Teknenin bünyesinde faaliyet gösterdiği yat şirketinin yöneticileri, bir grup kaptan ve denizci ile yaptıkları açıklamada, çözüm için iki ülkenin yetkililerinin duruma el koyması gerektiğini söyledi.
Bodrum'da faaliyet gösteren DE Yatçılık Limited Şirketi bünyesinde charter turizm yapan 42 metre uzunluğundaki, 12 kabinli Türk bayraklı 'Halis Temel' isimli ahşap yat, geçen 20 Eylül'de, ABD'li 18 yolcusu ile mavi yolculuk için Akdeniz'e açıldı. Yunanistan'ın Rodos Adası'na giden yat, 3 gün sonra da Astipalya Adası'na uğradı. Burada, Yunan polisi teknenin evrakını kontrol etti. İddiaya göre, Yunan polisi, evrakta eksiklikler olduğunu belirtip, "Yasa dışı tur yapıyorsunuz" diyerek, yat kaptanı Hakan Tekerek'i (30) gözaltına aldı.
El konulup, 100 bin euro para cezası kesilen yattaki ABD'li turistlerin üzeri de tek tek arandı. Ertesi gün İstanköy (Kos) Adası'na götürülüp, adliyeye sevk edilen kaptan Tekerek, serbest bırakıldı. Astipalya Adası'ndaki teknedeki ABD'li turistler ise yat acentesi ve İngiliz tur şirketi tarafından tahliye edildi.
Ardından kaptan Hakan Tekerek, gemiciler Olcay Garip (27) ve Erman Gökkaya (27) ile yağcı Osman Desti (26), yatı Yunan makamlarının gözetiminde, Kilimli Adası Limanı'na götürdü.
Yaşananların ardından hukuk mücadelesi başlatan yatçılık şirketinin yöneticisi Aykut Uzunşimşek, bugün 40'a yakın Bodrumlu kaptan ve denizci ile açıklama yapıp, konuyla ilgili basın mensuplarına bilgi verdi. Yıllardır yabancı acentelerle çalıştıklarını belirten Uzunşimşek, şunları söyledi: "Bu son olayda da bir İngiliz acente aracılığı ile ABD'li turistleri mavi yolculuğa çıkardık. Rodos'tan giriş yaptık, ancak Astipalya Adası'ndaki polis, yasa dışı tur yapmakla bizi suçlayıp tekneye el koydu, kaptan gözaltına alındı."
"Biri Yunan, diğeri ise Türk iki avukatımız ile olaya hemen müdahale ettik ve yasal işlemleri itirazlarımızı yaptık. Sonuç almayı beklerken 25 Aralık gecesi Kilimli Limanı'nda demirli bulunan yatımıza çoğu alkollü 50 kadar fanatik Yunan, İngilizce ve Yunanca küfürler savurarak saldırdı. Tekneye çıkarak personelimizi linç etmeye çalıştı. Yunan polisi vahim olayları son anda önledi."
Adada halkının yaklaşık 3 haftadır personele yiyecek vermediğini de belirten Aykut Uzunşimşek, şöyle dedi: "Kumanyamız da tükendi. Şu an o adada çok zor şartlar altında bekliyor. Can güvenlikleri olmadığı için Rodos Başkonsolosluğumuza ve Yunan makamlarına acilen yatımızın ve personelimizin bir başka Yunan adası olan İstanköy Adası'na tahliyesini istedik. Ancak şu ana kadar bir sonuç alamadık."
"Büyük bir şaşkınlık ve tedirginlik yaşıyoruz. İki ülke hükümetlerinin bir araya gelip konuşarak bu sorunu çözmesini bekliyoruz."
"Çok vahim olaylar olmadan yatımızın o adadan ayrılması gerekir. Yunanların iddia ettiği gibi eksik evrakımız ve yasa dışı bir turumuz söz konusu olamaz. Çünkü, biz adam kaçırmıyoruz, suç işlemiyoruz. Aksine güvenilir İngiliz tur şirketleri ile ortak çalışıyoruz ve yıllardır aynı işi yapıyoruz."
Yat şirketi yönetilerinden Erhan Berber de "Ege'deki gerginlik iyice artıyor, bunun kimseye bir faydası yok. Hükümetler düzeyinde konuya el konulmalı. Yasal süreç beklenmeli, ancak hükümetler bir araya gelip bu duruma acil çözüm bulmalı. Eğer devletimiz bu konuya müdahil olmazsa daha çok denizcimizin ve şirketimizin canı yanacak. Yabancı turist de Türk kıyılarından kaçabilir, bu ciddi bir uyarıdır" diye konuştu.
Tanrıverdi teknesinin sahibi, kaptan İbrahim Tanrıverdi de yıllardır Yunanların kendilerine bu kâbusu yaşattığını belirtti. Tanrıverdi, tepkisi şöyle dile getirdi: "Türk yatçıları olarak bizi yıldırmaya çalışıyorlar. Bir yangın sticker'i yok diye, kaptanı gözaltına alınıp, binlerce euora ceza yazılan tekne olduğunu biliyoruz. Biz Ege'de 10 binlerce tekneci bu mücadeleyi verip turizme milyarlarca eurokazandırırken, Denizcilik Müsteşarlığı ve ilgili bakanlıklarımızı yanımızda görmek isteriz. Ancak ne yazık ki bu mücadelede bu örnekte olduğu gibi yine yalnız bırakıldık."
"Türk denizcisini Ege'de kaderine terk etmesinler, denizciliği öldürmesinler. Bugün turizm varsa bu mavi yolculuk tekneleri sayesinde vardır. Ayrıca iki ülkenin insanı da bu sektörden para kazanıyor. İnşallah, sağduyu kazanır, aksi takdirde işler çok kötüye gidiyor. Ben de yarın Kilimli'deki arkadaşlarıma destek olmak için tek başıma adaya gidiyorum. Gelmek isteyen varsa benimle gelebilir. Beni de tutuklasınlar bakalım."