Zirvenin muhtemel sonuçları

ANKARA (İHA) - Türkiye'nin 40 yıllık AB macerasında önemli bir dönüm noktası bu akşam başlayacak olan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi ile aşılacak. Yarın öğle saatlerinde yayınlanması öngörülen Zirve Sonuç Bildirgesi'nden beklenti Türkiye'ye 40 yıllık süreç sonunda bir müzakere tarihi verilmesi. Ancak her şey müzakere tarihi verilmesi ile bitmiyor. Ankara'nın müzakere koşullarına yönelik bir takım beklentileri var.

Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, Türkiye, yarın öğle saatlerinde yayınlanacak olan bildirge ile 40 yıllık kaderinde yeni ve büyük bir aşama kaydedecek. Ancak İlerleme Raporu ve Tavsiye Kağıdı'nın yayınlandığı 6 Ekim'den bu yana Ankara müzakere koşullarına yönelik başta Brüksel olmak üzere tüm AB başkentleri ile sıkıntılı bir müzakere süreci yaşadı. Bu sıkıntılı süreç, Zirve'ye birkaç hafta kala peşpeşe gelen 'Bildirge Taslakları' ile had safhaya ulaştı. Aylardan beri gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekse Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün AB ülkelerindeki muhatapları ile yaptıkları görüşmelerde Türkiye'nin Zirve beklentileri dile getirilmişti.

Reklam
Reklam

TÜRKİYE'NİN İSTEDİKLERİ Türkiye, müzakere sürecindeki nihai hedefinin tam üyelik olduğunu birçok kez dile getirdi. AB'den gelen 'özel statü, imtiyazlı ortaklık' şeklindeki telkinlere rağmen Türkiye, üyeliğe alternatif olarak gösterilen seçenekleri reddediyor ve müzakerelerin hedefinin AB'ye giriş olmasını istiyor. Türkiye'nin diğer bir önemli beklentisi ise erteleme olmaksızın net bir tarih verilmesi. 2002 yılında yapılan Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni yerine getirmesi halinde vakit geçirilmeksizin bir müzakere tarihi verilmesi devlet ve hükümet başkanları tarafından onaylanmıştı. Bu karardan hareketle Ankara, yarın yayınlanacak olan bildirgede AB liderlerinin müzakerelere başlamak için şartsız ve ertelenmeksizin bir tarih vermelerini bekliyor. Türkiye için bu konudaki vazgeçilmez bir talep ise eşit muamele yapılması. Bu da, üyelik müzakerelerinin yapısının, daha önceki aday ülkelere uygulanandan farksız olması anlamına geliyor.

TÜRKİYE'NİN İSTEMEDİKLERİ Türkiye'nin yarın yayınlanacak bildirgede yer almamasını istediği en önemli konu, 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren 'Kıbrıs Cumhuriyeti' adı altında resmen AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tanınması. Türkiye, Ada'nın bölünmüşlüğüne bir çözüm getirilememesinde, Nisan ayında BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planını referandumda 'hayır' diyerek reddeden Rum Tarafı'nın mesul olduğunu belirtirken, nihai bir çözüm için ancak Annan'ın iyi niyet misyonuna bağlı bir yöntemi kabul ettiğini her fırsatta dile getiriyor.

Reklam
Reklam

Türkiye'nin itiraz ettiği diğer bir konu da 'kalıcı kısıtlamalar'. Türkiye, Türk işçilerinin serbest dolaşımının, AB bölgesel fonlarından ve tarım sübvansiyonlarından faydalanmasının kalıcı olarak kısıtlanmasının, bildirgede veya müzakereler sırasında teklif bile edilmesini istemiyor ve bunun bir ayrımcılık olacağını ifade ediyor. Ankara, böyle bir durumun AB yasalarını ihlal anlamına geldiğinden hareketle Türkiye'yi tam üyelikten daha azına mahkum edebileceği tezini doğruluyor. Müzakereleri başlatmak ve sonuçlandırmak için yeni şartlar konulması da Türkiye'nin kesinlikle istemediği bir durum. Müzakerelerin önceden tahmin edilen 10 seneden daha da fazla uzamasından endişe eden Türkiye, Kopenhag Siyasi Kriterleri ve ekonomik kriterleri yerine getirmenin müzakereleri sağlıklı bir şekilde sürdürmek için yeterli olacağını sık sık AB başkentlerine hatırlatıyor.

ZİRVE SONRASI SENARYOLAR - Sonuç bildirgesinde Türkiye ile müzakerelere başlama tarihi Ekim 2005 olarak ifade edilebilir. AB diplomatlarına göre, Fransa gibi ülkelerin Türkiye ile müzakerelere başlamadan önce AB Anayasası'nı referanduma götürmesine imkan vermek için liderlerin müzakerelere başlamasını gelecek sonbahara bırakması muhtemel.
- Sonuç bildirgesinde yer alabilecek bir diğer ihtimal ise Kıbrıs Cumhuriyeti'nin fiilen tanınmasının teklif edilmesi. AB hükümetleri, son anda bir değişiklik olmazsa, müzakerelerin sürdürülebilir olmasını öne sürerek Birliğe üye olan Rum Kesimi'nin tanınmasını Türkiye'nin önüne sunabilir. Birçok AB ülkesi, "Birbirini tanımayan partnerler arasında müzakere olmaz" tezinden hareket ederken, Türkiye'nin, Ankara ve Gümrük Birliği Anlaşmaları'nı tüm üye ülkelere kapsayacak hale getirmesi için 'Uyum Protokolü'nü imzalaması konusunda son günlerde AB'den Türkiye'ye baskılar da artmıştı. Bu konunun, bildirgede, 'Türkiye'nin, Uyum Protokolü'nden duyulan memnuniyet' şeklinde bir ibarenin yer alması da ihtimaller dahilinde tutuluyor.
- Türkiye'nin başından beri reddettiği 'ucu açık bir müzakere süreci' teklifinin de bildirgede yer alacağı savunulan bir diğer konu. AB'li diplomatlar, sonuç bildirgesinde üyeliğe açıkça bir alternatif sunulmayacağını ancak müzakerelerin, sonucu önceden garanti edilemeyecek ucu açık bir süreç olarak tanımlanacağını savunuyorlar.
- Ankara'nın, bildirgede yer almaması için uğraş verdiği diğer bir konu olan kalıcı kısıtlamaların da bildirgede yer alabileceği ifade ediliyor. AB liderlerinin, gerekirse kalıcı kısıtlamaların geçiş sürelerinin ve AB yasalarının istisnai şekilde dışına çıkılmasının üyelik müzakerelerinde ele alınabilecek önlemler arasında olabileceği, liderlerin serbest dolaşım, bölgesel yardım ve tarım politikasını da bu tip önlemlerin uygulanabileceği alanların arasına koyması göz önünde tutulan ihtimaller dahilinde.

Reklam
Reklam