İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, "şüphelilere atfedilen suçların açıklanması" başlığıyla FETÖ/PDY medyası anlatıldı.
FETÖ MEDYASININ ÖRGÜTLE EŞ ZAMANLI FAALİYETLERİ
Basın ve ifade özgürlüğünün genellikle haber, fikir ve düşünceleri, kitle iletişim araçları vasıtasıyla serbestçe açıklayabilme özgürlüğü olarak tanımlandığı ve basın özgürlüğü kapsamının Türkiye'de Basın Kanununun 3. maddesinde, "Bu özgürlük, bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir" şeklinde düzenlendiği bilgisi verilen iddianamede, "Bütün özgürlüklerde olduğu gibi basın ve ifade özgürlüğünün de dünyada ve Türkiye'de sınırları çizilmiştir. Buna göre basın yayın organlarında kişi ya da kuruluşların haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanılması, ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulunulması halinde basın ve ifade özgürlüğü sınırlandırılabilir " ifadeleri yer aldı.
"GİZLİ VE DERİNDEN BİR MÜCADELE YÜRÜTTÜLER"
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) medyasının, 2013 yılından önce izlediği strateji gereği Türkiye Cumhuriyeti devletine ve hükümeti ile kişi, kuruluş ve kurumlara karşı gizli ve derinden bir mücadele yürüttüğü belirtilen iddianamede , örgüt medyasının 2013 yılından itibaren FETÖ/PDY'nin eylemleri ile eş zamanlı olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve hükümetine, kişi, kuruluş ve kurumlara karşı açıktan saldırıya geçtiği, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet sırlarını ifşa ettiği, örgüt ideolojileri ve amaçları doğrultusunda algı oluşturduğu, meşru hükümetleri çalışamaz hale getirmeyi hedeflediği, Türkiye'yi uluslararası arenada suçlu göstererek zor duruma düşürmek istediği, kişi, kurum ve kuruluşların haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanmaya, ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulunmaya başladığı kaydedildi.
ZAMAN GAZETESİ: ÖRGÜTÜN MEDYADAKİ AMİRAL GEMİSİ
FETÖ/PDY medyasının tarihi süreç içerisindeki gelişimi, amaçlarının neler olduğu, yayın ilke ve politikalarının nasıl belirlendiğiyle ilgili tahliller yapıldığı anlatılan iddianamede, şu bilgilere yer verildi: "Nurculuğun bir kolu olan Yeni Asya hareketinden ayrı hareket ederek FETÖ/PDY'yi örgütlemeye başlayan Fetullah Gülen, faaliyetlerine meşru bir görüntü kazandırabilmek, daha geniş kitlelere ulaşabilmek, örgütün finansmanını ve devamlılığını sağlamak maksadıyla eğitim-öğretim ve medya alanlarında görünürde din ve ahlak temelli ancak esasta menfaat odaklı, dini, siyasi ve iktisadi hedefleri olan ağlar kurmak üzere harekete geçmiş, bu bağlamda 1979 yılı şubat ayından itibaren örgüt üyeleri ile birlikte Sızıntı dergisini yayınlayarak düşüncelerini bazen doğrudan bazen dolaylı olarak dile getirmeye başlamıştır. Ülkede siyasi, iktisadi ve sosyal sıkıntıların yaşandığı bu dönemde meşhur ağlayan çocuk fotoğrafının yer aldığı kapakla ilk sayısını yayımlayan Sızıntı, 'eğitim, bilim, iman, sevgi, barış ve hoşgörü sayesinde ülke sorunlarının çözüleceğini' ifade ediyordu. Kulağa gayet hoş ve mantıklı gelen bu söylem, bundan böyle Fethullah Gülen tarafından örgütlenen FETÖ/PDY'nin gizli ajandasındaki faaliyetlerini gizleyen bir paravan olarak kullanılacaktı. Tarihi süreç içerisinde FETÖ/PDY'nin eğitim öğretim faaliyetleri kaliteli eğitim- öğretim kurumlarına giriş amacıyla hazırlık yapılan veya yabacı dil eğitiminin verildiği özel dershaneler, özel okullar (kolejler), yurtlar ve ışık evlerinde organize edilirken, muhtelif gazete, dergi, tv, radyo ve internet siteleri, medya alanındaki örgütlenmede işlevsel bir rol oynadı.
Organizasyonun büyümesiyle birlikte Feza grubu çatısı altında örgütlenecek olan medya alanındaki faaliyetlerin nüvesini oluşturan Sızıntı dergisi ile birlikte 3 Kasım 1986 tarihinden itibaren Ankara'da yayımlanmaya başlanan ve 1987 yılında tamamen FETÖ/PDY'nin kontrolüne geçen Zaman gazetesi bu örgütün medyadaki 'amiral gemisi' haline geldi. FETÖ/PDY bundan böyle günlük olarak yayınlanacak, geniş kitlelere ulaşarak örgütsel faaliyetlerin propagandasını yapabilecek bir yayın organına sahip olmuştu."
İddianamede, Zaman gazetesinin başlangıçta özellikle İslami kesime yönelik yalan haberleri çürütmeye ve doğru haber yapmaya yönelik bir yayın politikası izlediği belirtilerek, gazetenin 1987 yılı içerisinde FETÖ/PDY önde gelenlerinden Alaeddin Kaya tarafından satın alınıp İstanbul'a taşındığı, Alaeddin Kaya ile birlikte örgüt liderinin yakın çevresinden Dr. İsmail Büyükçelebi ve Abdullah Aymaz'ın yayın politikalarını belirlediği, bunun FETÖ/PDY ile doğrudan bağlantılı olmayan isimlerin Zaman gazetesinden ayrılmasına ve bu gazetenin tamamen örgüte hizmet edecek bir yapıya sahip olmasına zemin hazırladığı vurgulandı.
"ZAMAN GAZETESİ KAYIT DIŞI BAĞIŞLARLA AYAKTA KALABİLDİ"
"Bu dönemlerde yeterli tiraja ve gelire sahip olmayan Zaman gazetesinin halktan toplanan ve 'himmet' adı verilen kayıt dışı bağışlarla ayakta kalabildiğini, hem örgüt lideri Gülen hem de Zaman gazetesinin kurucu, yönetici ve yazarları çeşitli vesilelerle alenen ifade ve itiraf etmekten çekinmemişlerdir" ifadelerinin de yer bulduğu iddianamede, 1990'lardan itibaren medya alanındaki faaliyetlerini artıran FETÖ/PDY'nin medyayı adeta bir silah olarak kullanmak suretiyle bilgi kirliliği ve manipülasyonlarla algı oluşturarak sistemli bir şekilde toplumu yönlendirmeye başladığı dile getirildi.
Fetullah Gülen'in artık sadece kendi yayın organlarında değil, diğer yayın organlarında da boy göstermeye başladığı ve sadece muhafazakar çevrelerde değil gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çeşitli din, inanç ve düşüncelere mensup şahıslarla dirsek temasına geçtiği bilgisi verilen iddianamede, "Gülen, örgütü destekleyebilecek tarzda düşüncelere sahip şahısları yazar olarak örgütüne katmıştır. 1993 yılından itibaren Feza grup dünyaya açılmış, Zaman Romanya, Bulgaristan, Azerbaycan, Avrupa, Amerika, Benelux, Vandaag, Avusturya,Kazakistan, Kırgızistan, Makedonya ve Türkmenistan adlı gazeteler yayınlanarak muhtelif ülkelerde dağıtılmıştır" bilgisi aktarıldı.
Gazete ve süreli yayınlarla geniş kitlere ulaşmayı hedefleyen FETÖ/PDY'nin uluslararası habercilik ve haber servisi yaparak etki alanını daha da genişletebilmek düşüncesiyle 1994 yılında Cihan Haber Ajansını kurduğu, bu ajansın kısa süre içerisinde Türkçe ile birlikte İngilizce ve Arapça haber ve servis hizmeti sunacak seviyeye ulaştığı vurgulanan iddianamede, şöyle devam edildi:
www.zaman.com.tr ÖRGÜTE CİDDİ DENİLECEK BİR DESTEK SAĞLADI
"1994 yılı aralık ayından itibaren yayımlanmaya başlayan Aksiyon dergisi de 'batı tarzı habercilik' anlayışı ile örgüte hizmet eden bir medya organı haline gelmişti. Feza grup bünyesinde toplumsal ve kültürel temaları işleyen Yeni Bahar adlı dergi, Zaman gazetesinin eki olarak Püff adlı mizah dergisi, Turkish Rewiev ve Cihan dergi gibi süreli yayınlarla birlikte Radyo Cihan, Irmak Tv ve Cihan Network grubun medyadaki temsilcileri olarak kayıtlara geçmiştir. Dünyada ve Türkiye'de internet kullanım alanının son derece sınırlı olduğu bir dönemde (2 Aralık 1995) yayına başlayan www.zaman.com.tr ise, 'Türkiye'de internetin ilk Türkçe gazetesi olması' dolayısıyla örgüte ciddi denilecek bir destek sağlamış, bu destek internetin yaygınlaşmasıyla birlikte üst düzeye ulaşmıştır."
MEDYA ALANINDAKİ ATILIMLARIN NEDENİ: İSTİHBARAT SERVİSİ SORUMLULARIYLA KURULAN TEMAS
"FETÖ/PDY'nin medya alanındaki bu atılımlarının temelinde Gülen'in 1990'lı yıllarda Türkiye'de ve dünyada üst düzey devlet adamları, muhtelif din ve inanç temsilcileri ve istihbarat servisi sorumluları ile kurduğu temasların etkili olduğu kuşku götürmez bir hakikattir" ifadesi kullanılan iddianamede, Gülen ve örgütüne bağlı yayın organlarının, faaliyetlerinin üst düzeyde desteklendiği algısını oluşturabilmek maksadıyla gizlemeye gerek duymadıkları bu temasları çeşitli şekillerde sunarak örgütün reklamını yapma fırsatı elde ettiklerine de dikkat çekildi. Türkiye'den ayrılmadan önce üst düzeyde temaslar kuran Gülen'in Amerikan gizli servisi CIA Başkanlığına getirilen Morton Abromowitz ile 1983 ve 1990 yılları arasında görüşerek dostluk kurduğu, Abraham Foxman ve Papa II. John Paul ile görüşmeler yaptığı, örgüt medyasında Türkiye ve uluslararası kamuoyunda ünlü şahıslarla yapılan temasların yoğun olarak işlenip propaganda malzemesi olarak kullanıldığı da kaydedilen iddianamede, "12 Eylül 1980 askeri darbesini destekleyen Gülen ve FETÖ/PDY medyası, 28 Şubat 1997 postmodern darbesine de aynı şekilde destek vermiştir. Türkiye'de bu tür antidemokratik eylemlerden en fazla etkilenen kesimlerin başında muhafazakar kesimler yer aldığı halde sözde, 'İslami değerlerle mücehhez bir toplum ideali' olan Gülen'in bu tür eylemleri desteklemesi ve yaşanan süreçlerden sürekli gücünü artırarak çıkması,sorgulanması gereken bir husustur" değerlendirmesinde bulunuldu.
"DARBECİLERİN YANINDA YER ALAN GÜLEN'İN DOSYASI ASKIYA ALINDI"
Fetullah Gülen'in 28 Şubat sonrasında, 17 Nisan 1997'de katıldığı bir televizyon programında "mevcut hükümetin iktidardan çekilmesi gerektiğini" ifade ederek bir kez daha darbeyle yönetime müdahale etmek isteyen kesimlerin yanında yer aldığına dikkat çekilen iddianamede, şunlar kaydedildi: "28 Şubat sürecinde Zaman gazetesi, bağlı olduğu örgütün lideri Gülen'in düşünceleri doğrultusunda bir yayın politikası takip etti. 28 Şubat'ın etkisinin yoğun olarak hissedildiği ilk dönemlerde Fethullah Gülen aleyhinde herhangi bir dava açılmadı. FETÖ/PDY'ye bağlı oluşumların ve yayın organlarının faaliyetlerine de engel olunmadı. 1999 yılı mart ayı içerisinde Gülen sözde tedavi amacıyla ABD'ye gitti. Ancak Gülen'in Amerika'ya gidişinden birkaç ay sonradır ki, 19 Haziran 1999 tarihinde haber bültenlerinde Gülen'in, devlet kurumlarına sızarak devleti ele geçirmeye yönelik ifadelerinin yer aldığı ve artık kamuoyunun malumu olan kaset yayınlandı ve bir yılı aşkın bir süre sonra DGM savcılarından Nuh Mete Yüksel, 'Laik devlet yapısını değiştirerek yerine din kurallara dayalı bir devlet kurma amacıyla yasa dışı örgüt kurduğu' gerekçesiyle Gülen hakkında dava açtıysa da daha sonra bu dosya askıya alındı."
Yurt dışında muhtelif ülkelerde faaliyetlerde bulunan FETÖ/PDY'nin bilhassa ticari yatırım yaptığı ve eğitim çalışmaları yürüttüğü ülkelerde medyanın gücünü örgütlenme aracı olan Zaman gazetesiyle kullandığına dikkat çekilen iddianamede, "2005 yılında örgütün önde gelen üye ve finansörlerinden Akın İpek tarafından satın alınan Bugün gazetesi de farklı bir kulvarda FETÖ/PDY'nin medya gücüne güç katmıştır. 2006 yılında Ali Özmen Safa, (Zaman gazetesinin eski imtiyaz sahibi) Alaaattin Kaya ve oğlu Cüneyt Kaya tarafından satın alınan Star gazetesinde de hisselerin yüzde 60 gibi büyük çoğunluğu o dönem örgüte yakın isimlerden Alaaattin Kaya ve oğlu Cüneyt Kaya'ya aitti. Bu hisselerin elden çıkarılmasına değin Star gazetesi de büyük oranda FETÖ/PDY'nin kontrolü altına girdi" bilgisi verildi.
"ÖRGÜTÜN FAALİYETLERİNE SON VERMEK İÇİN HAREKETE GEÇEN HÜKÜMETE SALDIRIYA BAŞLADILAR"
İddianamede,2007 yılından itibaren Türkiye'de İngilizce olarak yayımlanmaya başlanan Today's Zaman'ın ise yerli yazarlarla birlikte Türkiye ile ilgilenen ve dünyada tanınan yabancı siyasetçi, akademisyen, bürokrat, yazar, ve araştırmacıların yazılarına yer vererek örgüte farklı bir taban yaratmaya çalıştığı aktarılarak, "2002 genel seçimleri öncesinde herhangi bir siyasi partiye açık destek vermeyen FETÖ/PDY yayın organları, seçimler sonucunda iktidara gelen AK Parti hükümetleri ile ilk dönemlerde açıktan karşı karşıya gelmekten kaçındılar. Ne var ki, AK Parti hükümetinin, FETÖ/PDY'nin gizli faaliyetlerini öğrenerek bu faaliyetlere son verebilmek maksadıyla harekete geçmesi üzerine, örgüt medyası basın özgürlüğü ile çizilen sınırları çiğneyerek, açıktan hükümete yönelik saldırılara başladı. Ergenekon soruşturmalarında aktif olarak çalışan ve sonradan FETÖ/PDY üyesi olduğu anlaşılan emniyet mensuplarının 2011 yılı içerisinde mevzuata uygun bir şekilde görev yerlerinin değiştirilmesi Zaman gazetesinin iktidara tehdit yollu telkinlerde bulunmasına neden oldu." değerlendirmesi yapıldı. Zaman gazetesinden Ali Ünal'ın 16 Eylül 2011'de doğrudan o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alarak, "kanaat önderleriyle görüşmesi" yönünde telkinlerde bulunmaya kalkıştığı vesöz ettiği "kanaat önderi"nin FETÖ/PDY lideri Gülen olduğunun, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sırasındaki söylemlerden net bir şekilde anlaşıldığı da belirtilen iddianamede, "Örgütün tarzına uygun ima, töhmet ve tehdit yollu göndermeler, hükümet, dershaneleri kapatma düşüncesini hayata geçirmeye kalktığında daha da arttı. 12 Kasım 2012 tarihinde Ali Ünal, 'bütün reformlarda gayenin siyasi ve ideolojik olduğunu' ifade ederek, 'yapılmak istenenin özel müteşebbis hürriyetine müdahale olduğunu' ileri sürdü. Görünürde normal bir eleştiri gibi görünen bu düşünceler, Türkiye'de dershanelerdeki muazzam payı dikkate alındığında FETÖ/PDY'nin menfaatlerini savunmak için sarf edilmişti." ifadeleri aktarıldı.
"HÜKÜMETE, PROFESYONELCE, İMALI VE ŞİFRELİ HAKARETLER YAĞDIRDILAR"
Bu tarihten itibaren Zaman gazetesinin, hükümet aleyhine yalan haberler üretmeye başladığı, örgüt menfaatleri doğrultusunda hükümete yönelik eleştiri dozajını artırdığı, hukuki müeyyidelerden etkilenmemek amacıyla hükümete profesyonelce imalı ve şifreli ya da üstü kapalı hakaretler yağdırdığına dikkat çekilen iddianamede, "Zaman, hükümetin dershaneleri kaldırmaya yönelik kararlılığı karşısında tekrar saldırıya geçti ve bunu, 'eğitime darbe vurmaya yönelik' bir uygulama olarak okuyucularına sundu. Bu arada 6 Nisan 2015 tarihinde Feza Gazetecilik AŞ Levent Kenez'in idaresinde Meydan adlı gazeteyi yayınlamaya başladı. 13 Kasım 2015 tarihinde olası bir operasyonda zarar görmesini engellemek amacıyla bu gruptan ayrılarak Levent Kenez'in idaresinde yayına devam etti" değerlendirmesin yapıldı.