"Zenginlerden net aktif vergisi alınmalı"

Eski ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, küresel krize karşı Türkiye'nin, ABD ve gelişmiş ülkelerden çok daha farklı ve radikal önlemler alması gerektiğini belirterek, zenginlerden "net aktif vergisi" alınması önerisini gündeme getirdi. Söylemez, krizin faturasını "sadece işsiz kalan yüz binler, tezgâhını, dükkânını kapatan esnaf ve KOBİ'lerle, hayat pahalılığı altında ezilen emekliler, ürününe gübre dahi alamayan çiftçilerin ödememesi gerektiği"ni ifade ederek, "Karlar TÜSİAD'ın, zararlar halkın diyemezler" dedi.

Reklam
Reklam

Hükümete yakın "sözde" ekonomistlerin krizin boyutunu görmezden geldiğini ifade eden Söylemez, önlem almada geç kalırsa Türkiye'nin bu günleri dahi arayacağı uyarısında bulundu.

Ufuk Söylemez, küresel ekonomik kriz ve Türkiye'nin alması gereken önlemleri ANKA'ya değerlendirdi. "ABD ile Türkiye'nin tedbiri aynı olamaz, olmamalı" diyen Söylemez, "Türkiye gibi, dışarıdan yüksek reel faiz karşılığında gelen kısa vadeli spekülatif döviz girişiyle ve ithalatla büyüyen, yüksek cari açık ve borçlarıyla kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin, ABD ve gelişmiş ülkelerden çok daha farklı ve radikal ekonomik önlemler alması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

"GÖRMEZDEN GELİYORLAR"

Söylemez, "hakim medyada" TÜSİAD, IMF ve AKP sözcülüğü yapan "sözde" ekonomistlerin, akademisyen ve yazarların işin bu boyutunu kasten görmezden geldiklerini savunarak şöyle dedi: "Varsın olsun. Krizin faturasını sadece, işsiz kalan yüz binler, tezgâhını, dükkânını kapatan esnaf ve KOBİ'lerle, hayat pahalılığı altında ezilen emekliler, ürününe gübre dahi alamayan çiftçiler ödememeli. Yaşanan bu krizin ve hatalı kur politikalarının müsebbibi değil, mağduru olan bu kesimlerin, krizin faturasını, bedelini tek başlarına üstlenerek ödemeleri çok büyük bir haksızlıktır. Krizin faturası nimeti paylaşan, sıcak para sayesinde yüksek faizle inanılmaz paralar kazanan, borsadaki suni manüplasyonlarla büyük kazançlar elde eden, varlıklı kesimler tarafından da üstlenilmeli ve paylaşılmalıdır. O nedenle 6 yıldır AKP'nin IMF ile kol kola izlediği sıcak para politikalarına destek veren, nemalanan, servetine servet katan varlıklı kesimler, başta TÜSİAD üyeleri olmak üzere ellerini ceplerine atmak zorundadırlar."

Reklam
Reklam

"KARLAR TÜSİAD'IN ZARARLAR HALKIN DİYEMEZLER"

Krizin faturasının IMF politikalarıyla halka ödetilmesinin yanlış olduğunu ifade eden Söylemez, "Kurtar biz IMF" diyerek işsizliğin, enflasyonun, yoksulluğun faturasını geniş, savunmasız ve çaresiz halk kesimlerine ödetemezler. Karlar bizim, zararlar milletin diyemezler" dedi.

Söylemez, "Önerim, belli bir gelir ve servet düzeyindeki kişi ve kuruluşlardan, 1994 yılında başarıyla uygulanmış olan ‘net aktif vergisi' türünde bir vergi alınarak, kaynak yaratılmasıdır" diye konuştu.

Geçen hafta, İngiltere Maliye Bakanı'nın da, zenginlerden bu tür bir vergi alınmasına yönelik planlarını açıkladığına dikkat çeken Söylemez, "Türkiye, tüketimi teşvik ederek değil, tasarrufu ve üretimi teşvik ederek ekonomisini ayakta tutabilir" değerlendirmesinde bulundu.

Söylemez, "Borç tuzağına düşmüş, reel gelirleri azalmış, işini kaybetmiş fakir ve borçlu bir topluma ‘daha çok tüket, daha çok satın al demek' akla da, eşyanın tabiatına da aykırı bir durumdur.
Ayağını yorganına göre uzatamayan dış–sıcak parayla ağustos böceği misali ithal tüketimle yıllarını heba eden Türk ekonomisi, artık duvara dayandı. Sadece KDV ve ÖTV indirimi ile ekonomimizin canlanmasını beklemek gerçekçi değildir" diye konuştu.

Reklam
Reklam

"ZENGİNLERDEN NET AKTİF VERGİSİ ALINMALI"

Alınması gereken önlemleri ilk kez, 15 Ekim'de ANKA Haber Ajansı ile yaptığı bir söyleşide açıkladığını belirten Söylemez, yeni ve son gelişmeleri de dikkate alarak bu krize karşı gerçekçi, kalıcı ve yararlı olabilecek önerileri şöyle sıraladı:

".Türkiye özellikle tüketimi değil tasarrufu teşvik etmelidir. Üreticinin ayakta kalması sağlanmalıdır. Tüketim teşviki sadece ve öncelikle ülkemizde üretilenlere verilmelidir.

.Ziraat ve Halk Bankası'nın KOBİ, esnaf ve sanatkârlarla çiftçilere açtığı kredilerde vadeler, faiz ödemesiz süreler de verilmek suretiyle en az 1 yıl uzatılmalıdır.

.Mevduata ABD ve AB ülkelerinden daha aşağı olmayacak bir seviyede, geçici bir süreyle yüksek garanti limiti getirmelidir. Mevduat munzam karşılıkları yine sınırlı ve süreli olarak sıfırlanmalı ve Bankalara imkân yaratılmalıdır. Merkez Bankası, 2001 krizindeki hatasını tekrarlamamalı ve Bankalara likidite sağlamalıdır.

.Alt yapı, ulaşım, iletişim gibi devlet yatırımlarıyla istihdam dostu projeler başlatılmalıdır.

Reklam
Reklam

Doğu ve Güneydoğuda, terörün beslendiği yoğun nüfus artışı ve işsizliğe karşı verilen mali teşvikler maalesef bugüne kadar ziyan olmuştur. Özel sektör bu bölgede – birkaç istisna dışında-başarısız olmuştur. O nedenle ‘2'nci nesil Kamu Ekonomik Kuruluşları' yatırımları olarak adlandırdığım, alt yapı ve üretim tesisleri, devlet eliyle kurulmalı, bölge halkı, esnafı, tüccarı, çiftçisiyle beraber bu şirketlere ortak edilmelidir.

.Belli ürünlerde özellikle halkın temel ihtiyaçları göz önüne alınarak, sınırlı ve süreli, KDV ve ÖTV indirimleri de devreye sokulmalıdır.

.Sınırsız–ölçüsüz ve kontrolsüz serbestleşme ve yabancılaşma politikalarından vazgeçilmelidir. Ülkenin, stratejik öncelikleri, tekel niteliğindeki karlı kurumları haraç mezat satılmamalı, düşen borsa nedeniyle bu fiyatlardan mümkün olursa kısmen satılanların geri alınması dahi düşünülmelidir.

.Genel teşvikler yerine, sektörel, bölgesel, hatta alt sektörlere yönelik teşvik ve kredi politikaları yürürlüğe konulmalıdır.

.IMF ile kısa vadeli klasik bir stand-by yapılmamalıdır. IMF ile stand-by yapmak zorunda kalan İzlanda – Macaristan – Ukrayna ve Pakistan'ın düştüğü duruma bizim de düştüğümüzün dünyaya ilanı anlamına gelen, böyle bir anlaşma yarardan çok zarar getirir. Onun yerine IMF'nin bize 2001 krizinde Bankalarımızı batıran, ekonomimize devalüasyon yaptıran hatalı politikalarının bir özrü olarak şartsız, 10 yıl vadeli bir uzun vadeli kaynak sağlaması talep edilmelidir.

Reklam
Reklam

.Asgari ücretten, belli sektör ve yörelerle sınırlı olarak, tamamen veya kısmen vergi alınmamalıdır.

Enflasyon hedeflemesinin artık hayali ve imkânsız bir noktada fiyaskoyla sonuçlandığı kabul edilmeli, Türkiye makul bir enflasyon artışını, geçici olarak göze alarak, büyüme ve istihdamdan vazgeçmeden kriz koşullarını aşmalıdır.

.Zenginlerden, bir defaya mahsus 2 taksitle, ‘net aktif vergisi' alınmalıdır.

.Yıl sonu itibarı 1 milyonu aşması beklenen takibe intikal etmiş ve temerrüde girmiş tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarıyla, karşılıksız çek mağdurlarına sicil affı getirilmelidir.

.Kriz koşulları durağanlaştığında –