek için hazırladıkları Akritas Planı'nı uygulamaya koymuşlar, ancak ummadıkları bir direnişle karşılaşmışlardı.
Bu plan çerçevesinde birçok Türk'ü katleden ve Türkleri "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin organlarından dışlamayı başaran Rum ve Yunanlılar, Geçitkale ve Boğaziçi köylerine karşı aynı amaçla 15 Kasım 1967'de gerçekleştirdikleri kanlı saldırıların ardından Türkiye'nin ültimatom vermesi ve adaya müdahale hazırlıkları yapması üzerine, o tarihten sonra politika değişikliği yapmış, Kıbrıslı Türkleri ekonomik yönden çökertmeye ve adadan göçlerini sağlamaya yönelik uzun vadeli bir planı uygulamaya koymuştu.
Kıbrıslı Türklerin buna karşı da direnişte başarılı olmaları üzerine Enosis'i gerçekleştirmekte sabırsızlanan Grivas önderliğindeki EOKA'cılarla, acele edilmemesini savunan Makarios taraftarları arasında ihtilaf çıkmış, bu ihtilaf zaman zaman kendi aralarında silahlı çatışmalara dönüşmüş, Makarios'a karşı 15 Temmuz 1974'ten önce de birkaç kez başarısız suikast girişimleri yapılmıştı.
15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'taki EOKA'cılarla işbirliği halinde Makarios'u deviren ve EOKA'cı Nikos Sampson'u sözde "cumhurbaşkanı" ilan eden Yunanlı faşist albaylar, Makarios karşıtı birçok Rum'u öldürmüş ve Türklere karşı tedhiş eylemlerinin yoğunlaşmasında öncülük etmişlerdi. Darbeden hayatını zor kurtaran Makarios, 19 Temmuz 1974'te BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada hem Yunanistan'ın amacını açık biçimde ortaya koymuş, hem yapılan katliamları, hem de Kıbrıs Türklerini bekleyen tehlikeleri anlatmıştı.
TÜRKİYE'NİN MÜDAHALESİ
Olaylar had safhaya ulaşırken Türkiye, uluslararası İttifak ve Garanti Anlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak, Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini korumak amacıyla 20 Temmuz 1974'te Barış Harekatı'nı gerçekleştirmişti.
Türkiye'nin gerçekleştirdiği Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkının can ve mal güvenliği sağlandığı gibi, darbeciler de Kıbrıs'ta işgal ettikleri makamlardan çekilmek zorunda kalmışlardı. Yunanistan'da da 1967'de askeri darbeyle başlayan Cunta dönemi tarihe karışmış, ülkede demokrasiye dönülmüştü.
"DERSLERLE YÜKLÜ TARİHİ BİR OLAY" Cumhuriyet Meclisi Başkanı Vehbi Zeki Serter, darbenin yıldönümü nedeniyle yayınladığı mesajda, kanlı darbenin Kıbrıs meselesi değerlendirilirken mutlaka gözönünde bulundurulması gereken derslerle yüklü tarihi bir olay olduğunu belirtti.
Serter mesajında darbe hakkında bilgi vererek, Türk Barış Harekatı'na hem Rumlar arasındaki kanlı kardeş kavgasını durdurmak, hem Türklerin katliamını önlemek, hem de adanın Enosis paranoyasına karşı bağımsızlığını korumak için girişildiğini kaydetti.
Güney Kıbrıs'ta çok kısa bir süre içerisinde Enosisci darbecilerin affedilmesinin Rumlar arasındaki hedef birliğinin ibret verici göstergesi olduğunu belirten Serter, "Yöntem ve yol farklılıkları ne olursa olsun Kıbrıs Rumlarının temel amacı Yunanistan'la bütünleşerek Kıbrıs Türk halkını etnik temizlikten geçirmektir. Böyle bir yıldönümünde önemle vurgulanması gereken güncel gerçek şudur: 11 yıl boyunca ve bilhassa 15 Temmuz 1974'te silah ve şiddet yoluyla gerçekleştirmeyi başaramadıkları Yunanistan'la bütünleşme idealini bugün AB çatısı altında Bizans entrikalarıyla dayatmaya çalışıyorlar. Acı gerçek şu ki, Kıbrıs'ın yadsınmaz gerçeklerini gözardı eden Batılılar da açıkça taraf tutarak bu çağdışı ve yayılmacı entrikalara destek vermektedirler" dedi.
"KKTC KIBRISLI TÜRKLERİN MÜCEDELESİNİN SEMBOLÜ" Demokrat Parti Genel Başkanı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Salih Coşar da mesajında, KKTC'nin Kıbrıslı Türklerin mücadelesinin ve bağımsızlığının bir sembolü olarak kurulduğunu belirtti.
Aralık 1963 ve 15 temmuz 1974 darbeleri ile garantör devlet Türkiye'nin adaya gelmesine davetiye çıkaran Rum-Yunan ikilisine, 20 Temmuz 1974 sabahı büyük bir tokat vurulduğuna dikkat çeken Coşar, "Türkiye gelmemiş olsaydı adadaki bütün Türkler katledilerek Enosis gerçekleşecekti" dedi.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın girişimleriyle başlatılan yüz yüze görüşmelerde bir anlaşma zemini arandığını da hatırlatan Salih Coşar, bu arayışı bertaraf edecek şekilde AB ve BM Güvenlik Konseyi üyelerinin Rum toplumundan yana tavır koyduğunu, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Adada varılacak bir uzlaşıda muhakkak eşit 2 siyasi tarafın haklarının korunması gerektiğini belirten Coşar, "Kıbrıs Türk Halkı olarak AB'ye girme arzusundayız. Yalnız bunu yaparken masada eşitliğimizin ve egemenliğimizin açıkça teslim edilmesi gerekir. Bunların olmaması durumunda adada oluşacak yeni konjönktürden tamamen AB ve BM Güvenlik Konseyi üyeleri sorumlu olacaktır" dedi.