İSTANBUL (AA) -BEKİR AYDOĞAN- ABD'nin İranlı General Kasım Süleymani'yi öldürmesine tepki olarak toplanan İran nüfuzu altındaki Irak meclisi, Kürt ve Sünni vekillerin katılmadığı dünkü oturumda, Şii siyasilerin oy çokluğuyla, ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması kararını aldı. Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) Kürt partilerin oturuma katılmayacağını, Kürtlerin tarafsızlığının hem Irak hem de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) çıkarına olacağını ifade etmesi, Irak Kürtlerinin ABD-İran çatışmasında “arada kaldığının” işareti olarak okundu. Zira ABD ve İran çatışmasının ve bunun en sıcak noktalarından biri haline getirilen Irak'taki istikrarsızlık ve çatışma dalgasının en çok etkileyeceği bölgelerden biri de, halihazırda partiler arası çatışma ve ekonomik krize bağlı protesto kültürünün hâkim olduğu, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin tehdidi altında bulunan, ekonomisi ve güvenliği dışa bağımlı IKBY olabilir.
- IKBY, ABD karşıtı blokta yer almak istemiyor
Irak meclisindeki oturuma katılmayan Irak Kürtlerinin bu tavrı, 2003 işgalini destekledikleri için kendilerini özerklikle ödüllendiren ABD'yi hedef almamak ve ülkede etkisi giderek artan İran'ın baskısı altına daha fazla girmemek adına, ABD karşıtı İran bloğunda yer almayacakları şeklinde değerlendirilebilir. Ayrıca, Süleymani suikastı sonrası İran yanlısı Iraklı Şii siyasetçilerin, milislerin ve din adamlarının ABD karşıtlığının zirvede olduğu bir dönemde, Irak Kürtlerinin ABD karşıtı öfkeyi üstlerine çekmemek adına hayır oyu vermekten çekinerek oturuma katılmadığı görülüyor. Zira meclisteki oylamanın ardından Şii vekillerin "ABD'ye hayır!", "Mühendis'e evet!", "Süleymani'ye evet!", "Ey işgalci çık dışarı!" sloganları atarak ABD'nin ülkedeki askeri üslerinin kapatılması çağrısında bulunması ve Şii toplumunda etkisi olan Mukteda es-Sadr'ın da ABD ve Irak arasındaki güvenlik anlaşmasının iptali ve ABD büyükelçiliğinin kapatılması yönündeki açıklamaları, Iraklı Şiilerdeki yoğun ABD karşıtlığını ortaya koydu.
Buna ek olarak, ABD'nin Kerkük'teki üssüne saldırdığı belirtilen ve İran'a yakınlığıyla bilinen Iraklı Şii milis gücü Haşdi Şabi fraksiyonlarından Ketaib Hizbullah'ın, oylama öncesinde, “Kürtlerin Irak'taki ABD güçlerinin kalmasını destekleyecek bir karar alması durumunda Bağdat'a giremeyecekleri” şeklindeki tehdidi de basına yansıdı. Bu tehdidin görünürde tüm Irak Kürtlerine yapıldığı, özelde ise geleneksel olarak İran'a yakın olduğu söylenen Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) mensubu Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih'i hedef aldığı düşünülebilir. Öyle ki protestoların ardından başbakanın istifa ettiği Irak'ta, Ketaib Hizbullah İran'a yakın başbakan adaylarını reddeden Salih'in "Irak'ı yeni bir ABD işgaliyle karşı karşıya bırakmak istediği" suçlamasında bulunurken, İran'a yakın grupların baskısı altındaki Salih ise istifa kartını öne sürmüştü.
Her ne kadar mecliste alınan bu kararın uygulanması yükümlülüğünün hükümette olduğu belirtilse de, Iraklı Şiiler arasında ABD karşıtlığının bu derece arttığı bir konjonktürde, geçtiğimiz günlerde meclisten yabancı askerlerin sınır dışı edilmesi talebinde bulunduğu bilinen Başbakan Adil Abdülmehdi'nin söz konusu karara uymasının da muhtemel olacağı söylenebilir. Irak hükümetinin ABD askerlerinin ülkeden çıkartılması kararı almasının ardından, IKBY'nin uygulayacağı politika ise Irak Kürtleri için ABD-İran çatışmasını derinden hissedecekleri bir döneme kapı aralayabilir. Zira, ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğine yapılan saldırıdan sonra, Bağdat'taki Batılı diplomatik misyonların güvenlik kaygısı nedeniyle Erbil'e taşınması ihtimali tartışılırken, Irak meclisinde alınan karar sonrası Irak'taki bilinen 9 askeri üssünü kapatması ve 5 bin civarı askerini ülkeden çıkartması istenen ABD'nin, bu askerlerini IKBY'ye taşıması seçeneği de gündeme gelebilir. Dünyadaki en büyük konsolosluğunu Erbil'e inşa eden ve aynı kentteki Harir Hava Üssü'nde ve Uluslararası Erbil havalimanında askeri üsleri bulunan ABD'nin, Irak'taki askeri ve diplomatik varlığının sorgulandığı bir süreçte, Erbil'deki varlığının da, Irak meclisinin aldığı kararın hükümet tarafından yürürlüğe konulmasının ardından gündeme geleceğini belirtmek gerekir. Irak ve IKBY'deki varlığından ve nüfuzundan geri adım atmak istemeyecek olan ABD'nin ve Irak Kürtlerini ABD karşıtı bloğa dahil etmek için baskı uygulamaktan çekinmeyecek olan İran'ın, Süleymani'nin ölümünün ardından, IKBY'yi çatışma alanlarının bir parçası olarak değerlendirmeleri şaşırtıcı olmaz.
Süleymani'nin öldürüldüğü gün ABD'nin Irak Kürtleri ile gerçekleştirdiği telefon trafiği ve İran'ın Erbil ve Süleymaniye'deki konsolosluklarında iki ayrı taziye düzenlemesi, IKBY'nin daha şimdiden ABD-İran gerilimindeki ikilemine işaret ediyor. Yine aynı gün, Irak'taki ABD karşıtı oturumdan iki gün önce, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Irak'ın KYB'li Cumhurbaşkanı Berhem Salih ve IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ile telefon görüşmesi yapması ve Barzani ile görüşmesinin ardından "Kararlı ortaklığı için ona teşekkür ettim. Sürekli ve yakın işbirliğinin gerekliliği üzerinde anlaştık" ifadelerini kullanması, ABD'nin mevcut gerilimde IKBY'nin pozisyonunu önemsediğini gösteriyor.
Öte yandan İran'ın, IKBY'nin KDP kontrolündeki Erbil ve KYB'nin etkin olduğu Süleymaniye şehirlerindeki İran Konsolosluklarında ayrı ayrı taziyeler düzenlenmesi ve Irak Kürtlerinin önde gelen iki partisinin de bu taziyelere ayrı şehirlerde iştirak etmesi, İran'ın Süleymani sonrası krizde IKBY'deki nüfuzunun altını çizmek istediğini gösteriyor. Bu taziyelerde, Erbil'deki İran Konsolosluğuna giden KDP heyetinde yer alan, partinin Politbüro Sekreteri Fazıl Mirani'nin Süleymani'yi "Irak ve Kürt halklarının dostu, büyük komutan" şeklinde nitelemesi ve İran'ın Süleymaniye Konsolosluğuna giden KYB heyetinde yer alan IKBY Başbakan Yardımcısı ve KYB'nin Genel Başkanlık Kurulu Üyesi Kubat Talabani'nin katılımı öne çıktı. KYB'nin bir diğer Genel Başkanlık Kurulu Üyesi Aras (Şeyh Cengi) Talabani'nin ise Süleymani'nin ölümünün ardından "Kasım'ın dostluğuyla iftihar ediyorum" mesajını paylaşması, özellikle KYB ve Süleymani arasındaki yakın ilişkiye işaret etti. Zira, 2017'deki bağımsızlık referandumundan sonra, KYB'nin kurucu lideri Celal Talabani'nin büyük oğlu Bafel Talabani, yeğeni Lahur Talabani ve Aras Talabani, Süleymani ve Bağdat yönetimi ile anlaşma yaparak, Kerkük'ü Irak'a teslim etmekle suçlanmış ve Süleymani'nin liderliğindeki bu anlaşma KDP ve KYB arasındaki anlaşmazlıkları silahlı çatışmanın eşiğine getirmişti.
- ABD-İran çatışması altında IKBY
Öte yandan, birçok İranlı yetkilinin Süleymani'nin intikamının alınacağına dair açıklamalarını ülkesinde yapmasına rağmen, Irak Kürtlerinin taziyelerini kabul eden İran'ın Erbil Başkonsolosu Nasrullah Reşnudi'nin Süleymani'nin intikamının alınacağına dair açıklamalardan birini de Erbil'de yapması dikkat çekiyor. Daha önce, Süleymani'nin intikamını almak üzere ABD'nin 35 hayati noktasının menzillerinde olduğunu, İsrail'in başkenti Tel Aviv'i dahi bu hedeflere dahil ettiğini duyuran İran, kırılgan siyasi-ekonomik yapısıyla ayakta kalmaya çalışan IKBY'de gerçekleştireceği ABD karşıtı şaşırtıcı bir eylemle bölgeyi derin bir istikrarsızlığa sürükleyebilir. IKBY sınırları içinde ve özellikle Süleymaniye kentinde rahat hareket ettiği bilinen İran'ın, İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP) ve üyelerini hedef alan Erbil'deki saldırı ve suikastları, bölgede eylem düzenleme kapasitesine örnek verilebilir. ABD'nin desteklediği belirtilen ve IKBY'de varlıklarını sürdüren İranlı ayrılıkçı partiler İ-KDP ve Kürdistan Özgürlük Partisi'nin (PAK), IKBY'yi baskı altına almak adına İran'ın ilk hedefleri arasında yer alması, ikinci planda ise ABD'nin IKBY'deki askeri üslerine, askerlerine ve diplomatik misyonlarına yönelik saldırılarla ABD ile arasındaki gerilimi buraya taşıması da ihtimaller dahilinde. Zira, ABD ve İran arasındaki gerilimin ilk fitilinin, Irak ve IKBY arasındaki tartışmalı bölgelerden bir olan Kerkük'teki ABD'nin K1 üssüne Ketaib Hizbullah tarafından yapıldığı belirtilen saldırıyla ateşlendiği hatırlanmaktadır.
İran'la artan gerilimden sonra ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyonun Irak'taki tüm faaliyetlerini askıya alması ise Kerkük, Diyala ve Selahattin gibi, özellikle Irak ve IKBY arasındaki tartışmalı bölgelerde yeniden yapılanmaya giderek saldırılar düzenlemeye başlayan terör örgütü DEAŞ tehdidini gündeme getirebilir. Irak Kürtlerinin karşı karşıya kalacağı bir başka terör tehlikesi ise IKBY'de 650 köyü işgal ettiği belirtilen ve tartışmalı bölgeler arasındaki Sincar'da faaliyet gösteren PKK olabilir. Zira Süleymaniye'de etkin olduğu bilinen PKK'nın Sincar'da etkinlik kurmasına (etkisi altındaki Bağdat yönetimi üzerinden) İran'ın yardım ettiği hatırlandığında, İran'ın PKK'yı IKBY iç politikasında istikrarsızlık unsuru olarak kullanması da mümkün olabilir. Ayrıca, IKBY'nin Bağdat yönetimi ile petrol ihracatı ve 2020 bütçesinde vardığı anlaşmanın yanı sıra, tartışmalı bölgeler ve IKBY'nin federal yapısını ilgilendiren anayasal tartışmalar konusunda yeni Irak hükümetinin tavrını etkileme kapasitesine sahip olacak İran, IKBY'yi bu konularda da köşeye sıkıştırabilir.
Referandum sonrası Kerkük'ün Irak güçlerine geçmesi sürecinde KDP ve KYB'yi karşı karşıya getiren İran'ın, geleneksel olarak iyi ilişkilere sahip olduğu KYB üzerinden IKBY'deki iç dengelere oynaması ise İran için sıradan bir hamle olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, IKBY'yi İran'ın Irak'taki etkisine karşı denge unsuru olarak gördüğü ve birleşik bir Irak politikası yürüttüğü öne sürülen ABD'nin, Irak ile gerilen ilişkileri nedeniyle, IKBY'nin bağımsızlığını tekrar gündeme getirmesi de muhtemel. Irak meclisinde alınan ABD karşıtı karar sonrası ABD'nin Florida Eyaleti Senatörü Cumhuriyetçi Marco Rubio'nun "IKBY'nin bağımsız olmasının tam zamanı olduğunu" öne sürmesi, ABD'nin bu kartını masada tuttuğuna işaret ediyor. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın, azil tartışmalarının devam ettiği bir süreçte, Irak ile yaşadığı gerilim nedeniyle, yapacağı sansasyonel açıklamalarla IKBY'nin bağımsızlığı konusunu kaşıması da ihtimaller dahilinde. ABD'nin IKBY'nin bağımsızlığı konusunda yapacağı her açıklamanın, Irak Kürtlerinin hem Irak hem de bölgesel aktörlerle ilişkilerini bozacak nitelikler taşıdığı hatırlandığında, bunun istikrarsızlık yaratacak bir unsur olduğu net olarak görülebilir.
Karşılıklı hamleleriyle Ortadoğu ve Irak'ta iki istikrarsızlık kaynağı haline gelen ABD ve İran arasındaki çatışmanın ortasında kalması muhtemel Irak Kürtlerinin, hem partiler düzeyinde hem de dış politikasında, yüzleşmekte olduğu yeni istikrarsızlık ve çatışma dalgasından uzak kalabilmek adına, itidalli ve dengeli bir politika benimseyerek, mevcut krizi dengeleyen ve istikrar unsur bir aktör olan Türkiye ile yakınlaşması faydalı olacaktır.