İSTANBUL (AA) - HALİL ÇELİK - Hac mevsimi sona erdi ve dünyanın dört bir yanından yaklaşık üç milyon hacı, ibadetlerini huzurlu ve sorunsuz bir şekilde eda etmenin mutluluğu, kutsal topraklar Mekke ve Medine’den ayrılmanın derin hüznü ve tekrar kavuşma umuduyla ülkelerine dönmeye başladı. Bir yandan İslam’ın en zor ibadetini yerine getirmenin tatlı yorgunluğu atılırken diğer yandan Suudi Arabistan yönetiminin hac performansı değerlendirilmeye başlandı. Genel itibariyle Suudi Arabistan’ın önemli bir sınav verdiğini ve bazı eksikliklerle birlikte bu sınavdan başarıyla çıktığını söyleyebiliriz.
Suudi Arabistan Medya Bakanlığının açıkladığı rakamlara göre 800’ün üzerinde yabancı gazeteci ve televizyoncu hac hazırlıklarını ve ibadetini yerinde izleme imkanı buldu. Anadolu Ajansı adına takip ettiğimiz bu hazırlıkları bizzat yerinde gördük, başta Medya Bakanı Avvad bin Salih el-Avvad ve Hac ve Umre Bakanı Muhammed Salih Tahir bin Benten olmak üzere görüştüğümüz Suudi yetkililerden hazırlıklarla ilgili detaylı bilgiler aldık ve belirli periyotlarla haber olarak yayınladık. Bu minvalde genel bir izlenim yazısı kaleme almak ve değerlendirmelerimizi paylaşmak bir zorunluluk oldu.
- Projeler, 2030 vizyonu kapsamında
Öncelikle Suudi Arabistan’ın hac hazırlıklarını ve projelerini, 2030 vizyonu kapsamında gerçekleştirilen reformlar, petrol dışındaki yatırım ve kaynak arttırımını hedefleyen planlar dizisi kapsamında değerlendirmek mümkün. Zaten ülkeye ayak bastığınız andan itibaren havalanı ve otoyollar başta olmak üzere her yerde sizleri 2030 vizyonu bilboardları karşılıyor. Hac ve umre projelerini de içeren vizyon kapsamında umre ve hac ziyaretçilerin sayısını -beş milyonu hacı olmak üzere- yıllık 30 milyona çıkarmak hedefleniyor.
“Mekke’nin Yolu” projesi, Mekke ile Medine arasındaki dört saatlik mesafeyi bir saate indirmeyi hedefleyen Harameyn Hızlı Tren Projesi ve Mescid-i Haram’ın genişletilmesi, önemli projeler olarak sayılabilir. Mekke’nin Yolu projesi bu yıl ilk kez Malezya ve Endonezya’dan gelen hacılar için uygulandı. Gelecek yıl Pakistan ve Türkiye başta olmak üzere diğer İslam ülkelerini de kapsayacağını ifade eden yetkililer, bu projenin en önemli ayağının, ilgili ülkelerin gerekli hazırlıkları yapması olduğunu eklemeden geçmiyorlar. Proje, kısaca, yurtdışından gelen hacıların pasaport işlemlerini kendi ülkelerinin havaalanlarında yapmalarını ve Suudi Arabistan havaalanlarındaki pasaport ve vize kontrol noktalarında bekleme çilesi çekmeden ülkeye giriş yapmalarını sağlıyor.
- İnsan seline kontrollü yönlendirme
Bu projelere ilave olarak Mekke ve Medine’de harem bölgesi çevresinde hacıların istihdamı için büyük altyapı çalışmaları yürütülüyor. Mukaddes mekanlar; Arafat, Müzdelife ve Mina’da hac trafiğini hafifletme çalışmaları dikkat çekerken, özellikle Mina’da şeytan taşlama alanlarına gidiş geliş yollarının rahatlatıldığı ve insan selinin kontrollü şekilde yönlendirildiği gözlerden kaçmıyor.
Suudi Arabistan bu yılın hac sloganını “Dünya Kraliyetin Kalbinde” olarak belirledi ve ciddi bir medya kampanyası yürüttü. Medya Bakanlığı ülke içinden ve dışından gelen gazetecileri ağırlamak üzere Mekke, Mina, Arafat ve Müzdelife’de medya merkezleri oluşturdu ve kutsal mekanlardaki hac farizası canlı olarak tüm dünyaya bu merkezlerden aktarıldı.
Hac Bakanı Bin Benten yabancı gazetecileri kabulünde yaptığı konuşmada, hac ve umreyi “sıfır endişeli” bir ziyarete çevirmeyi hedeflediklerini belirterek, Mekke’ye 40 kilometre uzaklıkta, tüm Müslüman ülkelerin kültürlerini yansıtacak bir “Küresel Müslüman Köy” projesinden bahsetmişti. Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların burada kendi kültürel alanlarını inşa edeceğine ve ürünlerini satacağına işaret eden bakan, Türkiyeli hacılarla ilgili yönelttiğimiz sorumuza “Türkleri göremezseniz hac iklimi eksik kalır” diyerek güzel bir jest yapmıştı.
Hac hazırlıkları ve yeni projelerin yanı sıra hali hazırda sunulan hizmetlerin geliştirilmesi çalışmaları da bir o kadar önemli. Gazeteci heyetiyle Mekke Belediye Başkanı Muhammed el-Kuveyhas’a yaptığımız ziyaret çok verimli geçti. Kuveyhas, Mekke’de hacıların ulaşımını kolaylaştırmak ve vakit kaybını önlemek amacıyla yürütülen çevre ve yol çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi, belediyenin çevre ve yol düzenlemelerinin yanı sıra temizlik alanındaki hizmetlerinden bahsetti.
Hac hazırlıklarının en önemli ayağını güvenlik ve kalabalıkların idaresinin oluşturduğu şüphesiz. Hac, Umre ve Uluslararası Güvenlik Gücü Müdürü Tümgeneral Muhammed bin Vasıl el-Ahmedi, her türlü olağandışı duruma karşı hazırlıklı ve eğitimli ekiplerin hazır tutulduğuna dikkat çekerek bu ekiplerin Kabe-i Muazzama’nın ve kutsal mekanların çeşitli yerlerine konuşlandırıldığını ve bu mekanların en son teknolojiye sahip kamera sistemleriyle takip edildiğini kaydetti.
Güvenlik deyince akla ilk gelen, olası terör saldırıları oluyor haliyle. Zira başta Yemen ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerinin ekseriyetine istikrarsızlık hakim. Dolayısıyla istikrarsızlığın etkilendiği ülkelerin başında komşu ülkeler geliyor. Üç milyon hacının toplandığı alanların herhangi birinde yaşanabilecek bir güvenlik zaafiyetinin ağır sonuçları olur ve bu durum hac ibadetini önümüzdeki yıllarda tartışmalı hale getirebilir.
- Suudi Arabistan'ın hacc performansı ve yapılması gerekenler
Güvenli ve huzurlu bir hac mevsimi, Suudi Arabistan’ın istikrarını beraberinde getirmekte. Riyad hükümetinin izlediği dış politika eleştirilebilir ancak hac ibadetinin politize edilmesi asla kabul edilemez. Zaten başta medya ve hac bakanları olmak üzere görüştüğümüz Suudi yetkililer, haccı siyasetten uzak bir yerde tutarak siyasi tartışmalara asla müsamaha göstermeyeceklerini, haccın siyasi sorunlara alet edilmemesi gerektiğini ifade ettiler.
Suudi Arabistan’ın izlediği politikaları en sert biçimde eleştiren kesimler dahi bu ülkenin hac performansındaki başarısını kabulleniyorlar ve her hac sezonunda üstüne koyarak profesyonel bir çalışma yürüttüğünü dile getiriyorlar.
Genel olarak Suudi Arabistan hükümeti bu hac mevsiminde başarılı bir sınav verdi ve “sıfır hataya” yakın bir performans sergiledi. Ancak organizasyonunun daha da iyi bir hale gelmesi için gelecek yıllardaki hac mevsimlerinde dikkat edilmesini ve giderilmesini istediğimiz eksikliklerden de bahsetmek boynumuzun borcu.
Öncelikle Suudi Arabistan yönetimi tüm birimleriyle hac mevsimine ve 'Rahman'ın misafirlerini' en iyi şekilde ağırlamaya kendisini adamışken, Suudi Arabistan halkında aynı bilinci göremiyoruz. Bütün bir halkı aynı kefeye koymak doğru olmayabilir ancak özellikle de Mekke’de Rahman’ın misafirlerinin yaşadığı ve karşılaştığı sıkıntılar bu genellemeyi haklı çıkarıyor.
Mekke’de Kabe’nin yanı başında iki-üç kilometrelik bir mesafe için astronomik rakamlarla yolcu taşıyan taksi ve dolmuş şoförlerinin ve işletmecilerinin keyfi olarak belirledikleri ücret tarifelerine devletin müdahale etmesi gerekiyor. Küçük bir pazarlıkla anlaştığımız dolmuş şoförünün bir müddet sonra vazgeçip bizi araçtan zorla indirmesi bu keyfiliğin sadece bir örneği. İslam ülkelerinden gelen hacıların ekseriyeti fakir insanlar ve uzun yıllar çalışarak biriktirdikleri paralarla bu kutsal topraklara hac ibadeti yapmaya geliyorlar. Bu tür hadiseler yukarıda bahsini ettiğimiz başarıyı gölgelemez ancak değerini düşürür veya yanlış algılara yol açar. Ayrıca Kabe'nin etrafındaki alışveriş merkezlerinde satılan ürünler aşırı pahalı. Suudi Arabistan hükümetinin bu konuya ivedilikle eğilmesi gerekiyor.
Bir diğer önemli mevzu da temizlik. Malum yaz mevsimindeyiz ve hava sıcaklıklarının en yüksek olduğu aylardayız. Yerlere atılan çöpler bulaşıcı hastalıkları tetikleyebilir. Bu yüzden Mescid-i Haram ve Medine-i Münevvere’nin temizliği mükemmel derecede düzenli bir şekilde yapılıyor. Hatta bazı İslam ülkelerinden gelen hacıların temizlik kurallarına riayet etmemesine rağmen, görevliler hem atılan çöpleri topluyor hem gerekli uyarıları yapıyorlar. Yalnız hac ibadeti sırasında yabancı medya mensuplarının ağırlandığı Arafat ve Mina’daki noktaların temizliği ile ilgili aynı şeyleri söyleyemeyiz. Konteynerlerin günlük temizliğinin yapılmaması bir yana, ortada bırakılan ve toplanmayan yemek artıkları, çöpler, banyo ve tuvalet temizliklerinin ihmali, biz gazetecileri fazlasıyla rahatsız etti. Umarım yetkililer önümüzdeki yıl bu konuyu çözüme kavuştururlar.
Biz Türkler için İstanbul ne kadar değerliyse Mekke ve Medine de o kadar değerlidir. Eminim ki diğer milletlerden gelen hacılar da aynı hissiyat içindedirler. O yüzden bu iki şehrin misafirlerinin, haclarını huzurlu ve güvenli bir şekilde eda etmelerinin yanı sıra kapitalizmin doymak bilmeyen ihtiraslarından uzak kalmayı istemek en doğal hakları. Gelecek yıllardaki hac ibadetlerinin İslam dünyasının tek vücut olduğu, savaşlardan ve terörden uzak bir atmosferde eda edilmesini temenni ediyor, Suudi Arabistan yönetimine ve halkına, hacılara gösterdikleri misafirperverlikten ve hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.