Türk Spor Basını'nın usta kalemi Yusuf Kobal bundan böyle her hafta Türk ve Dünya Futbolu'nun nabzını Mynet'te tutacak. Görmediğimizi görecek, duymadıklarımızı duyacak. Futbola ve spora hiç bakmadığımız çerçeveden bizler için bakacak...
İşte Kobal'ın ilk yazısı:
**At terli, yemiyor!
**
Futbol sezonunun aslında niteliği ortadayken, heyecanı insanı aldatıyor.
Bu at başı gidişin etrafındaki tartışmalar, olaya yapay bir boyut verirken, bu işten ülke futbolunun ne kazanç sağlayacağı da meçhul.
Şöyle ki, Birinci Lig’in (Pardon Süper Lig’in) futbol kalitesi düşük seyrediyor.
Maçlar sadece kimin kazanacağının tahmin edilemediği bir ortamda başlıyor ve sürprizlerle de bitebiliyor. Ya da buna sürpriz demek doğru değil; takımların geleneksel biçimde bu sezon kendinden küçüklere mutlak üstünlük kuramamaları, geçen yıldan bir tabanı olan ancak gerilimsiz yapısı ile dikkat çeken Sivasspor’un ligi sürüklemesine yol açabiliyor. Sivasspor şimdiye kadar bu belirsizlikten beslendi.
Geleneksel biçimde bu sezon da lig şampiyonluğunu malum dört takımdan birinin alması yine beklenmedik bir şey olmayacağı gibi, Sivasspor’un şampiyonluğu da şu dakika itibari ile fazlası ile olası.
Bu çekişmede Fenerbahçe’nin şansı sanki diğerlerine göre daha azmış gibi görünüyor. Öyle ya, sezon başından beri, yarıştaki asıl rakiplerinin ikramları ile ayakta tutunabildiğine; artık bu durumun geçerliliğini yitirmesi de olasılık olduğuna göre.
Ancak şampiyonluk, artık önünüzdekileri yene yene gelebileceği gibi yeterli de olmayabilecek. Ali Sami Yen’de Galatasaray’ı, İnönü’de Beşiktaş’ı, Avni Aker’de de Trabzon’u yenmekten geçiyor ya da geçmiyor her şey. Ne yazık ki Sivasspor ile ligde maçı kalmadı Fenerbahçe’nin.
Bu bağlamda dokuzda dokuz kazanmak bile yeterli olmasa da futbol bir rastlantı işidir sonuçta. Ya da bu sezon Türkiye Ligi’nin geleceği artık rastlantılara kalmıştır.
Hep belirli bir tartışma konusu etrafından süre giden futbol çekişmesinin en kısır ve kendi dinamiğini yaratamayan konusu ise her başarısızlıkta teknik direktör yanlışlarının masaya yatırılması.
Aslında bu tartışma ufuk açmakta en büyük engel iken, futboldaki kısır döngümüzün, niteliğimiz, ücretlerimiz, akademisyenlerimiz, entelektüel yazarlarımız, ya da Avrupa ülkelerinde oynayan oyuncularımı z artmış olmasına karşın, asıl sebebidir.
Özetle, transfere ve teknik direktöre 50 milyon Euro harcayan ile toplam bedeli 10 milyon Euro olan iki farklı kültür takımının zirvede sıralanmış olmasının başka açıklaması da olamayacak.
Bedelleri maddi olanaklarla örtmeye kalkışmanın, kısa vadede bir geçerlilik olmadığı gibi orta ya da uzun vadede de kurumlara bir kazanç sağlayamayacağı apaçık ortada.
Bu sezonu kim önde bitirirse bitirsin, gelecek sezonların artık eskiye dönüşü olmayacak. Top yekûn bir değişime hazır olmakta fayda var.
Zira artık at terli, yemiyor, biliyor musun?