Yüz yüze eğitim: Anaokulu öğretmenleri 'İmkanlarımız kısıtlı, sınıflarda sosyal mesafeyi sağlamak neredeyse imkânsız' diyor

3-5 yaş grubu okul öncesi öğrencilerinin sosyal mesafe kurallarına uymakta zorluk yaşadığını söyleyen öğretmenler, fiziki imkanları birbirinden farklılık gösteren birçok devlet okulunda temizlik görevlisinin dahi bulunmadığını ve hijyen şartlarının kısıtlı imkanlarla sağlanmakta olduğunu söylüyor. BBC Türkçe, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde görev yapan kamu çalışanı ana sınıfı öğretmenleriyle konuştu. Fundanur Öztürk'ün haberi.

3-5 yaş grubu okul öncesi öğrencilerinin sosyal mesafe kurallarına uymakta zorluk yaşadığını söyleyen öğretmenler, fiziki imkanları birbirinden farklılık gösteren birçok devlet okulunda temizlik görevlisinin dahi bulunmadığını ve hijyen şartlarının kısıtlı imkanlarla sağlanmakta olduğunu söylüyor. BBC Türkçe, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde görev yapan kamu çalışanı anaokolu öğretmenleriyle konuştu.

Türkiye'de yüz yüze eğitim, 21 Eylül'de okul öncesi öğrencileriyle başladı.

Hafta 2 gün ve günde 2,5 saat olarak başlayan okul öncesi yüz yüze eğitim, Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) son genelgesiyle birlikte her gün 3 saat olacak şekilde haftada 5 güne çıkarıldı.

Reklam
Reklam

Öğretmenler okul öncesindeki öğrencilerin bunalıp maskeyi indirmek, su içtikten sonra tekrar maskesini takmayı unutmak ya da oyun oynarken arkadaşına sarılmak gibi eylemlerde bulunduğunu anlatıyor.

Birçok okulda oyuncakları dezenfekte edecek insan kaynağı ya da dezenfektan olmadığı için oyuncaklar kaldırılmış olsa bile sınıfların temizliğinde ciddi sorunlar yaşandığı dile getiriliyor.

Türkiye'de okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamında olmadı için yeterli kamu ödeneği sağlanamadığını aktaran öğretmenler, velilerin imkanlarının ise sınıflarda gerekli hijyen koşullarını sağlayabilmek için tek başına yeterli olmadığını anlatıyor.

BBC Türkçe'nin konuştuğu çoğu anaokulu öğretmeni; sınıfın badanasından perdesine, tuvaletlerin temizliğinden çeşitli eğitici materyallerin sağlanmasına kadar her türlü yükün öğretmen ve velilerin omuzlarında olduğunu söylüyor.

Pandemi şartlarında bu koşulların iyileştiğine dair ise güçlü bir gösterge yok.

Türkiye'nin çeşitli illerinden görev yapan ve BBC Türkçe'ye konulan öğretmenler, kamu personeli olmaları sebebiyle haberde soy isimlerinin yer almasını istemedi.

Reklam
Reklam

Yüz yüze eğitime geçen anaokullarında dile getirilen temel sorunların başında temizlik personeli ve dezenfektan yetersizliği geliyor.

Birçok anaokulda sınıf temizliğini gerçekleştirecek personel bulunmadığı, temizlik görevinin öğretmenlere kaldığı belirtiliyor.

Ağrı Patnos'taki bir köy okulunda çalışan ve haberde gerçek isminin yer almasını istemeyen Büşra adlı bir öğretmen, "Okul öncesinde sosyal mesafeyi sağlamak imkansıza yakın" diyerek şöyle anlatıyor:

"Çocuklarda doğru düzgün maske yok, olanlar da nerdeyse 10 gündür takılmış yıpranmış maskeler. Çocuklarla 3 saat hiç aralıksız bir aradayız. Kalem tutamayan çocuğa mecburen yardımcı oluyoruz. Ağlayan girmek istemeyen çocuğa bazen yakın temasta bulunuyoruz. Hapşıran öksüren çocuklar oluyor olayın tam bilincinde olamadıkları için unutarak maskeyi çıkarıp öksürüp hapşırıyorlar."

"Okulda yardımcı personel yok. Sınıf yaklaşık 4 haftadır kullanıyor; bir kere bile temizlenmedi. İnanın tuvaletlere kokudan girilmiyor. Hiçbir şey yansıtıldığı gibi sorunsuz değil ve biz okul öncesi olarak haftanın 5 günü okula gitmek zorunda bırakıldık."

Reklam
Reklam

Anaokullarının yüz yüze eğitimde çalışma prensipleri belirleyen genelgede, sınıfların en fazla kaç kişilik olacağına dair bir karar yer almıyor.

Öğretmenler, sınıf mevcudunda üst sınır bulunmamasının sosyal mesafeyi sağlamakta sorunlara sebep olduğunu anlatıyor.

Okul öncesi çocukları için yüz yüze eğitimin haftada iki günden beş güne çıkarılması da sınıflarda yoğunluğu artıran bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Haftada 5 gün eğitime geçildiğinden bu yana sınıf mevcudunun 16'ya yükseldiğini söyleyen Hatice adlı öğretmen, "Sanırım biz anasınıfı öğretmenleri olarak çalışan anne babaların bakıcısı gibi görüldüğümüz için böyle bir karar alındı" diyor.

Üst sınır belirlenmediği için 25 çocukla ders yaptığını söyleyen Nurcan adlı öğretmen ise "Kendi sağlığımızı hiç söylemiyorum ama çocukların sağlığı açısından ne yapacağımızı bilemez durumdayız" diyor.

Okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamında olmamasına rağmen yüz yüze eğitime ilk önce geçen branş olması öğretmenlerin eleştirilerine neden oluyor.

Reklam
Reklam

Haftada 5 gün aralıksız çalışan anaokulu öğretmenleri, ilkokul ve ortaokullarda diğer branşlara ayrılan bir gün temizlik arasının neden okul öncesinde de uygulanmadığını merak ediyor.

Reyhan adlı öğretmen ise "Tüm Türkiye'de çarşamba günleri okulların dezenfekte günü ama bize bu şansı da vermediler ne yazık ki" diyor.

'Esnek çalışma saatleri uygulanıyor'

Genelgeye göre okul öncesinde en fazla günde 3 saat etkinlik yapılması gerekiyor ancak BBC Türkçe'nin konuştuğu bazı devlet memuru anaokulu öğretmenleri, genelgenin sınırlarını aşan esnek çalışma saatlerine maruz kaldıklarını ifade etti.

Van'da görev yapan Büşra adlı öğretmen, öğrencilere her gün 4 saat ders vermek zorunda bırakıldığını söylüyor:

"İlkokul bünyesinde çalışan bir anasınıfı olduğumuz için müdürümüz giriş çıkış saatlerinde ilkokula uymamız gerektiğini, çocukların ilkokuldaki abileri ablaları tarafından okula getirip götürüldüğünü söylüyor. Genelgeye göre bu fazladan bir saatin için ekstra ücret almamız gerekiyor ama bu yapılmıyor."

Reklam
Reklam

20 öğrencisi olduğunu söyleyen Büşra, "Sınıfımız 22 metre kare ama köy okulları şartında artık hoş görüyoruz. Sosyal mesafe, temassız oyun, bunlar benim sınıfımda mümkün değil. Bir çocuğum arkadaşının maskesi düşmüş diye kendi maskesini vermiş mesela" diyor.

Büşra da tıpkı diğer öğretmenler gibi maske ve dezenfektan ihtiyacını velilerin desteği ve kendi parasıyla karşıladığını anlatıyor:

"Müdür sınıfımıza elektrikli süpürge bırakıp 'Zaten sınıfınız küçük, siz süpürürsünüz artık' dedi. Oyuncakları da dezenfekte etmem gerektiğini söyledi. Doğuda güneş çok erken doğup çok erken battığı için sıkıştırılmış eğitim yapıyoruz. Aynı sınıfı kullandığımız sabahçı öğrenciler 11.50'de çıkıyor, ben ve öğrencilerim 11.50'de giriyoruz. Arada 10 dakika bile boşluk yok ki, sınıfı nasıl temizleyelim? Sabahçı öğretmen sadece son dersin son yarım saati kapıyı ve camı açık bırakarak sınıfı havalandırıyor."

BBC Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan bir MEB yetkilisi, pandemi sürecinde okul öncesi eğitim kurumlarında yapılan her bir etkinlik saatinin bakanlık tarafından 30 dakikaya düşürüldüğünü hatırlatarak, "Okul öncesi eğitim kurumlarında teneffüs uygulaması mevcut değildir. Bu nedenle bu dönemde 30 dakikadan 6 etkinlik saati, toplamda 180 dakikadan fazla eğitim yapılması mümkün değildir" dedi.

Reklam
Reklam

Ancak bu karara aykırı işlem uygulayan başka devlet okulları da bulunuyor.

Okul müdürüyle fazladan çalışma saatleri konusunda gerginlik yaşadığı için haberde çalıştığı şehrin bilgisinin de yer almasını istemeyen Fikriye adlı öğretmen, okul idaresinin "teneffüs" ile birlikte çalışma saatini 4 saate uzattığını anlatıyor:

"Müdür bütün öğretmenlerin inisiyatif alması gerektiğini, çalışan anne babalar olduğu için 8-12 arası olmak üzere 4 saat çalışacağımızı söyledi. Yarım saatlik etkinlikle arasındaki 10'ar dakikalık teneffüslerde çocukların ayakkabılarını giydirip dışarı çıkaracakmışız. Çalışma saatini 4 saate uzatacağız diye, 50 çocuk sürekli ayakkabılarına temas edip toplu halde araya mı çıksın?"

Fikriye, diğer okullardan farklı olarak kendi okulunda anasınıfı için beslenme saati olduğunu ve bunun risklerini şöyle anlatıyor:

"Her gün ikişer üçer sınıf halinde yemekhaneye çıkıyoruz. Ne kadar dikkat etsek de ortak ve kapalı alanda maskelerimizi çıkararak yemek yiyoruz. Daha dün yemekhanede yemek yediğimiz diğer sınıftan bir çocuk bugün yüksek ateş ve halsizlik yaşadığı olduğu için okul kapısından geri çevrildi."

Reklam
Reklam

"Müdür yardımcımızın eşine COVID-19 tanısı konulmuş, kendisi test verdiği gün dahi okuldaydı. Hatta ben hastalık kaptım geçirdim diyerek maske bile takmıyor şu anda" diyen Fikriye, hali hazırda başka bir anasınıfı öğretmeninde de pozitif olduğu için kendisi ve sınıfının karantinaya alındığını söylüyor.

MEB: Gerekli lojistik ve bütçe desteği sağlandı

BBC Türkçe'ye açıklamada bulunan MEB yetkilisi, temizlik personeli ve diğer ihtiyaçlarla ilgili bakanlığa bağlı yaklaşık 54 bin kurumda 72 bin yardımcı hizmetler sınıfında personel istihdam edildiğini ve bu eğitim öğretim yılında İŞ-KUR ile gerçekleştirilen protokol çerçevesinde 90 bin kişinin görevlendirildiğini belirtti:

"Hijyen ve dezenfektan ürünlerinin temini için İl ve İlçe Müdürlüklerinin koordinasyonunda gerekli destek planlaması yapılarak gerekli lojistik destek sağlanmaktadır. Salgın süreci başında eğitim kurumlarındaki dezenfeksiyon çalışmaları için ulaştırılan ödeneklere ek olarak Eylül ayında da okul öncesi eğitim kurumları ile ilk ve ortaokullar için gerekli bütçe desteği sağlanmıştır."

Reklam
Reklam

MEB yetkilisi ayrıca 2023 Eğitim Vizyonu kapsamında okul öncesi eğitimde 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasının hedeflendiğini ve bu hedef doğrultusunda okul öncesi eğitime ayrılan bütçenin her geçen yıl arttığını belirtiyor.

Açıklamada, okul öncesi eğitim kurumları için ihtiyaç duyan ailelerinin çocuklarının tüm kırtasiye giderlerinin karşılanması amacıyla eğitim yılı başlamadan önce ödenek iletildiğini aktarılıyor.

Yeni açılan her okul ve derslik ile ihtiyacı olan kurumların tüm donatım ve eğitim materyal (oyuncak) ihtiyacının da MEB tarafından karşılandığı ifade ediliyor.

'Tuvaletleri öğretmenler temizleyecek'

Türkiye'de okulların fiziki yeterliliği bölgeden bölgeye, hatta aynı ilçe içerisinde bile birbirinden farklılık gösteriyor.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra devlet okuluna çevrilen Marmaris'teki bir okulda görev yapan Ayşe adlı öğretmen, okulun önceden küçük bir kolej olması sebebiyle ne bahçesinin ne de sınıflarının yeterli kapasitede olduğunu söylüyor.

Ayşe öğretmen, sınıfının sosyal mesafe şartlarını sağlayamayacak kadar küçük olması sebebiyle anaokulu öğrencilerini bahçedeki kamelyaya taşıdığını ve 3 haftadır açık sınıfta ders yaptıklarını anlatıyor:

"Sınıfa çevirdiğimiz kamelyamızın üstü kapalı, etrafını da ben yeşil delikli inşaat teliyle çevirdim. Açık havada çadır gibi bir sınıf oldu yani. Bize ayrılan sınıfımız o kadar küçük ki en azından havalar soğuyana kadar böyle bir şey yapma kararı aldım."

"Anasınıfına gelen çocuk için 600 TL-900 TL arasında bir taban fiyat belirlendi. Okul yönetimi bu parayla, temizlik malzemesi alıyorlar çünkü ilkokul öğrencilerinden bir gelir yok. Müdür sürekli 'Veliden isteyin' diyor ama gönderen de üç beş veli. Artık dezenfektan yerine kolonya istemeye başladık, hangisi daha ucuzsa onları koyuyoruz."

Ayşe'nin anaokulunda da özel bir temizlik personeli bulunmuyor:

"Bizim koskoca okula bakan tek bir temizlik personeli var, anasınıflarının gün içindeki temizliğini yapmıyor. Ortak kullandığımız tuvaletler de sadece gün sonunda temizleniyormuş. Diğer öğretmen arkadaşlarımla konuştum, havalar soğuyup ben de sınıfa girdiğimde saat başı tuvaletleri kendi aramızda bölüşerek temizleyeceğiz."