Can Dündar, dünkü köşe yazısında Türkkiye'de son zamanlarda yaşanan ve herkesin konuştuğu korkunç olayları ele aldı. İşte Can Dündar'ın olaylarla ilgili çarpıcı köşe yazısı:
Anadolu'da seks patlaması
Acıpayam'daki Mehmet dede cinayeti, Anadolu'nun mazbut battaniyesini üzerinden çekip alıverdi sanki...
Mehmet dede 88 yaşındaydı. 28 gün önce, kendisinden 46 yaş küçük Kader'le evlenmişti.
Bu, üçüncü evliliğiydi. İlk ikisinden 11 çocuğu vardı.
Komşular sabahın 4'ünde evden gürültüler duydular. Jandarma geldi. Mehmet dedeyi kan içinde buldular.
Göğsünden bıçaklanmış, başı keserle doğranmıştı.
42 yaşındaki Kader, "3 kişi evimizi bastı. Kocamı öldürüp kaçtı" diye ifade verdi.
Ama Mehmet dedeye yapılan otopsi, sadece katili değil, taşranın mahreminde olup bitenleri de eleverdi.
Maktulün belinde bir yapay penis takılıydı ve Kader'in sonradan düzelttiği ifadesine bakılırsa, 88'lik dede, o gece fantezi daveti yapınca keseri başına yemişti.
* * *
Bir keser haberi de Samsun'dan...
Söğütlü köyünden 3 çocuk babası Selahattin, arkadaşı Engin'lere yatıya gitmiş. Engin'in 14 yıllık karısı Reyha da evdeymiş.
Rakı içmişler. Engin'in uykusu gelmiş. Çocukların odasına gidip sızmış. Selahattin de Reyha'nın yatağına girmiş.
Onlar halvet olurken Engin uyanmış. İkiliyi yatakta basmış. Tokatladığı karısını bayıltmış. Engin'in kafasına da baltayı çakmış. Cesedi tuvalete taşıyıp parçalamış. Parçaları poşetlere tıkmış. Götürüp ırmağa atmış.
Evi arayan polis, soba bacasında bir telefon hafıza kartı bulmuş. Kartta, Reyha'nın iç çamaşırıyla dans ederken çekilmiş görüntüleri kayıtlıymış.
* * *
Yine balta...
Bu kez adres Eskişehir...
43 yaşındaki Ramazan, eşinin ikide bir yıkanıp süslenip sokağa çıkmasından şüphelenmiş. Takip etmiş. Ev sahibinin evine
girerken görmüş. Konuşmuşlar. Eşi "İçiyorsun, kumar oynuyorsun. Ben çalışıp evi geçindiriyorum. Senden ayrılıp ev sahibimizle evleneceğim. Ya evi terk et ya intihar et" demiş. Hatta kendisini asması için pazardan aldığı urganı da göstermiş. Hangi inşaata asabileceğini tarif etmiş. Banyoya girmiş. Ramazan iki bira içtikten sonra çocukları pazara yollayıp baltasını almış, banyoya girip eşini doğramış.
* * *
3. sayfa haberlerini okuduktan sonra cinayet filmleri kesmiyor insanı...
Milliyet'in web sitesinde "Manşetlerdeki cinayetler" haberine bırakılan yorumlara baktım; çoğu yorumcu "Ne oldu bize?", "Milletin ahlakı niye bozuldu?" diye soruyor, parasızlıktan, medyaya, hükümete kadar bin bir bahane buluyor, çareyi yeniden idam sehpaları kurmakta görüyordu.
Acaba öyle mi?
Hakikaten burası oldum bittim halim selim insanlar yurduydu da medya mı gelip insanları yoldan çıkardı?
Yoksa bütün bunlar oldum olası yaşanıyordu da, iletişim kanallarının açılmasıyla mı daha bilinir, görünür hale geldi?
* * *
Ben ikinci teze yakınım.
Çünkü biraz araştıranlar Sultan Abdülmecid döneminde de Kahire'den göçen Mısır sosyetesi nedeniyle "İstanbul'un namusu elden gitti" diye dertlenen yazılar buluyorlar.
Hacivat-Karagöz oyunlarının içeriğini deşenler, ikilinin hamam maceralarında bir Boccaccio erotizmi yakalıyorlar.
Nasreddin Hoca'yı Pertev Naili Boratav'ın araştırmasından okuyanlar, bizim ak sakallıda Acıpayamlı Mehmet dedenin teneşirlik azgınlığını keşfediyorlar.
Haberler, diziler, filmler, olsa olsa var olan bu azgınlığı biraz tetikliyor, artırıyor, abartılı yansıtıyordur.
Anadolu'da mahalle baskısıyla sımsıkı kundaklanmış bedenlerin battaniyesini keser sapıyla biraz kaldırınca altından fışkıran şehvet ve cinnet nasıl da röntgen gibi eleveriyor iç dünyamızı...