Malatya'da 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayınevi cinayetinin kilit ismi Emre G., cezaevinde cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde kendisini azmettiren kişinin Varol Bülent Aral olduğunu iddia etti.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 12. duruşmasında tanık olarak dinlenen Varol Bülent Aral'a "'Sana devlet desteği sağlarız' demiştin" şeklinde seslenen sanık Emre G.'nin 14 Kasım 2008 günü Malatya E Tipi Cezaevi'nde ifadesinin yeniden alındığı belirtildi.
Emre G.'nin cezaevindeki cumhuriyet savcısının odasında avukatının yanında verdiği ifadesinde, "Benim Varol Bülent Aral ile kendisinin iddia ettiği şekilde, sadece 25 dakika değil, bir çok kez görüşmelerim olmuştur. Her ne kadar kendisi ile Malatya Birlik Gazetesi'nde, 3 gün süre ile birlikte çalışmışsak da, kendisi gazeteden ayrıldıktan sonra sürekli olarak (bir partinin) gençlik kollarının bulunduğu binada olacağını söylemişti. Ben bu binaya hiç gitmedim. Ancak, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Varol Bülent Aral ben dışarı çıktığımda sürekli olarak bana ulaşıyordu. Ancak, telefon kullanmıyordu, bulunduğum yerlere geliyordu. Ben bunun tesadüf mü olduğunu yoksa birileri tarafından izlenerek bu şahsa haber verilmesi üzerine bulunduğum yere gelmesi şeklinde bana mı ulaşıyordu bilmiyorum. Ben sabahlan dershaneye giderken genellikle, kız meslek lisesinin arkasında bulunan bir iş hanının altındaki çay ocağında kahvaltı yapıyordum. Kendisi beni orada buluyordu. Kendisi çok bilgili birisiydi. Sürekli olarak sorduğum şahıslar hakkında bilgi verebiliyordu" dediği belirtildi.
İfadesinde Varol Bülent Aral'un aşırı derecede bilgili olduğu için söylediği sözlerin kendisini şaşırttığını belirten Emre G., "Sözünü ettiğim çay ocağında ve bir lokantasının alt tarafındaki çiğköfteci de 6-7 kez görüşmüşümdür. 2006 yılının Ekim ayına kadar bu şekilde ara ara görüştüğümüzü hatırlıyorum. En son görüşmemizde bana şehir dışına çıkacağını söylemişti. Konuşmalarımızın birinde Malatya'daki misyonerlerin yerlerinden bahsetti. Ancak, adres olarak veya yayınevi olarak bir şey söylemedi.
'Oradaki bilgiler elimize geçerse, neler olur biliyor musun' şeklinde, konuştu, Ben tekrar sorduğumda, 'Bilgiler ile köşeyi dönebileceğimizi, hem kendisine, hem de bu bilgilerin birilerine lazım olduğunu' söyledi. Ancak, ben bu birilerinin kim olduğunun kendisine soramadım. Çünkü kendisi ile konuşabilmek belli kurallara bağlıydı. Örneğin, yürürken önünde yürüyemezdim. Kendisi sormadıkça ona bir şey soramazdım. Kendisi bana gazeteden ayrılırken, 'Benimle birlikte ol, sana devlet desteği sağlarız' demişti.
Ben gazetede çalışan patronlarıma Varol Bülent Aral'ın bana bu şekilde söz söylediğimi de hatırlıyorum. 2006 yılı, Ekim aynın sonuna doğru Varol Bülent Aral'ın Malatya'dan ayrılacağını söyleyerek, buradaki misyonerlerin ellerinde olan bilgilerin değerli olduğunu, ele geçirilmesi gerektiğini, bu işi bana havale ettiğini, 'Senin bunu yapman lazım' diyerek beni yakamdan tutarak ve gözlerini de ayırarak beni etkiledi. 'Sen dara, düştüğünde benim haberim olur, ben sana kavuşurum' dedi" iddialarında bulundu.
Bu tarihten sonra yani 2006 yılı Ekim ayının sonundan itibaren, Varol Bülent Aral ile mahkemede tanık olarak ifadesi alınıncaya kadar hiç görüşmediğine ifadesinde yer veren Emre G. şunları anlattı: "Varol Bülent Aral ile daha öncede ifadelerimde de belirttiğim üzere birlikte kendisinin kaldığı bir eve gittik. Evi ne şekilde açtığını hatırlamıyorum. Bekar evi olduğunu iyi hatırlıyorum. Evde kimse yoktu. Her şeyi ile gizemli bir adamdı. Evde başka bir şey görüp sönmediğimi su an hatırlayamıyorum. Varol Bülent Aral isimli şahıs, demin söylediğim gibi, misyonerlik ile ilgili bilgilerin değerli olduğunu, bu işi bana havale ettiğini söylemişti. Ancak, orada çalışan şahıslar bana 'öldür' şeklinde bir şey söylemedi. Ben misyonerlerin bulunduğu yerdeki bilgileri almayı bunları da Varol Bülent Aral'a vermeyi düşündüm. Ben Varol Bülent Aral'ın beni bulacağını düşündüm. Kendisine güvendim. Bu şekilde hem para kazanacak, hem de devlete yardımcı olacağımı düşündüm. Ben Varol Bülent Aral'a yaptığım konuşmaları diğer arkadaşlarıma da anlatıyordum. Ancak, onları bu işe ben sokmadım. Kendileri bu süreçte misyonerler ile ilgili bilgileri alma hususunda benimle ortak hareket ettiler. Ben kimseyi yönlendirmedim."
Emre G., olay günü Zirve Yayınevi'nde 480 bin dolar tutarındaki bir çeki de gözleriyle gördüğünü, ancak bu çeklerin nerede olduğunu hatırlayamadığını iddia ederek, "Şu an hatırlıyorum, Zirve Yayınevi'ne girdikten sonra ve içeridekileri bağlayıp etkisiz hale getirdikten sonra yapılan araştırma sırasında 2 ya da 3 tane çek gördüğümü hatırlıyorum. Her ne kadar daha önceki soruşturma sırasında böyle bir çek olmadığın söylemişsem de şu an hatırlıyorum, yayınevinde şahıslar etkisiz hale getirildikten sonra yapılan araştırma neticesinde en az iki tane çek yaprağı gördüğümü çok net şekilde hatırlıyorum. Elime 480 bin dolar meblağlı çeki aldığımı hatırlıyorum. Ancak, bu çekin hangi bankaya ait olduğunu kime ait olduğunu hatırlamıyorum. Çekleri gördüğümde çok sevinmiştim. Telaştan ne yaptığımı hatırlamıyorum. Ben hatta çekleri diğer arkadaşlarıma da gösterdiğimi ve onların da sevindiğini hatırlıyorum. Avukatım olayla ilgili internet haberlerini getirdiğinde bu çeklerle ilgili haberler de olduğunu söylemiştim. Hatta avukatım kolluk ifademde bu çeklerle ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığını söyleyince de şaşırdım. Ben emniyetteki ifademde, bu çekle ilgili bilgi verdiğimi hatırlıyorum, zapta niçin geçip geçmediğini anlayamadım. Sayısı 2 ile 4 arasında değişen çek yapraklarını gördüğümü kesinlikle hatırlıyorum. Çekleri nerede bulduğumuzu şu an hatırlayamıyorum" ifadelerini ileri sürdü.
Emre G. ifadesini sonunda şu iddialarını aktardı: "Ben fikir olarak milliyetçi bir kişiyim. İçlerine gir bu şekilde söz söyledidiğimde evangelist inancı ile karşılaştım. Doğu ve Güneydoğu topraklarının daha öncede belirttiğim şekilde Büyük İsrail topraklarına katılacağını yönünde bende bir inanç oluştu. Ben de kendime göre bunu engellemeye çalıştım. Biz Zirve Yayınevi'ne giderken kafamız çok karışıktı. Planda yapmış değiliz. Sadece kendimizi korumak amaçlı tedbirler aldık. Ben yaptığımdan da çok pişmanım. Bu olayla ilgili bizi Malatya ilinde veya başka illerde tanıdığım Milliyetçi çizgide alan herhangi bir kişi yönlendirmiş değildir. Ben Varol Bülent Aral'ın beni bulup, bana devlet desteği sağlayacağını düşündüğüm için bu işe girdim. Olay nedeniyle çok pişmanım ve üzgünüm."