Yazı: Süreyya İsfendiyaroğlu
Fotoğraf: Deniz Memelileri Araştırma Derneği
İstanbul Boğazı’ndan her yıl üç farklı türde ve tamamı insan faaliyetlerinden dolayı tehdit altında yüzlerce sayıda yunus geçer. Yakın zamanda İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Bölümü öğretim görevlisi ve Deniz Memelileri Araştırma Derneği kurucusu Aylin Akkaya Baş tarafından yayınlanan iki makale, Boğaz’ı yoğun olarak kullanan mutur (Phocoena phocoena relicta) ve afalina (Tursiops truncatus) adlı yunusların deniz trafiğinden olumsuz etkilendiğini ortaya koydu.
Deniz trafiğinin sadece ülkemiz sularında değil, küresel boyutta dünya deniz ve okyanuslarını tehdit ettiği ve dünyanın hiçbir su kütlesinde sessiz alanların kalmadığı düşünülüyor. Deniz taşıtlarının hızlı hareketlerinin ve ani manevralarının taşıt-yunus ve balina çarpışmalarıyla sonuçlandığı, uzun dönemli olumsuz etkiler doğurduğu hatta hayvanların davranışlarını da değiştirdiği bilinen gerçek. Bu davranış değişimleri önemsiz gözükmesine rağmen etkisi en az çarpışmalar kadar büyük. Artan taşıt baskısıyla yunusların alanı terk ettiği birçok bölgede tespit edildi bile.
Deniz canlıları için önemli yaşam alanı olan İstanbul Boğazı, ekonomik açıdan büyük önem taşıyor; dünya genelinde en yoğun kullanılan su yollarından biri. Boğaz boyunca çok sayıda kargo ve yolcu gemisi, büyük ve küçük çaplı balıkçı tekneleri ve hız motorları çalışıyor. Bilinen en yoğun suyolu trafiğine sahip yer olan İstanbul Boğazı’ndan günde 2.500 deniz taşıtı geçiş yapıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936 yılında 4.500 taşıtın geçiş yaptığı Boğaz’dan, günümüzde yılda ortalama 46.000 taşıt geçiyor.
Yapılan araştırmalar yoğun deniz aracı trafiğinin yunusların günlük davranışlarını değiştirdiği ortaya koyuyor ve alanı terk etme, üreme başarısında düşüş ve dolayısıyla sayılarının azalması gibi uzun dönemli etkilerinin kapıda olduğuna işaret ediyor. Aylin Akkaya Baş’ın çalışması, deniz taşıtlarının etkisiyle afalina ve mutur türü yunusların beslenme, dinlenme ve sosyalleşme davranışlarında önemli miktarda azalmalar olduğunu gösteriyor.
İki tür için de en önemli beslenme ve dinlenme alanı olarak belirlenen ve bilim dünyasında türün sağlıklı devamı için kritik habitat olarak işaretlenen alandan üçüncü köprünün ayakları geçti bile. Zaten Boğaz’ın trafik açısından yoğun olan Eminönü ve Rumelikavağı arasındaki yunus gözlemleri, Marmara ve Karadeniz çıkışına kıyasla çarpıcı derecede azdı. Yoğun deniz trafiğine ek olarak köprü örneğinde olduğu gibi plansız yapılaşmayla gerçekleşen alan kaybı, yunusları İstanbul Boğazı’nı hızlıca terk etmek zorunda bırakıyor.
Aylin Akkaya Baş, Magma dergisine yaptığı açıklamada Boğaz’da 7 knot’tan hızlı giden deniz taşıtlarının özellikle Ahırkapı açıkları, Garipçe, Anadolukavağı – Rumelikavağı ve Anadolufeneri - Rumelifeneri’nde bulunan hassas bölgelerde daha duyarlı davranmaları gerektiğini belirtti ve bu alanların Boğaz’da nadir kalan yunus beslenme ve dinlenme alanları olduğuna dikkat çekti. Başta sürat tekneleri olmak üzere deniz taşıtlarının yunus görmeleri halinde aralarına en az 300 metre mesafe koymalarını öneren araştırmacı, yunusun alanda olduğu fark edildiğinde ani yön ve hız değişiminden kaçınılmasını öneriyor.